Cinsi sapıklar
-
26:165
"(Buna rağmen hâlâ) Siz (cinsel arzuyla helâl ve meşru kadınlar dururken) insanlar (arasın)dan erkeklere mi gidiyorsunuz?" (Bu ne rezilliktir.)
-
26:166
"Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıp (çirkin bir çirkefliğe yönelmektesiniz). Hayır, siz sınırı çiğneyen (ve rezilliği işleyen) bir kavimsiniz."
-
26:167
Dediler ki: "Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (buradan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın."
-
26:168
(Onlara) Dedi ki: "Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza (eşcinsellik sapkınlığınıza) öfke ile karşı çıkıp kızanlardanım!"
-
26:169
(Ardından:) "Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından (dolayı gelecek beladan) kurtar" (diye yalvarmıştı).
-
26:170
Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.
-
26:171
Ancak geri kalanlar içinde (Hz. Lut’un eşi olan) bir kocakarıyı ayırıp bıraktık (çünkü o, hain sapkınlara destek çıkmıştı).
-
26:172
Sonra geride kalanları yerle bir edip helake uğrattık. (Onların hepsi o ahlâksızlığa kaymamıştı, aralarında mü’min ve erdemli insanlar da vardı, ancak yapılan kötülüğe karşı çıkmamışlardı.)
-
26:173
Ve üzerlerine (öylesine şiddetli ve dehşetli) bir (felaket) yağmur(u) yağdırdık; ki uyarılıp-korkutulanların (ama bu uyarıları dikkate almayanların azap) yağmuru(nun) ne kötü (olduğunu sonunda görmüşlerdi).
-
26:174
Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değillerdi.
-
26:175
Ve şüphesiz Senin Rabbin, Güçlü ve Üstün olandır, Esirgeyendir.
-
27:54
Lut da; hani kavmine demişti ki: "Siz, (rezilliğini) açıkça fark edip bildiğiniz halde, (göz göre göre) yine de o çirkin utanmazlığı (ve eşcinsellik fuhşiyatını hâlâ) yapıp işleyecek misiniz?”
-
27:55
"Siz gerçekten kadınları bırakıp, ille de şehvetle erkeklere mi gideceksiniz? (Nasıl bir sapıklığa kaymışsınız.) Belli ki, siz (yaptığınız haksızlık ve ahlâksızlığın acı akıbetini düşünmeyen ve) cahillik eden bir kavimsiniz."
-
29:29
(Bu uyarılara rağmen) “Siz (hâlâ) erkeklere yaklaşacak, yol kesip (eşkıyalıkla uğraşacak) ve bir araya gelişlerinizde (bu rezillik ve) çirkinlikleri (hiç utanmadan) yapıp duracak mısınız?” Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca: “Eğer doğru söylüyor isen, bize Allah'ın azabını getir (de görelim)” demekten ibaretti.
-
29:30
(Hz. Lut ise:) “Rabbim, (şehvet sapkınlığıyla) fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et” diye (dua etmişti).
-
29:31
(Hani) Bizim elçilerimiz (insan suretli meleklerimiz) İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman dediler ki: "Gerçek şu ki, biz (eşcinselliği yapan ve yaygınlaştıran) şu bölgenin halkını helak edip yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı gerçekten zalim (ve sapkın) kimselerdir."
-
29:32
(Hz. İbrahim) Dedi ki: “Ama onun içinde Lut da vardır!.. (Bu masum insanların durumu ne olacaktır?” Melekler) Dediler ki: “Orada kimin olduğunu biz daha iyi biliriz. Kendi karısı dışında, onu ve ailesini elbette kurtaracağız. O (karısı ise) arkada kalacak olanlardan birisidir.” (Çünkü rezillerle işbirlikçidir!)
-
29:33
Vaktâki elçilerimiz Lut’a geldikleri zaman o, bunların (gazap görevlerini sezmesi) dolayısıyla fenalaşıp (kendini kötü hissetmeye) başladı ve içi daralıp sıkıntı bastı. Ona dediler ki: “Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni ve aileni muhakkak kurtaracağız. O ise, arkada kalanlardan olacaktır. (Böylece hıyaneti nedeniyle helak olmayı hak etmiştir.)”
-
29:34
“Şüphesiz biz, fasıklık yapmalarından (ve eşcinsellik sapkınlığından) dolayı, bu bölge halkının üstüne gökten iğrenç bir azap indireceğiz (ve onları yerin dibine batıracağız).”
-
26:165
اَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَم۪ينَۙ
"(Buna rağmen hâlâ) Siz (cinsel arzuyla helâl ve meşru kadınlar dururken) insanlar (arasın)dan erkeklere mi gidiyorsunuz?" (Bu ne rezilliktir.)
-
26:166
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ
"Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıp (çirkin bir çirkefliğe yönelmektesiniz). Hayır, siz sınırı çiğneyen (ve rezilliği işleyen) bir kavimsiniz."
-
26:167
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَج۪ينَ
Dediler ki: "Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (buradan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın."
-
26:168
قَالَ اِنّ۪ي لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَال۪ينَۜ
(Onlara) Dedi ki: "Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza (eşcinsellik sapkınlığınıza) öfke ile karşı çıkıp kızanlardanım!"
-
26:169
رَبِّ نَجِّن۪ي وَاَهْل۪ي مِمَّا يَعْمَلُونَ
(Ardından:) "Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından (dolayı gelecek beladan) kurtar" (diye yalvarmıştı).
-
26:170
فَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُٓ اَجْمَع۪ينَۙ
Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.
-
26:171
اِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِر۪ينَۚ
Ancak geri kalanlar içinde (Hz. Lut’un eşi olan) bir kocakarıyı ayırıp bıraktık (çünkü o, hain sapkınlara destek çıkmıştı).
-
26:172
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَر۪ينَۚ
Sonra geride kalanları yerle bir edip helake uğrattık. (Onların hepsi o ahlâksızlığa kaymamıştı, aralarında mü’min ve erdemli insanlar da vardı, ancak yapılan kötülüğe karşı çıkmamışlardı.)
-
26:173
وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًاۚ فَسَٓاءَ مَطَرُ الْمُنْذَر۪ينَ
Ve üzerlerine (öylesine şiddetli ve dehşetli) bir (felaket) yağmur(u) yağdırdık; ki uyarılıp-korkutulanların (ama bu uyarıları dikkate almayanların azap) yağmuru(nun) ne kötü (olduğunu sonunda görmüşlerdi).
-
26:174
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değillerdi.
-
26:175
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
Ve şüphesiz Senin Rabbin, Güçlü ve Üstün olandır, Esirgeyendir.
-
27:54
وَلُوطًا اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ وَاَنْتُمْ تُبْصِرُونَ
Lut da; hani kavmine demişti ki: "Siz, (rezilliğini) açıkça fark edip bildiğiniz halde, (göz göre göre) yine de o çirkin utanmazlığı (ve eşcinsellik fuhşiyatını hâlâ) yapıp işleyecek misiniz?”
-
27:55
اَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِنْ دُونِ النِّسَٓاءِۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَ
"Siz gerçekten kadınları bırakıp, ille de şehvetle erkeklere mi gideceksiniz? (Nasıl bir sapıklığa kaymışsınız.) Belli ki, siz (yaptığınız haksızlık ve ahlâksızlığın acı akıbetini düşünmeyen ve) cahillik eden bir kavimsiniz."
-
29:29
اَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ وَتَقْطَعُونَ السَّب۪يلَ وَتَأْتُونَ ف۪ي نَاد۪يكُمُ الْمُنْكَرَۜ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا ائْتِنَا بِعَذَابِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ
(Bu uyarılara rağmen) “Siz (hâlâ) erkeklere yaklaşacak, yol kesip (eşkıyalıkla uğraşacak) ve bir araya gelişlerinizde (bu rezillik ve) çirkinlikleri (hiç utanmadan) yapıp duracak mısınız?” Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca: “Eğer doğru söylüyor isen, bize Allah'ın azabını getir (de görelim)” demekten ibaretti.
-
29:30
قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟
(Hz. Lut ise:) “Rabbim, (şehvet sapkınlığıyla) fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et” diye (dua etmişti).
-
29:31
وَلَمَّا جَٓاءَتْ رُسُلُنَٓا اِبْرٰه۪يمَ بِالْبُشْرٰىۙ قَالُٓوا اِنَّا مُهْلِكُٓوا اَهْلِ هٰذِهِ الْقَرْيَةِۚ اِنَّ اَهْلَهَا كَانُوا ظَالِم۪ينَۚ
(Hani) Bizim elçilerimiz (insan suretli meleklerimiz) İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman dediler ki: "Gerçek şu ki, biz (eşcinselliği yapan ve yaygınlaştıran) şu bölgenin halkını helak edip yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı gerçekten zalim (ve sapkın) kimselerdir."
-
29:32
قَالَ اِنَّ ف۪يهَا لُوطًاۜ قَالُوا نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَنْ ف۪يهَاۘ لَنُنَجِّيَنَّهُ وَاَهْلَهُٓ اِلَّا امْرَاَتَهُۘ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ
(Hz. İbrahim) Dedi ki: “Ama onun içinde Lut da vardır!.. (Bu masum insanların durumu ne olacaktır?” Melekler) Dediler ki: “Orada kimin olduğunu biz daha iyi biliriz. Kendi karısı dışında, onu ve ailesini elbette kurtaracağız. O (karısı ise) arkada kalacak olanlardan birisidir.” (Çünkü rezillerle işbirlikçidir!)
-
29:33
وَلَمَّٓا اَنْ جَٓاءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا س۪ٓيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالُوا لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ۠ اِنَّا مُنَجُّوكَ وَاَهْلَكَ اِلَّا امْرَاَتَكَ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ
Vaktâki elçilerimiz Lut’a geldikleri zaman o, bunların (gazap görevlerini sezmesi) dolayısıyla fenalaşıp (kendini kötü hissetmeye) başladı ve içi daralıp sıkıntı bastı. Ona dediler ki: “Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni ve aileni muhakkak kurtaracağız. O ise, arkada kalanlardan olacaktır. (Böylece hıyaneti nedeniyle helak olmayı hak etmiştir.)”
-
29:34
اِنَّا مُنْزِلُونَ عَلٰٓى اَهْلِ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ رِجْزًا مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ
“Şüphesiz biz, fasıklık yapmalarından (ve eşcinsellik sapkınlığından) dolayı, bu bölge halkının üstüne gökten iğrenç bir azap indireceğiz (ve onları yerin dibine batıracağız).”
-
26:165
اَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَم۪ينَۙ
-
26:166
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ
-
26:167
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَج۪ينَ
-
26:168
قَالَ اِنّ۪ي لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَال۪ينَۜ
-
26:169
رَبِّ نَجِّن۪ي وَاَهْل۪ي مِمَّا يَعْمَلُونَ
-
26:170
فَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُٓ اَجْمَع۪ينَۙ
-
26:171
اِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِر۪ينَۚ
-
26:172
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَر۪ينَۚ
-
26:173
وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًاۚ فَسَٓاءَ مَطَرُ الْمُنْذَر۪ينَ
-
26:174
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ
-
26:175
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
-
27:54
وَلُوطًا اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ وَاَنْتُمْ تُبْصِرُونَ
-
27:55
اَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِنْ دُونِ النِّسَٓاءِۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَ
-
29:29
اَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ وَتَقْطَعُونَ السَّب۪يلَ وَتَأْتُونَ ف۪ي نَاد۪يكُمُ الْمُنْكَرَۜ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا ائْتِنَا بِعَذَابِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ
-
29:30
قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟
-
29:31
وَلَمَّا جَٓاءَتْ رُسُلُنَٓا اِبْرٰه۪يمَ بِالْبُشْرٰىۙ قَالُٓوا اِنَّا مُهْلِكُٓوا اَهْلِ هٰذِهِ الْقَرْيَةِۚ اِنَّ اَهْلَهَا كَانُوا ظَالِم۪ينَۚ
-
29:32
قَالَ اِنَّ ف۪يهَا لُوطًاۜ قَالُوا نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَنْ ف۪يهَاۘ لَنُنَجِّيَنَّهُ وَاَهْلَهُٓ اِلَّا امْرَاَتَهُۘ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ
-
29:33
وَلَمَّٓا اَنْ جَٓاءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا س۪ٓيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالُوا لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ۠ اِنَّا مُنَجُّوكَ وَاَهْلَكَ اِلَّا امْرَاَتَكَ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ
-
29:34
اِنَّا مُنْزِلُونَ عَلٰٓى اَهْلِ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ رِجْزًا مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ