Bühtan(iftira)
-
4:112
Her kim de bir hata (veya kasıtla) bir günah işler de sonra bunu bir suçsuz (insanın) üzerine (yıkıp iftira) atarsa, gerçekten o (ağır) bir bühtanı ve apaçık bir günahı sırtına alıp yüklenmiştir.
-
23:25
(Hz. Nuh için) "O, kendisinde delilik bulunan bir adamdan başkası değildir, onu belli bir süre gözetleyip kontrol edin" (demişlerdi).
-
24:4
İffetli ve namuskâr kadınlara (zina suçu iftirası) atıp da, sonra bu (iddiasını) dört şahit getirip (ispat edemeyenlere) seksen (ince) değnek vurun ve artık onların (mahkemelerde) şahitliğini de asla kabul etmeyin. Çünkü onlar fasık olan kimselerdir.
-
24:5
Ancak bundan (masum kadın ve erkeklere iftira atmaktan) sonra (samimiyetle) tevbe eden ve salihçe davranıp durumu düzeltenler hariç. Çünkü gerçekten Allah, Bağışlayandır, esirgeyip merhamet edendir.
-
24:18
Ve Allah size ayetleri açıklıyor (ve şöyle uyarıyor); Allah (her şeyi ayrıntılarıyla) Bilendir, Hüküm ve Hikmet sahibidir.
-
24:19
Çirkin utanmazlıkların (fuhşun, pornonun, ahlâk bozucu yazı ve yorumun) mü’minler arasında yaygınlaşmasından hoşlananlara, (her çeşit zinanın, eşcinsel sapkınlığın, çıplaklığın ve hayâsız yayınların artmasına fırsat veren iktidarları sevip-beğenip destek çıkanlara) dünyada ve ahirette acıklı bir azap vardır. Allah her şeyi bilir, siz ise bilmezsiniz.
-
24:20
Eğer size Allah'ın lütfu inayeti ve merhameti olmasaydı ve gerçekten Allah Rauf (şefkatli) ve Rahim olmasaydı (bu gibi iftiralara inanıp yaydığınızdan dolayı büyük bir azaba uğratılıp helak edilirdiniz!)
-
49:6
Ey iman edenler, eğer bir fasık, (harama ve yalana meyilli şahıslar, oluşumlar ve yayın organları) size (kızdırıp kışkırtıcı veya oyalayıp aldatıcı) bir haber getirip (verirse), onu 'etraflıca araştırın' (her anlatılana hemen inanıp kanmayın). Yoksa bilmeden (ve yanlış yönlendirme sonucu), bir kavme (ve kesime) kötülükle sataşıp (haklarına tecavüz etmiş duruma düşersiniz) de ardından bu işlediklerinize pişman oluverirsiniz.
-
68:10
(Ey Nebim!) Şunların hiçbirine itaat etme (yüz verme): Yemin edip duran, aşağılık (tiplere), [Not: Metinde, "mehîn" kelimesi geçmektedir. Bu hakir, zelil ve alçak insanlar için kullanılan bir kelimedir. Burada ise her sözün sonunda çokça yemin eden insanlar içindir. Bu kimse, herkesin onu yalancı bildiğini ve yemin etmeden söylediklerine önem verilmeyeceğini zannetmektedir. Bu yüzden bu kişi hem kendi nazarında zelildir ve hem de toplum içerisinde değer verilmeyen bir kişidir.]
-
68:11
Alabildiğine (herkesi) ayıplayıp kötüleyen, söz getirip götüren(lere de güvenme ve değer verme).
-
68:12
Hayrı engellemeyi sürdüren saldırgan ve olabildiğince günahkâr (kişilere de iltifat etme). [Not: Ayette "Mennain-lil-hayr" geçmektedir. Hayr: Arap dilinde hem mal için ve hem de iyilik için kullanılır. Burada mal için kullanıldığını farz edersek o zaman bunun manası şöyle olur: "O çok cimri, bencil, menfaatçi ve beleşçi bir kişidir, zerre kadar kimseye bir hayırda bulunmaz" demektir. Eğer iyilik anlamında kullanıldığını düşünürsek o zaman: "Aslında çok hayırlı ve Hakk bir harekete sızan bir münafık-casus olduğu halde müttaki-mücahit rolü oynayan bu kişi her iyi ve verimli işlere, sadık ve başarılı kimselere sürekli karşı çıkar ve diğer insanların Hakk davaya girmelerini önlemek ve teşkilatı köreltip kösteklemek için tüm çabasını sarf eder" anlamına gelir. Bu tıynetsiz tipler, sinsi ve siyasi hedeflerle katıldıkları İslami hareketleri, şahsi kaprisleri ve şeytani hevesleri doğrultusunda kullanmaktan ve kendilerinin asıl mahiyetini sezen sadıklara hakaret ve iftiradan asla sakınmayan ve camianın alın terini ve birikimini, liderlik rolüyle kendi hizmetine sokmaya çalışan hainlerdir.]
-
68:13
Zorba, saygısız, sütü bozuk, ayrıca vicdanı çürük kimselere de kıymet verme! (Rezilliği bir marifet ve meslek haline getirenlere de kulak asıp bu tiplerin peşine gitme.) [Not: Ayette, "Utullin" geçmektedir. Arapçada bu kelime çok besili ve fazla yemek yiyen insanları anlatır. Aynı zamanda: “kötü ahlâklı, kavgacı, aniden parlayan ve masum insanları karalamak için fırsatları kötüye kullanan insanlar” için de kullanılır. Ayette geçen "Zenim" kelimesi, Arap dilinde “zina mahsulü çocuk” anlamındadır. Yani bir kimsenin aslında, bir ailenin ferdi değilken bazı hukuki ve içtimai sebeplerle o aileden sayılanlar için kullanılır.]
-
68:14
Mal (servet ve imkân) ve çocuklar (cemaat ve teşkilat) sahibi oldu diye (azgınlaşıp böbürlenen). [Not: Bu ayet, daha öncesiyle de daha sonrasıyla da bağlantılı olabilir. Eğer öncesiyle irtibatlı olarak düşünecek olursak anlamı şöyle olur: "Mal ve evladı (imkânı ve taraftarı) çoktur diye ona aldırış etme" demektir. Eğer sonrasıyla irtibatlı halde düşünürsek o zaman da anlamı: Mal ve evladı fazla olduğundan dolayı kibirlidir. Bu yüzden ayetlerimiz onlara okunduğunda: “Bunlar bizleri değil, geçmiş nesilleri anlatıyor” diyerek kendilerini sorumsuz görmektedir.]
-
68:15
Kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman: "(Bunlar) Eskilerin uydurma masallarıdır (Kur’ani hükümler, günümüzde gereksiz ve geçersiz olan çağ dışı kurallardır)" diyen (kişilere de yüz verme ve üzülme).
-
68:16
Yakında Biz onun hortumu (burnu) üzerine (zillet ve rezalet) damgası vurup (bu kötü gidişatı değiştireceğiz; bunların kinlerini ve kirli yönlerini herkese göstereceğiz).
-
104:1
Arkadan çekiştirip duran (gıybet ve dedikodu yapan) ve kaş göz işaretiyle (insanlarla) alay edip (aşağılayan) her kişinin vay haline. (Ki bu açık bir gururlanma, aldanış ve fesatlıktır.)
-
4:112
وَمَنْ يَكْسِبْ خَط۪ٓيـَٔةً اَوْ اِثْمًا ثُمَّ يَرْمِ بِه۪ بَر۪ٓيـًٔا فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُب۪ينًا۟
Her kim de bir hata (veya kasıtla) bir günah işler de sonra bunu bir suçsuz (insanın) üzerine (yıkıp iftira) atarsa, gerçekten o (ağır) bir bühtanı ve apaçık bir günahı sırtına alıp yüklenmiştir.
-
23:25
اِنْ هُوَ اِلَّا رَجُلٌ بِه۪ جِنَّةٌ فَتَرَبَّصُوا بِه۪ حَتّٰى ح۪ينٍ
(Hz. Nuh için) "O, kendisinde delilik bulunan bir adamdan başkası değildir, onu belli bir süre gözetleyip kontrol edin" (demişlerdi).
-
24:4
وَالَّذ۪ينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَأْتُوا بِاَرْبَعَةِ شُهَدَٓاءَ فَاجْلِدُوهُمْ ثَمَان۪ينَ جَلْدَةً وَلَا تَقْبَلُوا لَهُمْ شَهَادَةً اَبَدًاۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَۙ
İffetli ve namuskâr kadınlara (zina suçu iftirası) atıp da, sonra bu (iddiasını) dört şahit getirip (ispat edemeyenlere) seksen (ince) değnek vurun ve artık onların (mahkemelerde) şahitliğini de asla kabul etmeyin. Çünkü onlar fasık olan kimselerdir.
-
24:5
اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُواۚ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Ancak bundan (masum kadın ve erkeklere iftira atmaktan) sonra (samimiyetle) tevbe eden ve salihçe davranıp durumu düzeltenler hariç. Çünkü gerçekten Allah, Bağışlayandır, esirgeyip merhamet edendir.
-
24:18
وَيُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمُ الْاٰيَاتِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ
Ve Allah size ayetleri açıklıyor (ve şöyle uyarıyor); Allah (her şeyi ayrıntılarıyla) Bilendir, Hüküm ve Hikmet sahibidir.
-
24:19
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحِبُّونَ اَنْ تَش۪يعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌۙ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
Çirkin utanmazlıkların (fuhşun, pornonun, ahlâk bozucu yazı ve yorumun) mü’minler arasında yaygınlaşmasından hoşlananlara, (her çeşit zinanın, eşcinsel sapkınlığın, çıplaklığın ve hayâsız yayınların artmasına fırsat veren iktidarları sevip-beğenip destek çıkanlara) dünyada ve ahirette acıklı bir azap vardır. Allah her şeyi bilir, siz ise bilmezsiniz.
-
24:20
وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَاَنَّ اللّٰهَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟
Eğer size Allah'ın lütfu inayeti ve merhameti olmasaydı ve gerçekten Allah Rauf (şefkatli) ve Rahim olmasaydı (bu gibi iftiralara inanıp yaydığınızdan dolayı büyük bir azaba uğratılıp helak edilirdiniz!)
-
49:6
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ جَٓاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَاٍ فَتَبَيَّنُٓوا اَنْ تُص۪يبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلٰى مَا فَعَلْتُمْ نَادِم۪ينَ
Ey iman edenler, eğer bir fasık, (harama ve yalana meyilli şahıslar, oluşumlar ve yayın organları) size (kızdırıp kışkırtıcı veya oyalayıp aldatıcı) bir haber getirip (verirse), onu 'etraflıca araştırın' (her anlatılana hemen inanıp kanmayın). Yoksa bilmeden (ve yanlış yönlendirme sonucu), bir kavme (ve kesime) kötülükle sataşıp (haklarına tecavüz etmiş duruma düşersiniz) de ardından bu işlediklerinize pişman oluverirsiniz.
-
68:10
وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَه۪ينٍۙ
(Ey Nebim!) Şunların hiçbirine itaat etme (yüz verme): Yemin edip duran, aşağılık (tiplere), [Not: Metinde, "mehîn" kelimesi geçmektedir. Bu hakir, zelil ve alçak insanlar için kullanılan bir kelimedir. Burada ise her sözün sonunda çokça yemin eden insanlar içindir. Bu kimse, herkesin onu yalancı bildiğini ve yemin etmeden söylediklerine önem verilmeyeceğini zannetmektedir. Bu yüzden bu kişi hem kendi nazarında zelildir ve hem de toplum içerisinde değer verilmeyen bir kişidir.]
-
68:11
هَمَّازٍ مَشَّٓاءٍ بِنَم۪يمٍۙ
Alabildiğine (herkesi) ayıplayıp kötüleyen, söz getirip götüren(lere de güvenme ve değer verme).
-
68:12
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ اَث۪يمٍۙ
Hayrı engellemeyi sürdüren saldırgan ve olabildiğince günahkâr (kişilere de iltifat etme). [Not: Ayette "Mennain-lil-hayr" geçmektedir. Hayr: Arap dilinde hem mal için ve hem de iyilik için kullanılır. Burada mal için kullanıldığını farz edersek o zaman bunun manası şöyle olur: "O çok cimri, bencil, menfaatçi ve beleşçi bir kişidir, zerre kadar kimseye bir hayırda bulunmaz" demektir. Eğer iyilik anlamında kullanıldığını düşünürsek o zaman: "Aslında çok hayırlı ve Hakk bir harekete sızan bir münafık-casus olduğu halde müttaki-mücahit rolü oynayan bu kişi her iyi ve verimli işlere, sadık ve başarılı kimselere sürekli karşı çıkar ve diğer insanların Hakk davaya girmelerini önlemek ve teşkilatı köreltip kösteklemek için tüm çabasını sarf eder" anlamına gelir. Bu tıynetsiz tipler, sinsi ve siyasi hedeflerle katıldıkları İslami hareketleri, şahsi kaprisleri ve şeytani hevesleri doğrultusunda kullanmaktan ve kendilerinin asıl mahiyetini sezen sadıklara hakaret ve iftiradan asla sakınmayan ve camianın alın terini ve birikimini, liderlik rolüyle kendi hizmetine sokmaya çalışan hainlerdir.]
-
68:13
عُتُلٍّ بَعْدَ ذٰلِكَ زَن۪يمٍۙ
Zorba, saygısız, sütü bozuk, ayrıca vicdanı çürük kimselere de kıymet verme! (Rezilliği bir marifet ve meslek haline getirenlere de kulak asıp bu tiplerin peşine gitme.) [Not: Ayette, "Utullin" geçmektedir. Arapçada bu kelime çok besili ve fazla yemek yiyen insanları anlatır. Aynı zamanda: “kötü ahlâklı, kavgacı, aniden parlayan ve masum insanları karalamak için fırsatları kötüye kullanan insanlar” için de kullanılır. Ayette geçen "Zenim" kelimesi, Arap dilinde “zina mahsulü çocuk” anlamındadır. Yani bir kimsenin aslında, bir ailenin ferdi değilken bazı hukuki ve içtimai sebeplerle o aileden sayılanlar için kullanılır.]
-
68:14
اَنْ كَانَ ذَا مَالٍ وَبَن۪ينَۜ
Mal (servet ve imkân) ve çocuklar (cemaat ve teşkilat) sahibi oldu diye (azgınlaşıp böbürlenen). [Not: Bu ayet, daha öncesiyle de daha sonrasıyla da bağlantılı olabilir. Eğer öncesiyle irtibatlı olarak düşünecek olursak anlamı şöyle olur: "Mal ve evladı (imkânı ve taraftarı) çoktur diye ona aldırış etme" demektir. Eğer sonrasıyla irtibatlı halde düşünürsek o zaman da anlamı: Mal ve evladı fazla olduğundan dolayı kibirlidir. Bu yüzden ayetlerimiz onlara okunduğunda: “Bunlar bizleri değil, geçmiş nesilleri anlatıyor” diyerek kendilerini sorumsuz görmektedir.]
-
68:15
اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا قَالَ اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ
Kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman: "(Bunlar) Eskilerin uydurma masallarıdır (Kur’ani hükümler, günümüzde gereksiz ve geçersiz olan çağ dışı kurallardır)" diyen (kişilere de yüz verme ve üzülme).
-
68:16
سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ
Yakında Biz onun hortumu (burnu) üzerine (zillet ve rezalet) damgası vurup (bu kötü gidişatı değiştireceğiz; bunların kinlerini ve kirli yönlerini herkese göstereceğiz).
-
104:1
وَيْلٌ لِكُلِّ هُمَزَةٍ لُمَزَةٍۙ
Arkadan çekiştirip duran (gıybet ve dedikodu yapan) ve kaş göz işaretiyle (insanlarla) alay edip (aşağılayan) her kişinin vay haline. (Ki bu açık bir gururlanma, aldanış ve fesatlıktır.)
-
4:112
وَمَنْ يَكْسِبْ خَط۪ٓيـَٔةً اَوْ اِثْمًا ثُمَّ يَرْمِ بِه۪ بَر۪ٓيـًٔا فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُب۪ينًا۟
-
23:25
اِنْ هُوَ اِلَّا رَجُلٌ بِه۪ جِنَّةٌ فَتَرَبَّصُوا بِه۪ حَتّٰى ح۪ينٍ
-
24:4
وَالَّذ۪ينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَأْتُوا بِاَرْبَعَةِ شُهَدَٓاءَ فَاجْلِدُوهُمْ ثَمَان۪ينَ جَلْدَةً وَلَا تَقْبَلُوا لَهُمْ شَهَادَةً اَبَدًاۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَۙ
-
24:5
اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُواۚ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
-
24:18
وَيُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمُ الْاٰيَاتِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ
-
24:19
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحِبُّونَ اَنْ تَش۪يعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌۙ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
-
24:20
وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَاَنَّ اللّٰهَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟
-
49:6
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ جَٓاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَاٍ فَتَبَيَّنُٓوا اَنْ تُص۪يبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلٰى مَا فَعَلْتُمْ نَادِم۪ينَ
-
68:10
وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَه۪ينٍۙ
-
68:11
هَمَّازٍ مَشَّٓاءٍ بِنَم۪يمٍۙ
-
68:12
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ اَث۪يمٍۙ
-
68:13
عُتُلٍّ بَعْدَ ذٰلِكَ زَن۪يمٍۙ
-
68:14
اَنْ كَانَ ذَا مَالٍ وَبَن۪ينَۜ
-
68:15
اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا قَالَ اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ
-
68:16
سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ
-
104:1
وَيْلٌ لِكُلِّ هُمَزَةٍ لُمَزَةٍۙ