Böbürlenmek
-
4:36
(Sadece) Allah'a ibadet (ve emirlerine itaat) edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına (işçi ve memurlarınıza ve özel nikâhlılarınıza) güzellikle davranın. Çünkü Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Onu alçaltıp intikamını alır.)
-
11:10
Ve andolsun ki (insana) eğer kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra tekrar bir nimet tattırsak (yeniden eski servet ve faziletine döndürecek olsak) yine kesinlikle; “Kötülükler benden (uzaklaşıp) gitti, (kendi bilgim ve becerimle bunu başarıp kurtuldum)” diyerek (gaflet ve cehalete dalacaktır). Çünkü o, çok şımarık (bir şaşkındır ve boş yere) böbürlenip gururlanandır.
-
31:18
(Onları küçümseyerek ve önemsiz görerek) “İnsanlara yanağını şişirip (yüzünü çevirip büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez (ve onları alçaltır).”
-
57:23
Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri (nimet ve faziletler) dolayısıyla havalanıp-şımarmayasınız (diye Allah bunları bildirmektedir). Allah, büyüklük taslayıp böbürlenenlerin hiçbirini sevmemektedir.
-
102:1
(Servet, aşiret, parti ve şan şeref gibi konularda) Çoklukla (ve çoğunluğa sahip olmakla) övünüp avunmak, sizi (sürekli) oyalayıp gaflete sevk etmişti. (Kendinizden geçirmişti.)
-
102:2
Öyle ki (bu durum övünmek ve böbürlenmek için) mezarlarındaki (geçmişlerinizi) ziyaretinize (veya ölüp kabre gidişinize) kadar sürüvermişti.
-
102:3
Hayır; ileride (ne boş şeylerle övünüp avunduğunuzu) bileceksiniz.
-
102:4
Yine hayır; ileride (elbette ve kesinlikle gerçeği görüp) bileceksiniz.
-
102:5
Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle (ahireti ve akıbetinizi keşke) bilseydiniz!
-
4:36
وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔا وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالًا فَخُورًاۙ
(Sadece) Allah'a ibadet (ve emirlerine itaat) edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına (işçi ve memurlarınıza ve özel nikâhlılarınıza) güzellikle davranın. Çünkü Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Onu alçaltıp intikamını alır.)
-
11:10
وَلَئِنْ اَذَقْنَاهُ نَعْمَٓاءَ بَعْدَ ضَرَّٓاءَ مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ ذَهَبَ السَّيِّـَٔاتُ عَنّ۪يۜ اِنَّهُ لَفَرِحٌ فَخُورٌۙ
Ve andolsun ki (insana) eğer kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra tekrar bir nimet tattırsak (yeniden eski servet ve faziletine döndürecek olsak) yine kesinlikle; “Kötülükler benden (uzaklaşıp) gitti, (kendi bilgim ve becerimle bunu başarıp kurtuldum)” diyerek (gaflet ve cehalete dalacaktır). Çünkü o, çok şımarık (bir şaşkındır ve boş yere) böbürlenip gururlanandır.
-
31:18
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحًاۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ
(Onları küçümseyerek ve önemsiz görerek) “İnsanlara yanağını şişirip (yüzünü çevirip büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez (ve onları alçaltır).”
-
57:23
لِكَيْلَا تَأْسَوْا عَلٰى مَا فَاتَكُمْ وَلَا تَفْرَحُوا بِمَٓا اٰتٰيكُمْۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۙ
Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri (nimet ve faziletler) dolayısıyla havalanıp-şımarmayasınız (diye Allah bunları bildirmektedir). Allah, büyüklük taslayıp böbürlenenlerin hiçbirini sevmemektedir.
-
102:1
اَلْهٰيكُمُ التَّكَاثُرُۙ
(Servet, aşiret, parti ve şan şeref gibi konularda) Çoklukla (ve çoğunluğa sahip olmakla) övünüp avunmak, sizi (sürekli) oyalayıp gaflete sevk etmişti. (Kendinizden geçirmişti.)
-
102:2
حَتّٰى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَۜ
Öyle ki (bu durum övünmek ve böbürlenmek için) mezarlarındaki (geçmişlerinizi) ziyaretinize (veya ölüp kabre gidişinize) kadar sürüvermişti.
-
102:3
كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَۙ
Hayır; ileride (ne boş şeylerle övünüp avunduğunuzu) bileceksiniz.
-
102:4
ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَۜ
Yine hayır; ileride (elbette ve kesinlikle gerçeği görüp) bileceksiniz.
-
102:5
كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَق۪ينِۜ
Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle (ahireti ve akıbetinizi keşke) bilseydiniz!
-
4:36
وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔا وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالًا فَخُورًاۙ
-
11:10
وَلَئِنْ اَذَقْنَاهُ نَعْمَٓاءَ بَعْدَ ضَرَّٓاءَ مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ ذَهَبَ السَّيِّـَٔاتُ عَنّ۪يۜ اِنَّهُ لَفَرِحٌ فَخُورٌۙ
-
31:18
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْاَرْضِ مَرَحًاۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۚ
-
57:23
لِكَيْلَا تَأْسَوْا عَلٰى مَا فَاتَكُمْ وَلَا تَفْرَحُوا بِمَٓا اٰتٰيكُمْۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍۙ
-
102:1
اَلْهٰيكُمُ التَّكَاثُرُۙ
-
102:2
حَتّٰى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَۜ
-
102:3
كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَۙ
-
102:4
ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَۜ
-
102:5
كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَق۪ينِۜ