şefaatetmek
-
4:85
Kim (İslam’a ve insanlığa yararlı) iyi bir işe (haklı ve hayırlı bir kişiye) aracılık ederse, onun da o işten bir sevabı ve nasibi vardır. Kim de kötü bir işe aracılık yapar (yanlış ve haksız neticelere şefaatçi ve yardımcı olur)sa, onun da (bu kötülüklerden elbette) günahı ve payı olacaktır. Allah her şeyin (ve herkesin) üzerinde koruyucu ve hesap sorucu olandır (ve hak ettiği karşılığı verendir).
-
10:3
Şüphesiz sizin Rabbiniz, altı günlerde (devrede) gökleri ve yeri (hiç yoktan) yaratıveren, sonra (Kâinatın manevi bilgi ve yönetim merkezini kudret eline alıp) Arş’a istiva eden, (hücrelerden galaksilere her an bütün) işleri (bizzat ve layıkıyla) evirip-çeviren Allah'tır. O’nun izni olmadıktan sonra, hiç kimse (kimseye) şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan Allah budur, öyleyse (her halde, sadece ve sürekli) O'na kulluk edin. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?
-
19:85
Takva sahiplerini (kutlu ve mutlu) bir heyet halinde Rahman (olan Allah'ın huzurun)a toplayacağımız gün (ise her şeyin hesabını soracağız).
-
20:109
O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati de bir yarar vermeyecektir. (Demek ki mahşerde, Allah’ın razı olduğu ve müsaade buyurduğu kimseler şefaat edeceklerdir.)
-
21:28
O (Allah), önlerindekini ve arkalarındakini (geçmişlerini ve geleceklerini) bilir; onlar (melekler ve ruhaniler, nebiler ve şehitler, kendisinden) hoşnut olunandan (ve Allah’ın müsaade buyurduğundan) başkasına şefaatte bulunamazlar. Ve onlar, O'nun (haşmet ve) haşyetinden (Allah’ın ululuk ve korkusundan) içleri titremekte olanlardır.
-
34:23
(Allah O’dur ki) O'nun katında (Kendi) izin verdiğinin dışında (hiç kimsenin bir başkasına) şefaati yarar sağlamayacaktır. (Mahşer günü) Nihayet kalplerinden korku (ve panik havası) giderilince (günahkâr kimseler, şefaat ehline:) "Rabbiniz ne buyurdu?" diye (soracaklardır. Onlar ise), "Hakk olanı söyledi (başka ne bekliyordunuz ki)" diye (yanıtlayacaklardır.) “O, çok Yücedir, çok Büyüktür”, diyeceklerdir.
-
40:18
Onları yaklaşmakta olan güne (ecellerine) karşı uyar ki, o zaman yürekler korkudan gırtlaklara dayanır, dehşet ve endişeyle yutkunur dururlar. (Artık) Zalimler için ne koruyucu bir dost, ne de sözü dinlenir bir şefaatçi bulunacaktır.
-
43:86
Bilerek (şuurlu hareketle) Hakka şahitlik (ve hayra rehberlik) edenler hariç; O’nun (Allah’ın) dışında yalvardıkları, kendilerine şefaatte bulunmaya malik olamayacaklardır. (Sadece bilinçle ve cesaretle insanları hayra çağıran ve Hakkı savunan mü’minlere ise şefaat izni çıkacaktır.)
-
82:19
Hiçbir nefsin bir başka nefse, herhangi bir şeyle (ve herhangi bir şekilde kimsenin kimseye yardıma) güç yetiremeyeceği (ve şefaat edemeyeceği) gündür; o gün (her türlü) emir (yetki, karar ve hüküm) yalnızca Allah'ındır.
-
4:85
مَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُنْ لَهُ نَص۪يبٌ مِنْهَاۚ وَمَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُنْ لَهُ كِفْلٌ مِنْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ مُق۪يتًا
Kim (İslam’a ve insanlığa yararlı) iyi bir işe (haklı ve hayırlı bir kişiye) aracılık ederse, onun da o işten bir sevabı ve nasibi vardır. Kim de kötü bir işe aracılık yapar (yanlış ve haksız neticelere şefaatçi ve yardımcı olur)sa, onun da (bu kötülüklerden elbette) günahı ve payı olacaktır. Allah her şeyin (ve herkesin) üzerinde koruyucu ve hesap sorucu olandır (ve hak ettiği karşılığı verendir).
-
10:3
اِنَّ رَبَّكُمُ اللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ يُدَبِّرُ الْاَمْرَۜ مَا مِنْ شَف۪يعٍ اِلَّا مِنْ بَعْدِ اِذْنِه۪ۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Şüphesiz sizin Rabbiniz, altı günlerde (devrede) gökleri ve yeri (hiç yoktan) yaratıveren, sonra (Kâinatın manevi bilgi ve yönetim merkezini kudret eline alıp) Arş’a istiva eden, (hücrelerden galaksilere her an bütün) işleri (bizzat ve layıkıyla) evirip-çeviren Allah'tır. O’nun izni olmadıktan sonra, hiç kimse (kimseye) şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan Allah budur, öyleyse (her halde, sadece ve sürekli) O'na kulluk edin. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?
-
19:85
يَوْمَ نَحْشُرُ الْمُتَّق۪ينَ اِلَى الرَّحْمٰنِ وَفْدًاۙ
Takva sahiplerini (kutlu ve mutlu) bir heyet halinde Rahman (olan Allah'ın huzurun)a toplayacağımız gün (ise her şeyin hesabını soracağız).
-
20:109
يَوْمَئِذٍ لَا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ اِلَّا مَنْ اَذِنَ لَهُ الرَّحْمٰنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلًا
O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati de bir yarar vermeyecektir. (Demek ki mahşerde, Allah’ın razı olduğu ve müsaade buyurduğu kimseler şefaat edeceklerdir.)
-
21:28
يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَۙ اِلَّا لِمَنِ ارْتَضٰى وَهُمْ مِنْ خَشْيَتِه۪ مُشْفِقُونَ
O (Allah), önlerindekini ve arkalarındakini (geçmişlerini ve geleceklerini) bilir; onlar (melekler ve ruhaniler, nebiler ve şehitler, kendisinden) hoşnut olunandan (ve Allah’ın müsaade buyurduğundan) başkasına şefaatte bulunamazlar. Ve onlar, O'nun (haşmet ve) haşyetinden (Allah’ın ululuk ve korkusundan) içleri titremekte olanlardır.
-
34:23
وَلَا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ عِنْدَهُٓ اِلَّا لِمَنْ اَذِنَ لَهُۜ حَتّٰٓى اِذَا فُزِّعَ عَنْ قُلُوبِهِمْ قَالُوا مَاذَاۙ قَالَ رَبُّكُمْۜ قَالُوا الْحَقَّۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْكَب۪يرُ
(Allah O’dur ki) O'nun katında (Kendi) izin verdiğinin dışında (hiç kimsenin bir başkasına) şefaati yarar sağlamayacaktır. (Mahşer günü) Nihayet kalplerinden korku (ve panik havası) giderilince (günahkâr kimseler, şefaat ehline:) "Rabbiniz ne buyurdu?" diye (soracaklardır. Onlar ise), "Hakk olanı söyledi (başka ne bekliyordunuz ki)" diye (yanıtlayacaklardır.) “O, çok Yücedir, çok Büyüktür”, diyeceklerdir.
-
40:18
وَاَنْذِرْهُمْ يَوْمَ الْاٰزِفَةِ اِذِ الْقُلُوبُ لَدَى الْحَنَاجِرِ كَاظِم۪ينَۜ مَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ حَم۪يمٍ وَلَا شَف۪يعٍ يُطَاعُۜ
Onları yaklaşmakta olan güne (ecellerine) karşı uyar ki, o zaman yürekler korkudan gırtlaklara dayanır, dehşet ve endişeyle yutkunur dururlar. (Artık) Zalimler için ne koruyucu bir dost, ne de sözü dinlenir bir şefaatçi bulunacaktır.
-
43:86
وَلَا يَمْلِكُ الَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الشَّفَاعَةَ اِلَّا مَنْ شَهِدَ بِالْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Bilerek (şuurlu hareketle) Hakka şahitlik (ve hayra rehberlik) edenler hariç; O’nun (Allah’ın) dışında yalvardıkları, kendilerine şefaatte bulunmaya malik olamayacaklardır. (Sadece bilinçle ve cesaretle insanları hayra çağıran ve Hakkı savunan mü’minlere ise şefaat izni çıkacaktır.)
-
82:19
يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ لِنَفْسٍ شَيْـًٔاۜ وَالْاَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلّٰهِ
Hiçbir nefsin bir başka nefse, herhangi bir şeyle (ve herhangi bir şekilde kimsenin kimseye yardıma) güç yetiremeyeceği (ve şefaat edemeyeceği) gündür; o gün (her türlü) emir (yetki, karar ve hüküm) yalnızca Allah'ındır.
-
4:85
مَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُنْ لَهُ نَص۪يبٌ مِنْهَاۚ وَمَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُنْ لَهُ كِفْلٌ مِنْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ مُق۪يتًا
-
10:3
اِنَّ رَبَّكُمُ اللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ يُدَبِّرُ الْاَمْرَۜ مَا مِنْ شَف۪يعٍ اِلَّا مِنْ بَعْدِ اِذْنِه۪ۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ
-
19:85
يَوْمَ نَحْشُرُ الْمُتَّق۪ينَ اِلَى الرَّحْمٰنِ وَفْدًاۙ
-
20:109
يَوْمَئِذٍ لَا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ اِلَّا مَنْ اَذِنَ لَهُ الرَّحْمٰنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلًا
-
21:28
يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَۙ اِلَّا لِمَنِ ارْتَضٰى وَهُمْ مِنْ خَشْيَتِه۪ مُشْفِقُونَ
-
34:23
وَلَا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ عِنْدَهُٓ اِلَّا لِمَنْ اَذِنَ لَهُۜ حَتّٰٓى اِذَا فُزِّعَ عَنْ قُلُوبِهِمْ قَالُوا مَاذَاۙ قَالَ رَبُّكُمْۜ قَالُوا الْحَقَّۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْكَب۪يرُ
-
40:18
وَاَنْذِرْهُمْ يَوْمَ الْاٰزِفَةِ اِذِ الْقُلُوبُ لَدَى الْحَنَاجِرِ كَاظِم۪ينَۜ مَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ حَم۪يمٍ وَلَا شَف۪يعٍ يُطَاعُۜ
-
43:86
وَلَا يَمْلِكُ الَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الشَّفَاعَةَ اِلَّا مَنْ شَهِدَ بِالْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
-
82:19
يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ لِنَفْسٍ شَيْـًٔاۜ وَالْاَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلّٰهِ