Lut(a.s.)
-
6:86
İsmail'i, Elyesa'yı, Yunus'u ve Lut'u da (hidayete eriştirdik ve nübüvvetle görevlendirdik). Onların hepsini âlemlere (ülkelerindeki ve yeryüzündeki kimselere) üstün kılıverdik.
-
7:80
Hani Lut da kavmine şöyle demişti: “Sizden önce âlemlerden (geçmiş kavimlerden) hiç kimsenin yapmadığı bir hayâsız-çirkinliği mi yapıyorsunuz?”
-
7:81
“Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz! Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir topluluksunuz” (ve azabı hak ediyorsunuz!..)
-
7:82
Kavminin cevabı ise: “Onları yurdunuzdan sürüp çıkarın, çünkü bunlar çok temizlenen (kötü ve çirkin işlere tenezzül etmeyen) insanlarmış!” demekten başkası olmamıştı.
-
7:83
Bunun üzerine Biz, (Hz. Lut’un) karısı dışında onu ve ailesini kurtardık; o (karısı) ise (helake uğrayanlar arasında) geride kalanlardandı. (Çünkü o, fuhşiyatı yapanları hoş karşılardı.)
-
7:84
Ve onların üzerine (taşlardan) bir (azap) sağanağı yağdırdık ki, utanmaz günahkârların uğradıkları sona işte bir bak hele, nasıl (kahru perişan) olmuşlardı! [Not: Bu asırda da, eşcinselliği ve başka cinsi rezaletleri meşrulaştırıp yaygınlaştıran Batı ülkelerinin ve işbirlikçi takipçilerinin aynı korkunç sonuçlara uğratılmayacağını sananlar aldanmaktaydı.]
-
11:77
Elçilerimiz (görevli meleklerimiz) Lut'a geldikleri zaman, onlar(ın alacağı intikam)dan dolayı fenalaşıp kaygılanmış, göğsünü bir sıkıntı basmıştı ve: "Bu, çok zorlu ve korkunç bir gün" diye (duygulanıp üzülüvermişti).
-
11:78
(Evine genç ve güzel erkek misafirlerin geldiğini duyan azgın ve sapkın) Kavmi ona (Hz. Lut'un yanına) doğru koşarak geldiler; onlar daha önceden de (böylesi çirkin) kötülükler işlemekteydiler. (Onlara:) "Ey kavmim, işte bunlar (kavminizin bekâr kadınları) benim kızlarım (sayılır; nikâhlamak isterseniz) onlar sizler için daha temizdir. Artık Allah'tan korkun ve beni misafirlerimin önünde küçük düşürmeyin. İçinizde (sizi uyaracak) hiç aklı başında olan (reşid) bir adam yok mu?" demişti.
-
11:79
Dediler ki: "Andolsun, senin kızlarında bizim bir hak talebimiz (ilgimiz ve isteğimiz) olmadığını sen de bilip duruyorsun. Bizim ne istediğimizi gerçekte sen de biliyorken (ne diye işimizi engelleme gayretindesin?)"
-
11:80
(Hz. Lut onlara) Dedi ki: "Ah keşke size yetecek gücüm kuvvetim olsaydı, veya sığınabileceğim sağlam ve sıkı taraftarlarım ve dayanaklarım bulunsaydı!" (Zira zalimlerin kötülüklerini önlemek için zahiri güç de gerekliydi.)
-
11:81
(Melekler) Dediler ki: “Ey Lut, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar kesin olarak sana (ve konuklarına) ulaşamazlar (ve zarar veremezler). Gecenin bir parçasında ailenle birlikte yürü (yola çık). Sakın, hiçbiriniz dönüp arkasına bakmasın; fakat senin karın başka. (O da fasıkların işbirlikçisidir!) Çünkü onlara (inkârcı ve isyancı sapkınlara) isabet edecek olan, ona da isabet edecektir. Onlara va'ad olunan (azap) sabah vaktidir. (Ve artık) Sabah da yakın değil midir?”
-
11:82
Böylece vaktâki emrimiz (ve takdir saatimiz) geldiğinde (o ahlâksız sapkınların ülkelerini ve düzenlerini) altını üstüne çevirdik (çeviririz) ve üstlerine balçıktan (ve farklı maddelerden) pişirilip (son şekli verilmiş ve) istif edilmiş (kurşun gibi) taşlar yağdırıverdik.
-
11:83
(Bu azap taşlarını) Rabbin katında belirli biçimlere sokulup (kime isabet edeceği ayarlanıp) damgalanmış (sanki füze, roket ve mermiler misali hazırlanmış) olarak (gönderdik ve sapkın zalimleri mahvu perişan ettik). Bu (ve benzeri felaketler her asırdaki) zalimlerden (ve eşcinsellik gibi rezaletleri tasvip ve teşvik eden hükümetlerden) de uzak değildir.
-
15:57
(İbrahim) Dedi ki: "Ey elçiler, (bunun dışında, diğer) işiniz ve göreviniz nedir? (Niye geldiniz?)"
-
15:58
Dediler ki: "Gerçekte biz, (azıtıp sapkınlaşmış) suçlu-günahkâr olan bir topluluğa (helak için) gönderildik."
-
15:59
"Ancak Lut ailesi(nden kendisine sadık iki kızı) hariçtir; (çünkü) biz (iman ve güzel ahlâk sahibi kimselerin) hepsini (ve her devirde) muhakkak kurtarıvereceğiz."
-
15:60
“Fakat (Hz. Lut’un) karısı hariçtir. (Onu kurtaracaklarımızın dışında bırakıvereceğiz. Çünkü) O geride kalan (ve fasıklarla işbirliği yapan) birisidir. (Bu nedenle azaba uğramasını) takdir ettik!"
-
15:61
Böylelikle elçiler (helak için görevli melekler) vaktâki Lut ailesine geldiklerinde;
-
15:62
(Lut) Dedi ki: “Sizler gerçekten tanınmadık kimselersiniz. (Söyleyin niçin geldiniz?)”
-
15:63
Dediler ki: "Gerçekten biz sana, onların (sapkın halkının) hakkında kuşkuya kapıldıkları şeyle (azap emriyle) geldik."
-
15:64
"Sana (va’ad olunan acı) gerçeği getirdik, biz şüphesiz doğru söyleyenleriz."
-
15:65
(Ey Lut!) "Hemen aileni (alıp) gecenin bir bölümünde yola çıkarıver, sen de onların ardından git ve sizden hiç kimse arkasına dönüp bakmaya (Allah yolunda; evini, barkını, mallarını ve yakınlarını terk ettiği için pişmanlığa) yeltenmesin, emrolunduğunuz yere (doğru geçip) gidin!"
-
15:66
Ve ona (Lut’a) şu hükmün (kesinleştiğini haber) verdik: "Sabaha çıkarlarken onların arkası mutlaka kesilecek (azgın ve sapkın kavim hepten helak edilecek)tir."
-
15:67
(O azgın ve sapkın) Şehir halkı (Lut'un evindeki genç ve güzel erkek misafirleri duyunca) birbirlerine müjdeler vererek (kapısına) gelmişlerdi.
-
15:68
(Lut onlara) "İşte bunlar kesinlikle benim konuklarımdır, (aman haksız ve ahlâksız tekliflerle) beni utandırıp mahcup etmeyin” demişti.
-
15:69
"Allah'tan korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakının ve beni küçük düşürmeyin" (diye ikaz etmişti).
-
15:70
(Onlar ise) Dediler ki: "Biz seni 'herkes(in işin)e karışmaktan' menetmemiş miydik?”
-
15:71
(Hz. Lut) Dedi ki: "Eğer (mutlaka) yapmak-istiyorsanız, işte bunlar (kavminizin kadınları) benim kızlarım (sayılır. Helâl usullerle nikâhlayıverin.)"
-
15:72
(Ey Resulüm; Senin mübarek) Ömrüne andolsun ki onlar, (şehvet) sarhoşlukları içinde kör-sersem vaziyettelerdi.
-
15:73
Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıvermişti.
-
15:74
Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirmiş ve üzerlerine (siccil’den: Öğütülmüş taş ve toprak unundan imal edilmiş, çimento ve maden gibi) balçıktan pişirilmiş (özel) taşlar (sert ve sağlam cevherden yapılma araçlar) yağdırıp (helak etmiştik).
-
15:75
Elbette bunda “mütevessim”ler (özel feraset ve ilham sahipleri ve derin kavrayış ehli) için gerçekten ayetler (ve ibretler) vardır (nice hikmetler saklıdır.)
-
15:76
O (harabe olmuş şehir de) gerçekten bir yol üstünde (hâlâ) durmaktadır. (Bir mucize olarak bu kalıntılar 2000’li yılların başlarında ortaya çıkarılmıştır.)
-
15:77
Elbette, bunda iman edenler için gerçekten ayetler (ibret ve hikmet dersleri) vardır.
-
21:74
Lut'a da bir hüküm ve ilim verdik ve onu, (eşcinsellik gibi) habis-çirkin işler yapmakta olan şehirden (ve sapık ahalisinden) kurtardık. Şüphesiz onlar, (ahlâken) bozulmaya uğrayıp yoldan çıkan (fasık) kötü bir kavim olmuşlardı.
-
21:75
Onu (Hz. Lut’u da) rahmetimizin içine aldık; çünkü o, salihlerden (seçkin bir şahıstı).
-
22:42
(Ey Resulüm!) Eğer Seni yalanlıyorlarsa (üzülme ve sonlarını gözle. Zira), onlardan önceki Nuh, Ad, Semud kavmi de (elçilerini) yalanlamışlardı.
-
26:160
Lut (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanlayıvermişti.
-
26:161
Hani onlara (şefkatli) kardeşleri (gibi davranan) Lut: "(Allah’tan korkmaz ve bu kötü ahlâktan) Sakınmaz mısınız?" demişti.
-
26:162
"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
-
26:163
"Artık Allah'tan korkup (inkârdan ve isyandan) sakının ve bana itaat edin."
-
26:164
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; (makam ve menfaat beklemiyorum.) Benim ücretim yalnızca âlemlerin Rabbine aittir."
-
26:165
"(Buna rağmen hâlâ) Siz (cinsel arzuyla helâl ve meşru kadınlar dururken) insanlar (arasın)dan erkeklere mi gidiyorsunuz?" (Bu ne rezilliktir.)
-
26:166
"Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıp (çirkin bir çirkefliğe yönelmektesiniz). Hayır, siz sınırı çiğneyen (ve rezilliği işleyen) bir kavimsiniz."
-
26:167
Dediler ki: "Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (buradan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın."
-
26:168
(Onlara) Dedi ki: "Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza (eşcinsellik sapkınlığınıza) öfke ile karşı çıkıp kızanlardanım!"
-
26:169
(Ardından:) "Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından (dolayı gelecek beladan) kurtar" (diye yalvarmıştı).
-
26:170
Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.
-
26:171
Ancak geri kalanlar içinde (Hz. Lut’un eşi olan) bir kocakarıyı ayırıp bıraktık (çünkü o, hain sapkınlara destek çıkmıştı).
-
26:172
Sonra geride kalanları yerle bir edip helake uğrattık. (Onların hepsi o ahlâksızlığa kaymamıştı, aralarında mü’min ve erdemli insanlar da vardı, ancak yapılan kötülüğe karşı çıkmamışlardı.)
-
26:173
Ve üzerlerine (öylesine şiddetli ve dehşetli) bir (felaket) yağmur(u) yağdırdık; ki uyarılıp-korkutulanların (ama bu uyarıları dikkate almayanların azap) yağmuru(nun) ne kötü (olduğunu sonunda görmüşlerdi).
-
26:174
Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değillerdi.
-
26:175
Ve şüphesiz Senin Rabbin, Güçlü ve Üstün olandır, Esirgeyendir.
-
27:54
Lut da; hani kavmine demişti ki: "Siz, (rezilliğini) açıkça fark edip bildiğiniz halde, (göz göre göre) yine de o çirkin utanmazlığı (ve eşcinsellik fuhşiyatını hâlâ) yapıp işleyecek misiniz?”
-
27:58
Ve onların (eşcinsel sapıkların) üzerlerine (çok şiddetli ve dehşetli) bir (bela olarak taş) yağmuru yağdırdık. Uyarılıp korkutulan (ama bu çağrıları takmayınca intikam alınan)ların (felaket) yağmuru ne kötü (ve acıdır).
-
29:26
Bunun üzerine Lut, ona (Hz. İbrahim’e) iman edip dedi ki: “Gerçekten ben, Rabbime hicret edeceğim (gaflet, cehalet ve rezaletten uzaklaşıp Hakka ve hayra yöneleceğim). Çünkü şüphesiz O, Güçlü ve Üstün olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir.”
-
29:28
Lut da hani kavmine (şöyle) demişti: "Siz gerçekten, sizden önce âlemlerden (geçmiş kavimlerden) hiç kimsenin yapmadığı 'çirkin bir utanmazlığı' (eşcinsellik ahlâksızlığını) yapıyorsunuz (öyle mi?)"
-
29:35
Andolsun, Biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir ayet bırakmışızdır. [Not: Hâlâ Filistin-Ürdün sınırındaki Lut Gölü civarında o büyük felaketin izleri bulunmaktadır.]
-
36:44
Ancak Bizden bir rahmet olması ve (onları) belirli bir zamana kadar yararlandırmamız için (ve imtihan gereği onlara mühlet verilmektedir).
-
37:133
Gerçekten Lut da gönderilmiş (elçi)lerden (olmaktaydı).
-
37:134
Hani Biz onu ve ailesini topluca kurtarmıştık.
-
37:135
Geride bırakılanlar arasında (kalan ve karısı olan) bir yaşlı kadın dışında.
-
37:136
Sonra geride kalanları yerle bir ettik (helake uğrattık).
-
37:137
Siz (Şam’a giderken) onların (helak edilen sapkınların kalıntıları) üstünden muhakkak geçip gidiyorsunuz; (gerek) sabah vakti (uğramaktasınız).
-
50:13
Ad, Firavun ve Lut'un kardeşleri (de İlahi davete karşı çıkmışlardı),
-
50:14
Eyke halkı ve Tubba' kavmi de (itiraz ve inkârla karşılamış;) hepsi de elçileri yalanlamışlardı. Böylece Benim tehdidim de (onların üzerine) hak olmuştu (ve belalarını bulmuşlardı).
-
54:33
Lut kavmi de (yapılan) uyarıları yalanlamıştı.
-
54:34
Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga yollamıştık. Sadece Lut ailesini (bu azaptan ayrı tutmuş;) onları seher vakti kurtarmıştık. [Not: Bugünkü terörist İsrail'in işgal ettiği topraklarda yaşayan, gemicilik ve inşaatlarda kullanılan asfalt, (kara sakız ve katran) madeni ile zengin olup şımaran... Böylece eşcinsellik sapkınlığına bulaşan Lut kavmi, volkan patlamasıyla oluşan lav parçalarının başlarına yağdırılması, korkunç bir depremle yurtlarının altüst olması ve şiddetli kasırgalarla savrulmaları sonucu yerin dibine batırılmışlardı.]
-
54:35
(Mü’min ve müstakim kullarımıza ve elçilikle görevli kıldıklarımıza) Tarafımızdan bir nimet olarak (böyle yapmıştık). İşte Biz, şükredenleri böyle mükâfatlandırırız.
-
54:36
Oysa andolsun (Hz. Lut), zorlu yakalamamıza (ve kahrımıza) karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla ve kafa tutmakla karşılayıp (yalanlamakta diretmişlerdi).
-
54:37
Andolsun onlar, onun konuklarından da (şehvetle) murad almak için baskı yapmaya (girişmişlerdi). Biz de onların (gönül) gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarmamı tadın" (dedik ve sonlarını getirdik).
-
54:38
Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, bir daha yakalarını bırakmayacak şekilde kararlaştırılmış bir azap yakalayıp üzerlerine bastırıverdi.
-
54:39
Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın! (denildi.) [Not: Lut kavminden eşcinselliğe bulaşan 38 kişiydi. Ama 80 bin kişi, neme lazım deyip bu rezalete ve buna izin veren sisteme karşı çıkmadıklarından hepsi helak edildi.]
-
6:86
وَاِسْمٰع۪يلَ وَالْيَسَعَ وَيُونُسَ وَلُوطًاۜ وَكُلًّا فَضَّلْنَا عَلَى الْعَالَم۪ينَۙ
İsmail'i, Elyesa'yı, Yunus'u ve Lut'u da (hidayete eriştirdik ve nübüvvetle görevlendirdik). Onların hepsini âlemlere (ülkelerindeki ve yeryüzündeki kimselere) üstün kılıverdik.
-
7:80
وَلُوطًا اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ
Hani Lut da kavmine şöyle demişti: “Sizden önce âlemlerden (geçmiş kavimlerden) hiç kimsenin yapmadığı bir hayâsız-çirkinliği mi yapıyorsunuz?”
-
7:81
اِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِنْ دُونِ النِّسَٓاءِۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ
“Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz! Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir topluluksunuz” (ve azabı hak ediyorsunuz!..)
-
7:82
وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اَخْرِجُوهُمْ مِنْ قَرْيَتِكُمْۚ اِنَّهُمْ اُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ
Kavminin cevabı ise: “Onları yurdunuzdan sürüp çıkarın, çünkü bunlar çok temizlenen (kötü ve çirkin işlere tenezzül etmeyen) insanlarmış!” demekten başkası olmamıştı.
-
7:83
فَاَنْجَيْنَاهُ وَاَهْلَهُٓ اِلَّا امْرَاَتَهُۘ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ
Bunun üzerine Biz, (Hz. Lut’un) karısı dışında onu ve ailesini kurtardık; o (karısı) ise (helake uğrayanlar arasında) geride kalanlardandı. (Çünkü o, fuhşiyatı yapanları hoş karşılardı.)
-
7:84
وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًاۜ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِم۪ينَ۟
Ve onların üzerine (taşlardan) bir (azap) sağanağı yağdırdık ki, utanmaz günahkârların uğradıkları sona işte bir bak hele, nasıl (kahru perişan) olmuşlardı! [Not: Bu asırda da, eşcinselliği ve başka cinsi rezaletleri meşrulaştırıp yaygınlaştıran Batı ülkelerinin ve işbirlikçi takipçilerinin aynı korkunç sonuçlara uğratılmayacağını sananlar aldanmaktaydı.]
-
11:77
وَلَمَّا جَٓاءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا س۪ٓيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالَ هٰذَا يَوْمٌ عَص۪يبٌ
Elçilerimiz (görevli meleklerimiz) Lut'a geldikleri zaman, onlar(ın alacağı intikam)dan dolayı fenalaşıp kaygılanmış, göğsünü bir sıkıntı basmıştı ve: "Bu, çok zorlu ve korkunç bir gün" diye (duygulanıp üzülüvermişti).
-
11:78
وَجَٓاءَهُ قَوْمُهُ يُهْرَعُونَ اِلَيْهِ وَمِنْ قَبْلُ كَانُوا يَعْمَلُونَ السَّيِّـَٔاتِۜ قَالَ يَا قَوْمِ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ بَنَات۪ي هُنَّ اَطْهَرُ لَكُمْ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُونِ ف۪ي ضَيْف۪يۜ اَلَيْسَ مِنْكُمْ رَجُلٌ رَش۪يدٌ
(Evine genç ve güzel erkek misafirlerin geldiğini duyan azgın ve sapkın) Kavmi ona (Hz. Lut'un yanına) doğru koşarak geldiler; onlar daha önceden de (böylesi çirkin) kötülükler işlemekteydiler. (Onlara:) "Ey kavmim, işte bunlar (kavminizin bekâr kadınları) benim kızlarım (sayılır; nikâhlamak isterseniz) onlar sizler için daha temizdir. Artık Allah'tan korkun ve beni misafirlerimin önünde küçük düşürmeyin. İçinizde (sizi uyaracak) hiç aklı başında olan (reşid) bir adam yok mu?" demişti.
-
11:79
قَالُوا لَقَدْ عَلِمْتَ مَا لَنَا ف۪ي بَنَاتِكَ مِنْ حَقٍّۚ وَاِنَّكَ لَتَعْلَمُ مَا نُر۪يدُ
Dediler ki: "Andolsun, senin kızlarında bizim bir hak talebimiz (ilgimiz ve isteğimiz) olmadığını sen de bilip duruyorsun. Bizim ne istediğimizi gerçekte sen de biliyorken (ne diye işimizi engelleme gayretindesin?)"
-
11:80
قَالَ لَوْ اَنَّ ل۪ي بِكُمْ قُوَّةً اَوْ اٰو۪ٓي اِلٰى رُكْنٍ شَد۪يدٍ
(Hz. Lut onlara) Dedi ki: "Ah keşke size yetecek gücüm kuvvetim olsaydı, veya sığınabileceğim sağlam ve sıkı taraftarlarım ve dayanaklarım bulunsaydı!" (Zira zalimlerin kötülüklerini önlemek için zahiri güç de gerekliydi.)
-
11:81
قَالُوا يَا لُوطُ اِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَنْ يَصِلُٓوا اِلَيْكَ فَاَسْرِ بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ اَحَدٌ اِلَّا امْرَاَتَكَۜ اِنَّهُ مُص۪يبُهَا مَٓا اَصَابَهُمْۜ اِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُۜ اَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَر۪يبٍ
(Melekler) Dediler ki: “Ey Lut, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar kesin olarak sana (ve konuklarına) ulaşamazlar (ve zarar veremezler). Gecenin bir parçasında ailenle birlikte yürü (yola çık). Sakın, hiçbiriniz dönüp arkasına bakmasın; fakat senin karın başka. (O da fasıkların işbirlikçisidir!) Çünkü onlara (inkârcı ve isyancı sapkınlara) isabet edecek olan, ona da isabet edecektir. Onlara va'ad olunan (azap) sabah vaktidir. (Ve artık) Sabah da yakın değil midir?”
-
11:82
فَلَمَّا جَٓاءَ اَمْرُنَا جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهَا حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۙ مَنْضُودٍۙ
Böylece vaktâki emrimiz (ve takdir saatimiz) geldiğinde (o ahlâksız sapkınların ülkelerini ve düzenlerini) altını üstüne çevirdik (çeviririz) ve üstlerine balçıktan (ve farklı maddelerden) pişirilip (son şekli verilmiş ve) istif edilmiş (kurşun gibi) taşlar yağdırıverdik.
-
11:83
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَۜ وَمَا هِيَ مِنَ الظَّالِم۪ينَ بِبَع۪يدٍ۟
(Bu azap taşlarını) Rabbin katında belirli biçimlere sokulup (kime isabet edeceği ayarlanıp) damgalanmış (sanki füze, roket ve mermiler misali hazırlanmış) olarak (gönderdik ve sapkın zalimleri mahvu perişan ettik). Bu (ve benzeri felaketler her asırdaki) zalimlerden (ve eşcinsellik gibi rezaletleri tasvip ve teşvik eden hükümetlerden) de uzak değildir.
-
15:57
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
(İbrahim) Dedi ki: "Ey elçiler, (bunun dışında, diğer) işiniz ve göreviniz nedir? (Niye geldiniz?)"
-
15:58
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ
Dediler ki: "Gerçekte biz, (azıtıp sapkınlaşmış) suçlu-günahkâr olan bir topluluğa (helak için) gönderildik."
-
15:59
اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ اِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
"Ancak Lut ailesi(nden kendisine sadık iki kızı) hariçtir; (çünkü) biz (iman ve güzel ahlâk sahibi kimselerin) hepsini (ve her devirde) muhakkak kurtarıvereceğiz."
-
15:60
اِلَّا امْرَاَتَهُ قَدَّرْنَٓاۙ اِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِر۪ينَ۟
“Fakat (Hz. Lut’un) karısı hariçtir. (Onu kurtaracaklarımızın dışında bırakıvereceğiz. Çünkü) O geride kalan (ve fasıklarla işbirliği yapan) birisidir. (Bu nedenle azaba uğramasını) takdir ettik!"
-
15:61
فَلَمَّا جَٓاءَ اٰلَ لُوطٍۨ الْمُرْسَلُونَۙ
Böylelikle elçiler (helak için görevli melekler) vaktâki Lut ailesine geldiklerinde;
-
15:62
قَالَ اِنَّكُمْ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ
(Lut) Dedi ki: “Sizler gerçekten tanınmadık kimselersiniz. (Söyleyin niçin geldiniz?)”
-
15:63
قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا ف۪يهِ يَمْتَرُونَ
Dediler ki: "Gerçekten biz sana, onların (sapkın halkının) hakkında kuşkuya kapıldıkları şeyle (azap emriyle) geldik."
-
15:64
وَاَتَيْنَاكَ بِالْحَقِّ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ
"Sana (va’ad olunan acı) gerçeği getirdik, biz şüphesiz doğru söyleyenleriz."
-
15:65
فَاَسْرِ بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَاتَّبِعْ اَدْبَارَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ اَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ
(Ey Lut!) "Hemen aileni (alıp) gecenin bir bölümünde yola çıkarıver, sen de onların ardından git ve sizden hiç kimse arkasına dönüp bakmaya (Allah yolunda; evini, barkını, mallarını ve yakınlarını terk ettiği için pişmanlığa) yeltenmesin, emrolunduğunuz yere (doğru geçip) gidin!"
-
15:66
وَقَضَيْنَٓا اِلَيْهِ ذٰلِكَ الْاَمْرَ اَنَّ دَابِرَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ مَقْطُوعٌ مُصْبِح۪ينَ
Ve ona (Lut’a) şu hükmün (kesinleştiğini haber) verdik: "Sabaha çıkarlarken onların arkası mutlaka kesilecek (azgın ve sapkın kavim hepten helak edilecek)tir."
-
15:67
وَجَٓاءَ اَهْلُ الْمَد۪ينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ
(O azgın ve sapkın) Şehir halkı (Lut'un evindeki genç ve güzel erkek misafirleri duyunca) birbirlerine müjdeler vererek (kapısına) gelmişlerdi.
-
15:68
قَالَ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ ضَيْف۪ي فَلَا تَفْضَحُونِۙ
(Lut onlara) "İşte bunlar kesinlikle benim konuklarımdır, (aman haksız ve ahlâksız tekliflerle) beni utandırıp mahcup etmeyin” demişti.
-
15:69
وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُونِ
"Allah'tan korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakının ve beni küçük düşürmeyin" (diye ikaz etmişti).
-
15:70
قَالُٓوا اَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَم۪ينَ
(Onlar ise) Dediler ki: "Biz seni 'herkes(in işin)e karışmaktan' menetmemiş miydik?”
-
15:71
قَالَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ بَنَات۪ٓي اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَۜ
(Hz. Lut) Dedi ki: "Eğer (mutlaka) yapmak-istiyorsanız, işte bunlar (kavminizin kadınları) benim kızlarım (sayılır. Helâl usullerle nikâhlayıverin.)"
-
15:72
لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ
(Ey Resulüm; Senin mübarek) Ömrüne andolsun ki onlar, (şehvet) sarhoşlukları içinde kör-sersem vaziyettelerdi.
-
15:73
فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِق۪ينَۙ
Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıvermişti.
-
15:74
فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۜ
Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirmiş ve üzerlerine (siccil’den: Öğütülmüş taş ve toprak unundan imal edilmiş, çimento ve maden gibi) balçıktan pişirilmiş (özel) taşlar (sert ve sağlam cevherden yapılma araçlar) yağdırıp (helak etmiştik).
-
15:75
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ
Elbette bunda “mütevessim”ler (özel feraset ve ilham sahipleri ve derin kavrayış ehli) için gerçekten ayetler (ve ibretler) vardır (nice hikmetler saklıdır.)
-
15:76
وَاِنَّهَا لَبِسَب۪يلٍ مُق۪يمٍ
O (harabe olmuş şehir de) gerçekten bir yol üstünde (hâlâ) durmaktadır. (Bir mucize olarak bu kalıntılar 2000’li yılların başlarında ortaya çıkarılmıştır.)
-
15:77
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ
Elbette, bunda iman edenler için gerçekten ayetler (ibret ve hikmet dersleri) vardır.
-
21:74
وَلُوطًا اٰتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْقَرْيَةِ الَّت۪ي كَانَتْ تَعْمَلُ الْخَبَٓائِثَۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَاسِق۪ينَۙ
Lut'a da bir hüküm ve ilim verdik ve onu, (eşcinsellik gibi) habis-çirkin işler yapmakta olan şehirden (ve sapık ahalisinden) kurtardık. Şüphesiz onlar, (ahlâken) bozulmaya uğrayıp yoldan çıkan (fasık) kötü bir kavim olmuşlardı.
-
21:75
وَاَدْخَلْنَاهُ ف۪ي رَحْمَتِنَاۜ اِنَّهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ۟
Onu (Hz. Lut’u da) rahmetimizin içine aldık; çünkü o, salihlerden (seçkin bir şahıstı).
-
22:42
وَاِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَثَمُودُۙ
(Ey Resulüm!) Eğer Seni yalanlıyorlarsa (üzülme ve sonlarını gözle. Zira), onlardan önceki Nuh, Ad, Semud kavmi de (elçilerini) yalanlamışlardı.
-
26:160
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍۨ الْمُرْسَل۪ينَۚ
Lut (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanlayıvermişti.
-
26:161
اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ لُوطٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ
Hani onlara (şefkatli) kardeşleri (gibi davranan) Lut: "(Allah’tan korkmaz ve bu kötü ahlâktan) Sakınmaz mısınız?" demişti.
-
26:162
اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ
"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
-
26:163
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ
"Artık Allah'tan korkup (inkârdan ve isyandan) sakının ve bana itaat edin."
-
26:164
وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; (makam ve menfaat beklemiyorum.) Benim ücretim yalnızca âlemlerin Rabbine aittir."
-
26:165
اَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَم۪ينَۙ
"(Buna rağmen hâlâ) Siz (cinsel arzuyla helâl ve meşru kadınlar dururken) insanlar (arasın)dan erkeklere mi gidiyorsunuz?" (Bu ne rezilliktir.)
-
26:166
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ
"Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıp (çirkin bir çirkefliğe yönelmektesiniz). Hayır, siz sınırı çiğneyen (ve rezilliği işleyen) bir kavimsiniz."
-
26:167
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَج۪ينَ
Dediler ki: "Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (buradan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın."
-
26:168
قَالَ اِنّ۪ي لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَال۪ينَۜ
(Onlara) Dedi ki: "Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza (eşcinsellik sapkınlığınıza) öfke ile karşı çıkıp kızanlardanım!"
-
26:169
رَبِّ نَجِّن۪ي وَاَهْل۪ي مِمَّا يَعْمَلُونَ
(Ardından:) "Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından (dolayı gelecek beladan) kurtar" (diye yalvarmıştı).
-
26:170
فَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُٓ اَجْمَع۪ينَۙ
Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.
-
26:171
اِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِر۪ينَۚ
Ancak geri kalanlar içinde (Hz. Lut’un eşi olan) bir kocakarıyı ayırıp bıraktık (çünkü o, hain sapkınlara destek çıkmıştı).
-
26:172
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَر۪ينَۚ
Sonra geride kalanları yerle bir edip helake uğrattık. (Onların hepsi o ahlâksızlığa kaymamıştı, aralarında mü’min ve erdemli insanlar da vardı, ancak yapılan kötülüğe karşı çıkmamışlardı.)
-
26:173
وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًاۚ فَسَٓاءَ مَطَرُ الْمُنْذَر۪ينَ
Ve üzerlerine (öylesine şiddetli ve dehşetli) bir (felaket) yağmur(u) yağdırdık; ki uyarılıp-korkutulanların (ama bu uyarıları dikkate almayanların azap) yağmuru(nun) ne kötü (olduğunu sonunda görmüşlerdi).
-
26:174
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ
Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değillerdi.
-
26:175
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
Ve şüphesiz Senin Rabbin, Güçlü ve Üstün olandır, Esirgeyendir.
-
27:54
وَلُوطًا اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ وَاَنْتُمْ تُبْصِرُونَ
Lut da; hani kavmine demişti ki: "Siz, (rezilliğini) açıkça fark edip bildiğiniz halde, (göz göre göre) yine de o çirkin utanmazlığı (ve eşcinsellik fuhşiyatını hâlâ) yapıp işleyecek misiniz?”
-
27:58
وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًاۚ فَسَٓاءَ مَطَرُ الْمُنْذَر۪ينَ۟
Ve onların (eşcinsel sapıkların) üzerlerine (çok şiddetli ve dehşetli) bir (bela olarak taş) yağmuru yağdırdık. Uyarılıp korkutulan (ama bu çağrıları takmayınca intikam alınan)ların (felaket) yağmuru ne kötü (ve acıdır).
-
29:26
فَاٰمَنَ لَهُ لُوطٌۢ وَقَالَ اِنّ۪ي مُهَاجِرٌ اِلٰى رَبّ۪يۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
Bunun üzerine Lut, ona (Hz. İbrahim’e) iman edip dedi ki: “Gerçekten ben, Rabbime hicret edeceğim (gaflet, cehalet ve rezaletten uzaklaşıp Hakka ve hayra yöneleceğim). Çünkü şüphesiz O, Güçlü ve Üstün olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir.”
-
29:28
وَلُوطًا اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَۘ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ
Lut da hani kavmine (şöyle) demişti: "Siz gerçekten, sizden önce âlemlerden (geçmiş kavimlerden) hiç kimsenin yapmadığı 'çirkin bir utanmazlığı' (eşcinsellik ahlâksızlığını) yapıyorsunuz (öyle mi?)"
-
29:35
وَلَقَدْ تَرَكْنَا مِنْهَٓا اٰيَةً بَيِّنَةً لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Andolsun, Biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir ayet bırakmışızdır. [Not: Hâlâ Filistin-Ürdün sınırındaki Lut Gölü civarında o büyük felaketin izleri bulunmaktadır.]
-
36:44
اِلَّا رَحْمَةً مِنَّا وَمَتَاعًا اِلٰى ح۪ينٍ
Ancak Bizden bir rahmet olması ve (onları) belirli bir zamana kadar yararlandırmamız için (ve imtihan gereği onlara mühlet verilmektedir).
-
37:133
وَاِنَّ لُوطًا لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ
Gerçekten Lut da gönderilmiş (elçi)lerden (olmaktaydı).
-
37:134
اِذْ نَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُٓ اَجْمَع۪ينَۙ
Hani Biz onu ve ailesini topluca kurtarmıştık.
-
37:135
اِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِر۪ينَ
Geride bırakılanlar arasında (kalan ve karısı olan) bir yaşlı kadın dışında.
-
37:136
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَر۪ينَ
Sonra geride kalanları yerle bir ettik (helake uğrattık).
-
37:137
وَاِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِمْ مُصْبِح۪ينَۙ
Siz (Şam’a giderken) onların (helak edilen sapkınların kalıntıları) üstünden muhakkak geçip gidiyorsunuz; (gerek) sabah vakti (uğramaktasınız).
-
50:13
وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَاِخْوَانُ لُوطٍۙ
Ad, Firavun ve Lut'un kardeşleri (de İlahi davete karşı çıkmışlardı),
-
50:14
وَاَصْحَابُ الْاَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍۜ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَع۪يدِ
Eyke halkı ve Tubba' kavmi de (itiraz ve inkârla karşılamış;) hepsi de elçileri yalanlamışlardı. Böylece Benim tehdidim de (onların üzerine) hak olmuştu (ve belalarını bulmuşlardı).
-
54:33
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ
Lut kavmi de (yapılan) uyarıları yalanlamıştı.
-
54:34
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ نَجَّيْنَاهُمْ بِسَحَرٍۙ
Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga yollamıştık. Sadece Lut ailesini (bu azaptan ayrı tutmuş;) onları seher vakti kurtarmıştık. [Not: Bugünkü terörist İsrail'in işgal ettiği topraklarda yaşayan, gemicilik ve inşaatlarda kullanılan asfalt, (kara sakız ve katran) madeni ile zengin olup şımaran... Böylece eşcinsellik sapkınlığına bulaşan Lut kavmi, volkan patlamasıyla oluşan lav parçalarının başlarına yağdırılması, korkunç bir depremle yurtlarının altüst olması ve şiddetli kasırgalarla savrulmaları sonucu yerin dibine batırılmışlardı.]
-
54:35
نِعْمَةً مِنْ عِنْدِنَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي مَنْ شَكَرَ
(Mü’min ve müstakim kullarımıza ve elçilikle görevli kıldıklarımıza) Tarafımızdan bir nimet olarak (böyle yapmıştık). İşte Biz, şükredenleri böyle mükâfatlandırırız.
-
54:36
وَلَقَدْ اَنْذَرَهُمْ بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ
Oysa andolsun (Hz. Lut), zorlu yakalamamıza (ve kahrımıza) karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla ve kafa tutmakla karşılayıp (yalanlamakta diretmişlerdi).
-
54:37
وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَنْ ضَيْفِه۪ فَطَمَسْنَٓا اَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Andolsun onlar, onun konuklarından da (şehvetle) murad almak için baskı yapmaya (girişmişlerdi). Biz de onların (gönül) gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarmamı tadın" (dedik ve sonlarını getirdik).
-
54:38
وَلَقَدْ صَبَّحَهُمْ بُكْرَةً عَذَابٌ مُسْتَقِرٌّۚ
Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, bir daha yakalarını bırakmayacak şekilde kararlaştırılmış bir azap yakalayıp üzerlerine bastırıverdi.
-
54:39
فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın! (denildi.) [Not: Lut kavminden eşcinselliğe bulaşan 38 kişiydi. Ama 80 bin kişi, neme lazım deyip bu rezalete ve buna izin veren sisteme karşı çıkmadıklarından hepsi helak edildi.]
-
6:86
وَاِسْمٰع۪يلَ وَالْيَسَعَ وَيُونُسَ وَلُوطًاۜ وَكُلًّا فَضَّلْنَا عَلَى الْعَالَم۪ينَۙ
-
7:80
وَلُوطًا اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ
-
7:81
اِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِنْ دُونِ النِّسَٓاءِۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ
-
7:82
وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اَخْرِجُوهُمْ مِنْ قَرْيَتِكُمْۚ اِنَّهُمْ اُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ
-
7:83
فَاَنْجَيْنَاهُ وَاَهْلَهُٓ اِلَّا امْرَاَتَهُۘ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ
-
7:84
وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًاۜ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِم۪ينَ۟
-
11:77
وَلَمَّا جَٓاءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا س۪ٓيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالَ هٰذَا يَوْمٌ عَص۪يبٌ
-
11:78
وَجَٓاءَهُ قَوْمُهُ يُهْرَعُونَ اِلَيْهِ وَمِنْ قَبْلُ كَانُوا يَعْمَلُونَ السَّيِّـَٔاتِۜ قَالَ يَا قَوْمِ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ بَنَات۪ي هُنَّ اَطْهَرُ لَكُمْ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُونِ ف۪ي ضَيْف۪يۜ اَلَيْسَ مِنْكُمْ رَجُلٌ رَش۪يدٌ
-
11:79
قَالُوا لَقَدْ عَلِمْتَ مَا لَنَا ف۪ي بَنَاتِكَ مِنْ حَقٍّۚ وَاِنَّكَ لَتَعْلَمُ مَا نُر۪يدُ
-
11:80
قَالَ لَوْ اَنَّ ل۪ي بِكُمْ قُوَّةً اَوْ اٰو۪ٓي اِلٰى رُكْنٍ شَد۪يدٍ
-
11:81
قَالُوا يَا لُوطُ اِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَنْ يَصِلُٓوا اِلَيْكَ فَاَسْرِ بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ اَحَدٌ اِلَّا امْرَاَتَكَۜ اِنَّهُ مُص۪يبُهَا مَٓا اَصَابَهُمْۜ اِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُۜ اَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَر۪يبٍ
-
11:82
فَلَمَّا جَٓاءَ اَمْرُنَا جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهَا حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۙ مَنْضُودٍۙ
-
11:83
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَۜ وَمَا هِيَ مِنَ الظَّالِم۪ينَ بِبَع۪يدٍ۟
-
15:57
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
-
15:58
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ
-
15:59
اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ اِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
-
15:60
اِلَّا امْرَاَتَهُ قَدَّرْنَٓاۙ اِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِر۪ينَ۟
-
15:61
فَلَمَّا جَٓاءَ اٰلَ لُوطٍۨ الْمُرْسَلُونَۙ
-
15:62
قَالَ اِنَّكُمْ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ
-
15:63
قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا ف۪يهِ يَمْتَرُونَ
-
15:64
وَاَتَيْنَاكَ بِالْحَقِّ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ
-
15:65
فَاَسْرِ بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَاتَّبِعْ اَدْبَارَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ اَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ
-
15:66
وَقَضَيْنَٓا اِلَيْهِ ذٰلِكَ الْاَمْرَ اَنَّ دَابِرَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ مَقْطُوعٌ مُصْبِح۪ينَ
-
15:67
وَجَٓاءَ اَهْلُ الْمَد۪ينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ
-
15:68
قَالَ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ ضَيْف۪ي فَلَا تَفْضَحُونِۙ
-
15:69
وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُونِ
-
15:70
قَالُٓوا اَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَم۪ينَ
-
15:71
قَالَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ بَنَات۪ٓي اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَۜ
-
15:72
لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ
-
15:73
فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِق۪ينَۙ
-
15:74
فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۜ
-
15:75
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ
-
15:76
وَاِنَّهَا لَبِسَب۪يلٍ مُق۪يمٍ
-
15:77
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ
-
21:74
وَلُوطًا اٰتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْقَرْيَةِ الَّت۪ي كَانَتْ تَعْمَلُ الْخَبَٓائِثَۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَاسِق۪ينَۙ
-
21:75
وَاَدْخَلْنَاهُ ف۪ي رَحْمَتِنَاۜ اِنَّهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ۟
-
22:42
وَاِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَثَمُودُۙ
-
26:160
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍۨ الْمُرْسَل۪ينَۚ
-
26:161
اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ لُوطٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ
-
26:162
اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ
-
26:163
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ
-
26:164
وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ
-
26:165
اَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَم۪ينَۙ
-
26:166
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ
-
26:167
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَج۪ينَ
-
26:168
قَالَ اِنّ۪ي لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَال۪ينَۜ
-
26:169
رَبِّ نَجِّن۪ي وَاَهْل۪ي مِمَّا يَعْمَلُونَ
-
26:170
فَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُٓ اَجْمَع۪ينَۙ
-
26:171
اِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِر۪ينَۚ
-
26:172
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَر۪ينَۚ
-
26:173
وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًاۚ فَسَٓاءَ مَطَرُ الْمُنْذَر۪ينَ
-
26:174
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ
-
26:175
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
-
27:54
وَلُوطًا اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ وَاَنْتُمْ تُبْصِرُونَ
-
27:58
وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًاۚ فَسَٓاءَ مَطَرُ الْمُنْذَر۪ينَ۟
-
29:26
فَاٰمَنَ لَهُ لُوطٌۢ وَقَالَ اِنّ۪ي مُهَاجِرٌ اِلٰى رَبّ۪يۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
-
29:28
وَلُوطًا اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَۘ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ
-
29:35
وَلَقَدْ تَرَكْنَا مِنْهَٓا اٰيَةً بَيِّنَةً لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
-
36:44
اِلَّا رَحْمَةً مِنَّا وَمَتَاعًا اِلٰى ح۪ينٍ
-
37:133
وَاِنَّ لُوطًا لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ
-
37:134
اِذْ نَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُٓ اَجْمَع۪ينَۙ
-
37:135
اِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِر۪ينَ
-
37:136
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَر۪ينَ
-
37:137
وَاِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِمْ مُصْبِح۪ينَۙ
-
50:13
وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَاِخْوَانُ لُوطٍۙ
-
50:14
وَاَصْحَابُ الْاَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍۜ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَع۪يدِ
-
54:33
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ
-
54:34
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ نَجَّيْنَاهُمْ بِسَحَرٍۙ
-
54:35
نِعْمَةً مِنْ عِنْدِنَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي مَنْ شَكَرَ
-
54:36
وَلَقَدْ اَنْذَرَهُمْ بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ
-
54:37
وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَنْ ضَيْفِه۪ فَطَمَسْنَٓا اَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ
-
54:38
وَلَقَدْ صَبَّحَهُمْ بُكْرَةً عَذَابٌ مُسْتَقِرٌّۚ
-
54:39
فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ