Kin

  • 3:118

    Ey iman edenler! Sizden olmayanları (Yahudi ve Hristiyanların hain takımını ve işbirlikçi münafıkları) sırdaş (müttefik) edinmeyin. (Çünkü) Onlar size (her fırsatta) kötülüğe ve zarar vermeye uğraşırlar, size zorlu bir sıkıntı verecek şeylerden de hoşlanırlar. Onların buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, göğüslerinde (gönüllerinde) gizli tuttukları (nefret ve hıyanetleri) ise, daha büyüktür. (Böylece) Size ayetlerimizi (imanın ve inkârın alâmetlerini) kesinlikle açıkladık; belki akıl erdirip (Haçlı Siyonistlerden ve işbirlikçi hainlerden uzak kalırsınız diye, size bu gerçekler tebliğ ve tavsiye edilmektedir).

  • 4:22

    Kadınlardan; babalarınızın nikâhladıklarını (üvey analarınızı sakın) kendinize nikâhlamayın. (Bu haramdır. Çünkü onlar sizin anneniz konumundadır.) Ancak (cahiliye döneminde) geçen geçmişte kalmıştır (ama artık bu rezaleti derhal bırakın). Çünkü bu, 'çirkin bir hayâsızlık' ve 'öfke duyulan iğrenç bir alışkanlıktır.' O ne kötü bir yoldu (ve ahlâksız bir davranıştı).

  • 5:14

    (Bunun gibi) "Biz Nasraniyiz-Hristiyanız" diyen kimselerden de (Allah'ın peygamberlerine, kitaplarına inanıp itaat edeceklerine dair) söz (ahd-ü misak) almıştık. Ama onlar da kendilerine hatırlatılan uyarılardan ders (pay ve haz) almayı unuttular. Bu yüzden kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. (Bu nedenle Hristiyanlar çok farklı ve aykırı mezhep ve ekollere ayrılıvermişlerdir.) Allah, yapageldikleri (sinsi ve suni) şeyleri ileride onlara (tek tek) haber verecektir. (Hesaba çekilip cezalarını göreceklerdir.)

  • 5:64

    Yahudiler: "Allah'ın eli sıkıdır" diyerek (iftira attılar ve haddi aştılar. Bu yüzden) Onların elleri bağlansın! (Ve bağlandı; cimri, bencil ve rezil insanlar yapıldı.) Ve söylediklerinden dolayı Allah’ın lanetine uğrasınlar! Hayır, bilakis; O'nun (Allah'ın) iki eli de açıktır, (kullarına ve mahlûkatına ikramı sınırsızdır,) nasıl dilerse (ve Keremine yakışır şekilde) infak eder. Andolsun Rabbinden Sana indirilen (Kur’an-ı Kerim), onlardan bir çoğunun (sadece) taşkınlıklarını ve inkârlarını ziyadeleştirir. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Her ne zaman savaş çıkarmak amacıyla bir fitne ateşini alevlendirmek isterlerse, Allah-u Teâlâ, onların yaktıkları ateşi (sonunda) söndürecektir (ve Yahudiler şeytani amaçlarına erişemeyecektir). Halbuki onların âdetleri her zaman yeryüzünde fesatçılığa sa’yü gayret etmektir. (Oysa) Allah-u Teâlâ, fesat çıkaranları asla sevmemektedir.

  • 59:10

    (Ayrıca) Onlardan (Muhacir ve Ensar’dan) sonra gelen (mü’min)ler de şöyle derler: Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin. [Not: Müslümanların, din kardeşleri ile aralarındaki ilişkide, karşı tarafı incitecek bir söz söylemek, öfkelenmek, saygıya uygun düşmeyen tavırlar sergilemek gibi, birlik ruhunu zedeleyecek her türlü tavırdan sakınmaları gerekir. Her mü’min bir diğerine karşı olabildiğince fedakâr ve sabırlı hareket etmelidir. Bu; gerçek ve samimi sevginin gereğidir, tüm mü’minlerin benimsemesi gereken üstün bir ahlâk örneğidir.]

  • 60:4

    (Ey mü’minler! Hz.) İbrahim’de ve onunla beraber (hareket edenlerde) sizin için (şöyle) güzel bir örnek vardır; hani onlar kendi (sapkın ve azgın) kavimlerine demişlerdi ki: Biz sizlerden ve Allah’tan gayrı tapındığınız (her şeyden ve herkesten) uzağız!.. (Böylece) Sizi (sisteminizi ve bâtıl düşüncelerinizi) tanımayıp inkâr etmiş bulunmaktayız! Artık sizinle (her türlü teslis akidesinden, şirkten ve zulümden vazgeçip); Allah’a “Bir” olarak (Cenab-ı Hakkın; Zatında, İcadatında (her şeyi hiç yoktan yaratmasında), İcraatında ve Şeriatında asla eşi ve şeriki olmadığı gerçeğini kavrayıp) iman edinceye (ve herkesin temel insan haklarını gözetinceye) kadar, aramızda ebedi bir düşmanlık ve kin tutmaklık (ayrılık ve aykırılık) baş göstermiştir. Ancak İbrahim'in babasına: "Sana bağışlanma dileyeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi bir şeye karşı senin için (yardım etmeye) gücüm yetmez" demesi hariçtir. (Ki bundan da menedilmiştir. Artık mü’minlere gereken:) “Ey Rabbimiz, biz ancak Sana tevekkül ettik ve 'içtenlikle Sana yöneldik.' Dönüş Sanadır” (diye dua etmektir).

  • 108:3

    (Ey Resulüm! Sana ve davana hakaret ve hıyanet edenlere aldırma) Ki asıl “Ebter” (soyu ve nesebi kesik, şeref ve haysiyeti bitik) olan(lar), şüphesiz Sana (ve İslam’a buğzedip) kin tutanlardır.

  • 3:118

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالًاۜ وَدُّوا مَا عَنِتُّمْۚ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَٓاءُ مِنْ اَفْوَاهِهِمْۚ وَمَا تُخْف۪ي صُدُورُهُمْ اَكْبَرُۜ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْاٰيَاتِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ

    Ey iman edenler! Sizden olmayanları (Yahudi ve Hristiyanların hain takımını ve işbirlikçi münafıkları) sırdaş (müttefik) edinmeyin. (Çünkü) Onlar size (her fırsatta) kötülüğe ve zarar vermeye uğraşırlar, size zorlu bir sıkıntı verecek şeylerden de hoşlanırlar. Onların buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, göğüslerinde (gönüllerinde) gizli tuttukları (nefret ve hıyanetleri) ise, daha büyüktür. (Böylece) Size ayetlerimizi (imanın ve inkârın alâmetlerini) kesinlikle açıkladık; belki akıl erdirip (Haçlı Siyonistlerden ve işbirlikçi hainlerden uzak kalırsınız diye, size bu gerçekler tebliğ ve tavsiye edilmektedir).

  • 4:22

    وَلَا تَنْكِحُوا مَا نَكَحَ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۜ اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَمَقْتًاۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلًا۟

    Kadınlardan; babalarınızın nikâhladıklarını (üvey analarınızı sakın) kendinize nikâhlamayın. (Bu haramdır. Çünkü onlar sizin anneniz konumundadır.) Ancak (cahiliye döneminde) geçen geçmişte kalmıştır (ama artık bu rezaleti derhal bırakın). Çünkü bu, 'çirkin bir hayâsızlık' ve 'öfke duyulan iğrenç bir alışkanlıktır.' O ne kötü bir yoldu (ve ahlâksız bir davranıştı).

  • 5:14

    وَمِنَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰٓى اَخَذْنَا م۪يثَاقَهُمْ فَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِه۪ۖ فَاَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللّٰهُ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ

    (Bunun gibi) "Biz Nasraniyiz-Hristiyanız" diyen kimselerden de (Allah'ın peygamberlerine, kitaplarına inanıp itaat edeceklerine dair) söz (ahd-ü misak) almıştık. Ama onlar da kendilerine hatırlatılan uyarılardan ders (pay ve haz) almayı unuttular. Bu yüzden kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. (Bu nedenle Hristiyanlar çok farklı ve aykırı mezhep ve ekollere ayrılıvermişlerdir.) Allah, yapageldikleri (sinsi ve suni) şeyleri ileride onlara (tek tek) haber verecektir. (Hesaba çekilip cezalarını göreceklerdir.)

  • 5:64

    وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْد۪يهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِۙ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًاۜ وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ كُلَّمَٓا اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُۙ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَادًاۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ

    Yahudiler: "Allah'ın eli sıkıdır" diyerek (iftira attılar ve haddi aştılar. Bu yüzden) Onların elleri bağlansın! (Ve bağlandı; cimri, bencil ve rezil insanlar yapıldı.) Ve söylediklerinden dolayı Allah’ın lanetine uğrasınlar! Hayır, bilakis; O'nun (Allah'ın) iki eli de açıktır, (kullarına ve mahlûkatına ikramı sınırsızdır,) nasıl dilerse (ve Keremine yakışır şekilde) infak eder. Andolsun Rabbinden Sana indirilen (Kur’an-ı Kerim), onlardan bir çoğunun (sadece) taşkınlıklarını ve inkârlarını ziyadeleştirir. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Her ne zaman savaş çıkarmak amacıyla bir fitne ateşini alevlendirmek isterlerse, Allah-u Teâlâ, onların yaktıkları ateşi (sonunda) söndürecektir (ve Yahudiler şeytani amaçlarına erişemeyecektir). Halbuki onların âdetleri her zaman yeryüzünde fesatçılığa sa’yü gayret etmektir. (Oysa) Allah-u Teâlâ, fesat çıkaranları asla sevmemektedir.

  • 59:10

    وَالَّذ۪ينَ جَٓاؤُ۫ مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذ۪ينَ سَبَقُونَا بِالْا۪يمَانِ وَلَا تَجْعَلْ ف۪ي قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا رَبَّنَٓا اِنَّكَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟

    (Ayrıca) Onlardan (Muhacir ve Ensar’dan) sonra gelen (mü’min)ler de şöyle derler: Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin. [Not: Müslümanların, din kardeşleri ile aralarındaki ilişkide, karşı tarafı incitecek bir söz söylemek, öfkelenmek, saygıya uygun düşmeyen tavırlar sergilemek gibi, birlik ruhunu zedeleyecek her türlü tavırdan sakınmaları gerekir. Her mü’min bir diğerine karşı olabildiğince fedakâr ve sabırlı hareket etmelidir. Bu; gerçek ve samimi sevginin gereğidir, tüm mü’minlerin benimsemesi gereken üstün bir ahlâk örneğidir.]

  • 60:4

    قَدْ كَانَتْ لَكُمْ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ ف۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُۚ اِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ اِنَّا بُرَءٰٓؤُ۬ا مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۘ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَٓاءُ اَبَدًا حَتّٰى تُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَحْدَهُٓ اِلَّا قَوْلَ اِبْرٰه۪يمَ لِاَب۪يهِ لَاَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَٓا اَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍۜ رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَاِلَيْكَ اَنَبْنَا وَاِلَيْكَ الْمَص۪يرُ

    (Ey mü’minler! Hz.) İbrahim’de ve onunla beraber (hareket edenlerde) sizin için (şöyle) güzel bir örnek vardır; hani onlar kendi (sapkın ve azgın) kavimlerine demişlerdi ki: Biz sizlerden ve Allah’tan gayrı tapındığınız (her şeyden ve herkesten) uzağız!.. (Böylece) Sizi (sisteminizi ve bâtıl düşüncelerinizi) tanımayıp inkâr etmiş bulunmaktayız! Artık sizinle (her türlü teslis akidesinden, şirkten ve zulümden vazgeçip); Allah’a “Bir” olarak (Cenab-ı Hakkın; Zatında, İcadatında (her şeyi hiç yoktan yaratmasında), İcraatında ve Şeriatında asla eşi ve şeriki olmadığı gerçeğini kavrayıp) iman edinceye (ve herkesin temel insan haklarını gözetinceye) kadar, aramızda ebedi bir düşmanlık ve kin tutmaklık (ayrılık ve aykırılık) baş göstermiştir. Ancak İbrahim'in babasına: "Sana bağışlanma dileyeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi bir şeye karşı senin için (yardım etmeye) gücüm yetmez" demesi hariçtir. (Ki bundan da menedilmiştir. Artık mü’minlere gereken:) “Ey Rabbimiz, biz ancak Sana tevekkül ettik ve 'içtenlikle Sana yöneldik.' Dönüş Sanadır” (diye dua etmektir).

  • 108:3

    اِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْاَبْتَرُ

    (Ey Resulüm! Sana ve davana hakaret ve hıyanet edenlere aldırma) Ki asıl “Ebter” (soyu ve nesebi kesik, şeref ve haysiyeti bitik) olan(lar), şüphesiz Sana (ve İslam’a buğzedip) kin tutanlardır.

  • 3:118

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالًاۜ وَدُّوا مَا عَنِتُّمْۚ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَٓاءُ مِنْ اَفْوَاهِهِمْۚ وَمَا تُخْف۪ي صُدُورُهُمْ اَكْبَرُۜ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْاٰيَاتِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ

  • 4:22

    وَلَا تَنْكِحُوا مَا نَكَحَ اٰبَٓاؤُ۬كُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۜ اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَمَقْتًاۜ وَسَٓاءَ سَب۪يلًا۟

  • 5:14

    وَمِنَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰٓى اَخَذْنَا م۪يثَاقَهُمْ فَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِه۪ۖ فَاَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللّٰهُ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ

  • 5:64

    وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْد۪يهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِۙ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًاۜ وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ كُلَّمَٓا اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُۙ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَادًاۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ

  • 59:10

    وَالَّذ۪ينَ جَٓاؤُ۫ مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذ۪ينَ سَبَقُونَا بِالْا۪يمَانِ وَلَا تَجْعَلْ ف۪ي قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا رَبَّنَٓا اِنَّكَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟

  • 60:4

    قَدْ كَانَتْ لَكُمْ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ ف۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُۚ اِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ اِنَّا بُرَءٰٓؤُ۬ا مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۘ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَٓاءُ اَبَدًا حَتّٰى تُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَحْدَهُٓ اِلَّا قَوْلَ اِبْرٰه۪يمَ لِاَب۪يهِ لَاَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَٓا اَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍۜ رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَاِلَيْكَ اَنَبْنَا وَاِلَيْكَ الْمَص۪يرُ

  • 108:3

    اِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْاَبْتَرُ