Kibirlenmek

  • 4:36

    وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔا وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالًا فَخُورًاۙ

    (Sadece) Allah'a ibadet (ve emirlerine itaat) edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına (işçi ve memurlarınıza ve özel nikâhlılarınıza) güzellikle davranın. Çünkü Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Onu alçaltıp intikamını alır.)

  • 4:172

    لَنْ يَسْتَنْكِفَ الْمَس۪يحُ اَنْ يَكُونَ عَبْدًا لِلّٰهِ وَلَا الْمَلٰٓئِكَةُ الْمُقَرَّبُونَۜ وَمَنْ يَسْتَنْكِفْ عَنْ عِبَادَتِه۪ وَيَسْتَكْبِرْ فَسَيَحْشُرُهُمْ اِلَيْهِ جَم۪يعًا

    (Hz. İsa) Mesih ve yakınlaştırılmış melekler, Allah’a kul olmaktan, kesinlikle çekinmezler (iman ve itaatte gevşeklik göstermezler). Kim O’na ibadet etmeye (kulluğun gereğini yerine getirmeye) karşı isteksiz ve çekimser davranır ve büyüklenmeye kalkışırsa, (biliniz ki) onların hepsini, huzuruna haşredecek (ve hesaba çekecektir).

  • 4:173

    فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفّ۪يهِمْ اُجُورَهُمْ وَيَز۪يدُهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۚ وَاَمَّا الَّذ۪ينَ اسْتَنْكَفُوا وَاسْتَكْبَرُوا فَيُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا اَل۪يمًاۙ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِيًّا وَلَا نَص۪يرًا

    Ama (tam ve sağlam olarak) iman edenler ve (taat, cihad, güzel ahlâk, hayır hasenat gibi) salih ameller işleyenler(e gelince), onlara ecirlerini (ve ödüllerini) eksiksiz verecek ve onlara Kendi fazlından (daha ne tükenmez nimet ve faziletler de) fazladan ekleyecektir. (Allah’ın rızasını aramak ve ihlasla Kur'ani kurallara sarılmak konusunda isteksiz-gayretsiz ve) Çekimser davranıp (sorumluluk ve sıkıntıdan) kaçınanlara ve büyüklük taslayanlara (gelince), onları acıklı bir azapla azaplandıracaktır ve onlar kendileri için Allah’tan başka bir (vekil) koruyucu dost ve yardımcı bulamayacaklardır.

  • 16:23

    لَا جَرَمَ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِر۪ينَ

    Şüphesiz Allah, onların (kalplerinde) saklı tuttuklarını da ve açığa vurduklarını da (hepsini) bilir; gerçekten O, müstekbirleri (kibirli gafilleri) sevmez.

  • 16:24

    وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ مَاذَٓا اَنْزَلَ رَبُّكُمْۙ قَالُٓوا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَۙ

    Onlara (inkârcılara) "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, (ne olacak) "Eskilerin masallarını" demektedirler.

  • 16:25

    لِيَحْمِلُٓوا اَوْزَارَهُمْ كَامِلَةً يَوْمَ الْقِيٰمَةِۙ وَمِنْ اَوْزَارِ الَّذ۪ينَ يُضِلُّونَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍۜ اَلَا سَٓاءَ مَا يَزِرُونَ۟

    Bu onların (Kur’ani hüküm ve haberleri inkâr edip küçümsemeleri) kıyamet gününde kendi günahlarının tamamını ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için (yeterlidir). Bak hele, ne kötü yük yüklenirler. (Çünkü bir şeye sebep olan ve kötü çığır açan, onu işleyenler gibi vebaldedir.)

  • 16:26

    قَدْ مَكَرَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَاَتَى اللّٰهُ بُنْيَانَهُمْ مِنَ الْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ السَّقْفُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَاَتٰيهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ

    Onlardan öncekiler de (böyle), hileli-düzenler tertiplemişlerdi de, Allah(ın azap emri) gelip onların kurdukları (şeytani) yapıların temellerini (yıkıp geçti), bunun üzerine üstlerindeki tavan tepelerine çöküverdi; böylece azap onlara hiç farkında ve şuurunda olmadıkları yerden gelmişti (ve işleri bitirilmişti).

  • 16:27

    ثُمَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يُخْز۪يهِمْ وَيَقُولُ اَيْنَ شُرَكَٓاءِيَ الَّذ۪ينَ كُنْتُمْ تُشَٓاقُّونَ ف۪يهِمْۜ قَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ اِنَّ الْخِزْيَ الْيَوْمَ وَالسُّٓوءَ عَلَى الْكَافِر۪ينَۙ

    Sonra (Allah) kıyamet günü de onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: "Onlar için (mü'minlere karşı) düşman kesildiğiniz ve münakaşa ettiğiniz (uydurma) ortaklarım (putlarınız, tağuti nizamlarınız, evliyamız ve kurtarıcımız diye tabulaştırdıklarınız) hani nerededir?" Kendilerine ilim verilenler, diyecekler ki: "Bugün, gerçekten aşağılanma ve kötülük kâfirlerin üstünedir."

  • 16:28

    اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْۖ فَاَلْقَوُا السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِنْ سُٓوءٍۜ بَلٰٓى اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

    Kendi nefislerine zulmetmiş kimseler olarak melekler onların canlarını aldıklarında ise, "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diye (yalan mazeretler ileri sürüp çaresiz bir) teslimiyet (ve acziyet) içinde kıvranırlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı Bilendir (denilecektir).

  • 16:29

    فَادْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ

    Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların (İslam’a teslim olmayanların) konaklama yeri ne kötü ve çetindir.

  • 17:38

    كُلُّ ذٰلِكَ كَانَ سَيِّئُهُ عِنْدَ رَبِّكَ مَكْرُوهًا

    Bütün bunlar; kötü sayılan, Rabbinin katında da hoş karşılanmayan (mekruh ve memnu, çirkin ve sevimsiz hareketlerdir).

  • 32:15

    اِنَّمَا يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا الَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ

    Bizim ayetlerimize ancak; kendilerine (Hakk) hatırlatıldığı zaman hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edip duranlar ve (Allah’a karşı) büyüklük taslamayan (müstekbir olmayan)lar iman edip (felaha ve mutluluğa ulaşacaklar.)

  • 40:35

    اَلَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ اَتٰيهُمْۜ كَبُرَ مَقْتًا عِنْدَ اللّٰهِ وَعِنْدَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ كَذٰلِكَ يَطْبَعُ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ قَلْبِ مُتَكَبِّرٍ جَبَّارٍ

    “Ki onlar, Allah'ın ayetleri (ve Kitabın açık hükümleri) konusunda kendilerine gelmiş bir delil bulunmaksızın (kafa karıştırmak ve sorumluluktan kaçmak için tartışan ve) mücadele edip duran kimselerdir. (Bu) Allah katında da, iman edenler katında da büyük bir nefret ve öfke (sebebi)dir. İşte Allah, her mütekebbir zorbanın kalbini böyle mühürlemekte (ve hidayetini karartıvermekte)dir.”

  • 40:76

    اُدْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ

    (Şimdi artık) İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür! (denilecektir.)