Kınamak

  • 5:54

    Ey iman edenler! İçinizden kim (ve hangi kesim) dininden (haklı ve hayırlı çizgisinden) geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerlerine) Kendisinin onları sevdiği, onların da Kendisini sevdiği; mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu' olan, Allah yolunda cihad edip (çaba harcayan) ve (gerçekleri savunmak hususunda hiçbir) kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk (ve ekip) getirir. İşte bu Allah'ın bir (ikramı ve) fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle Vâsi) geniş ve kuşatıcıdır, Alîm’dir. (Her şeyi ayrıntılarıyla Bilendir.)

  • 12:32

    Kadın (Züleyha) ise (Hz. Yusuf’u gösterip): “Beni kendisiyle kınadığınız (yakışıklı genç) işte budur. Andolsun onun nefsinden ben de murad almak istedim, fakat o ise (kendini ve iffetini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka ya zindana atılacak veya elbette küçük düşürülüp (kovulanlardan) olacak” diyerek (gerçeği itiraf etmişti).

  • 14:22

    (Hesap günü) İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, size gerçek olan va’adi, Allah va’ad etti. (Evet) Ben de size va’adde bulundum, ama sizi aldatıp yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, sadece size (vesvese üfleyip kötülüğe) davet ettim, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, kendi nefislerinizi kınayın. (Artık) Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da kabul etmemiştim. (Çünkü ben, Allah’ın varlığını ve iman esaslarını zaten bilmekteydim!..) Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır. (Herkes müstahak olduğu akıbete erişecektir.)"

  • 17:29

    (Cimrilik ve bencillik yaparak) Elini boynunda bağlanmış (cebine ve kesesine hayır için hiç uzanmamış) olarak kılma; (elindeki nimetleri) büsbütün de açık tutma (saçıp savurma)! Sonra (horlanıp) kınanır, hasret (pişmanlık) içinde kalakalırsın.

  • 17:39

    (İşte) Bunlar, Rabbinin Sana hikmet olarak vahyettiği şeyler (kapsamında)dır. (Sakın ha) Rabbin ile beraber (Zat’ına sığınılacak ve kanunlarına uyulacak) başka ilah(lar edinip onları ma’bud) kılma; yoksa yerilmiş ve kovulmuş olarak cehenneme bırakılıverir (azaba terk edilirsin).

  • 23:6

    Ancak eşleri (konusunda) ya da sağ ellerinin sahip olduklarına (yani sorumluluklarını üzerlerine aldıklarına ve resmi ama özel mazeret ve müsaadeyle yapılan nikâh sözleşmesi caiz bulunanlara) karşı (tutumları) hariçtir, çünkü bu konuda kınanmış değildirler.

  • 37:142

    Derken onu (dişsiz balina cinsi bir) balık yutmuştu, (zaten) o (görev yerini izinsiz terk etme hatasından dolayı) kınanmıştı (diye böyle bir sıkıntıya uğramıştı.)

  • 51:50

    “Öyleyse, (her türlü şirkten, şekavetten ve şeytaniyetten uzaklaşıp) haydi Allah’a doğru kaçıp (sığının!)… Gerçekten Ben sizi, O’ndan yana (Allah adına) açıkça ikaz ve inzar ediyorum.”

  • 51:54

    (Ey Nebim!) Öyleyse Sen, onlardan (bile bile inkâr ve itiraza kalkışanlardan) yüz çevir (çünkü davetini yaptın, görevini tamamladın); artık kınanacak değilsin.

  • 70:30

    Ancak kendi eşleri ya da sağ ellerinin malik olduğu (özel nikâh sözleşmelileri) başka; çünkü onlar (bunlardan dolayı) kınanmazlar.

  • 75:2

    Ve yine (keyfine ve şeytani dürtülere kapılarak düşünce ve davranışlarını kontrol altına alamayıp kötülüğe kaymaları, böylece ibadet ve hizmetten kaytarmaları nedeniyle) sürekli ve çok içtenlikli (olarak) kendini kınayıp duran (vicdanını uyaran) nefse (sorumlu ve şuurlu kimseye) de kasem ederim (ki: Hataları, günahları ve haksızlıkları nedeniyle; pişmanlık duyarak ve vicdanına kulak asarak kendisini suçlayıp sorumlu tutan kimseler, doğru istikamettedir ve bu tavır kişisel olgunlaşmanın ilk basamağı ve işaretidir.)

  • 5:54

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ د۪ينِه۪ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّٰهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِر۪ينَۘ يُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَٓائِمٍۜ ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ

    Ey iman edenler! İçinizden kim (ve hangi kesim) dininden (haklı ve hayırlı çizgisinden) geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerlerine) Kendisinin onları sevdiği, onların da Kendisini sevdiği; mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu' olan, Allah yolunda cihad edip (çaba harcayan) ve (gerçekleri savunmak hususunda hiçbir) kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk (ve ekip) getirir. İşte bu Allah'ın bir (ikramı ve) fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle Vâsi) geniş ve kuşatıcıdır, Alîm’dir. (Her şeyi ayrıntılarıyla Bilendir.)

  • 12:32

    قَالَتْ فَذٰلِكُنَّ الَّذ۪ي لُمْتُنَّن۪ي ف۪يهِۜ وَلَقَدْ رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِه۪ فَاسْتَعْصَمَۜ وَلَئِنْ لَمْ يَفْعَلْ مَٓا اٰمُرُهُ لَيُسْجَنَنَّ وَلَيَكُونًا مِنَ الصَّاغِر۪ينَ

    Kadın (Züleyha) ise (Hz. Yusuf’u gösterip): “Beni kendisiyle kınadığınız (yakışıklı genç) işte budur. Andolsun onun nefsinden ben de murad almak istedim, fakat o ise (kendini ve iffetini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka ya zindana atılacak veya elbette küçük düşürülüp (kovulanlardan) olacak” diyerek (gerçeği itiraf etmişti).

  • 14:22

    وَقَالَ الشَّيْطَانُ لَمَّا قُضِيَ الْاَمْرُ اِنَّ اللّٰهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ وَوَعَدْتُكُمْ فَاَخْلَفْتُكُمْۜ وَمَا كَانَ لِيَ عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍ اِلَّٓا اَنْ دَعَوْتُكُمْ فَاسْتَجَبْتُمْ ل۪يۚ فَلَا تَلُومُون۪ي وَلُومُٓوا اَنْفُسَكُمْۜ مَٓا اَنَا۬ بِمُصْرِخِكُمْ وَمَٓا اَنْتُمْ بِمُصْرِخِيَّۜ اِنّ۪ي كَفَرْتُ بِمَٓا اَشْرَكْتُمُونِ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّ الظَّالِم۪ينَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ

    (Hesap günü) İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, size gerçek olan va’adi, Allah va’ad etti. (Evet) Ben de size va’adde bulundum, ama sizi aldatıp yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, sadece size (vesvese üfleyip kötülüğe) davet ettim, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, kendi nefislerinizi kınayın. (Artık) Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da kabul etmemiştim. (Çünkü ben, Allah’ın varlığını ve iman esaslarını zaten bilmekteydim!..) Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır. (Herkes müstahak olduğu akıbete erişecektir.)"

  • 17:29

    وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً اِلٰى عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَحْسُورًا

    (Cimrilik ve bencillik yaparak) Elini boynunda bağlanmış (cebine ve kesesine hayır için hiç uzanmamış) olarak kılma; (elindeki nimetleri) büsbütün de açık tutma (saçıp savurma)! Sonra (horlanıp) kınanır, hasret (pişmanlık) içinde kalakalırsın.

  • 17:39

    ذٰلِكَ مِمَّٓا اَوْحٰٓى اِلَيْكَ رَبُّكَ مِنَ الْحِكْمَةِۜ وَلَا تَجْعَلْ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَ فَتُلْقٰى ف۪ي جَهَنَّمَ مَلُومًا مَدْحُورًا

    (İşte) Bunlar, Rabbinin Sana hikmet olarak vahyettiği şeyler (kapsamında)dır. (Sakın ha) Rabbin ile beraber (Zat’ına sığınılacak ve kanunlarına uyulacak) başka ilah(lar edinip onları ma’bud) kılma; yoksa yerilmiş ve kovulmuş olarak cehenneme bırakılıverir (azaba terk edilirsin).

  • 23:6

    اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ

    Ancak eşleri (konusunda) ya da sağ ellerinin sahip olduklarına (yani sorumluluklarını üzerlerine aldıklarına ve resmi ama özel mazeret ve müsaadeyle yapılan nikâh sözleşmesi caiz bulunanlara) karşı (tutumları) hariçtir, çünkü bu konuda kınanmış değildirler.

  • 37:142

    فَالْتَقَمَهُ الْحُوتُ وَهُوَ مُل۪يمٌ

    Derken onu (dişsiz balina cinsi bir) balık yutmuştu, (zaten) o (görev yerini izinsiz terk etme hatasından dolayı) kınanmıştı (diye böyle bir sıkıntıya uğramıştı.)

  • 51:50

    فَفِرُّٓوا اِلَى اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۚ

    “Öyleyse, (her türlü şirkten, şekavetten ve şeytaniyetten uzaklaşıp) haydi Allah’a doğru kaçıp (sığının!)… Gerçekten Ben sizi, O’ndan yana (Allah adına) açıkça ikaz ve inzar ediyorum.”

  • 51:54

    فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَٓا اَنْتَ بِمَلُومٍۘ

    (Ey Nebim!) Öyleyse Sen, onlardan (bile bile inkâr ve itiraza kalkışanlardan) yüz çevir (çünkü davetini yaptın, görevini tamamladın); artık kınanacak değilsin.

  • 70:30

    اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ

    Ancak kendi eşleri ya da sağ ellerinin malik olduğu (özel nikâh sözleşmelileri) başka; çünkü onlar (bunlardan dolayı) kınanmazlar.

  • 75:2

    وَلَٓا اُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ

    Ve yine (keyfine ve şeytani dürtülere kapılarak düşünce ve davranışlarını kontrol altına alamayıp kötülüğe kaymaları, böylece ibadet ve hizmetten kaytarmaları nedeniyle) sürekli ve çok içtenlikli (olarak) kendini kınayıp duran (vicdanını uyaran) nefse (sorumlu ve şuurlu kimseye) de kasem ederim (ki: Hataları, günahları ve haksızlıkları nedeniyle; pişmanlık duyarak ve vicdanına kulak asarak kendisini suçlayıp sorumlu tutan kimseler, doğru istikamettedir ve bu tavır kişisel olgunlaşmanın ilk basamağı ve işaretidir.)