İslam
-
2:11
Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde (tam bir pişkinlikle): "Biz sadece (halkın ahlâkını ve toplum nizamını düzeltip iyileştirmek isteyen) ıslah edicileriz" demekte (ve fesatlıklarına ıslah kılıfı geçirilmekte)dir.
-
2:112
Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini (yüzünü ve özünü) Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi katında ecri (verilecektir). Onlar (böylece) asla korku duymayacak ve mahzun da olmayacak (kimselerdir).
-
2:127
Vaktâki İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Kâbe’nin) temellerini ve duvarlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): “Rabbimiz, bizden (bu hayırlı girişim ve gayretimizi) kabul et. Şüphesiz, Sen her şeyi İşiten ve hakkıyla Bilensin.”
-
2:128
“Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yerlerini, şekillerini ve ilkelerini öğretip) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve Esirgeyensin.”
-
2:135
(Ehl-i Kitaptan size gelip:) “Yahudi ve Hristiyan olun (hukukta ve ahlâkta Haçlı Batı’ya uyun) ki Hakk yolu bulasınız ve kurtulasınız” diye teklif edenlere söyle ki: “Hayır biz dosdoğru İbrahim dinine ve milletine tâbiyiz. (Millet-i İbrahim’iz. Çünkü) O (sizin gibi) müşriklerden değildi.”
-
2:140
Yoksa siz, “İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub da, torunları da, hep Yahudi veya Hristiyan idiler” mi diyorsunuz? De ki: “Siz mi daha iyi bileceksiniz, yoksa Allah mı? Allah'ın şahitlik ettiği bir gerçeği, bilerek gizleyenlerden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.”
-
2:141
(Kaldı ki) Onlar bir ümmetti gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız size aittir. Siz onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.
-
2:208
Ey iman edenler! Hepiniz birlikte (ve her hükmünde bir hayır olduğunu bilerek) topluca barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'ın selamet ve saadet düzenine) girin ve şeytanın (Siyonist ve emperyalist odakların) adımlarını (zalim planlarını ve teşkilatlarını takip ve tercih edip) izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır (bunu bilin ve ona göre hareket edin).
-
2:221
Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman eden bir cariye (cahiliye toplumunda fakir ve hakir görülen kızlar ve kadınlar; güzelliği ve zenginliği), hoşunuza gitse bile müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman eden bir köle, (düşük statüde görülen kesimden mü’min ve müstakim kimse; varlığı ve yakışıklılığı) hoşunuza gitse bile müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, (şirk ve şekavet ehli odaklar sizi) ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O (Allah), insanlara ayetlerini (böyle) açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.
-
3:19
Hiç şüphesiz, Allah katında (tek ve gerçek) din İslam'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, ancak aralarındaki "kıskançlık, azgınlık ve aşırılık" (bağy) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk gören (ve karşılığını verendir).
-
3:67
(Üstelik) İbrahim, ne Yahudi idi, ne Hristiyandı; ancak, o hanif (sapkın inanç ve ahlâktan beri-muvahhid) bir Müslümandı, ve asla (sizin gibi) müşriklerden olmuş da değildi.
-
3:68
Doğrusu, insanların İbrahim'e en yakın (ve layık) olanı, ona uyup (izinden giden) kimselerle, şu (Hakk ve son) Peygamber (Hz. Muhammed) ve Ona iman edenlerdir. Allah, mü'minlerin velisidir.
-
3:84
De ki: "Biz Allah'a, bize indirilen (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve (peygamber olan) torunlarına indirilen (İlahi kurallara), Musa'ya, İsa'ya ve bütün peygamberlere Rablerinden verilen (inanç, ahlâk ve adalet esaslarına) iman ettik. Onlardan hiçbiri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na (Allah’a, Kur’an’a ve Resulüllah’a tam) teslim olmuş (mü’minleriz)."
-
3:85
Kim İslam’dan başka bir din ararsa (yani Hakk Dinin bazı hükümlerini gereksiz sayarak ılımlaştırmaya veya yetersiz görüp katılaştırmaya çalışıyorsa, ya da bâtıl din ve düşüncelerle uzlaştırıp yozlaştırarak Protestan bir İslam uyduruyorsa, bu) ondan asla kabul edilmeyecektir. O, ahirette de kayba uğrayanlardan birisidir.
-
3:118
Ey iman edenler! Sizden olmayanları (Yahudi ve Hristiyanların hain takımını ve işbirlikçi münafıkları) sırdaş (müttefik) edinmeyin. (Çünkü) Onlar size (her fırsatta) kötülüğe ve zarar vermeye uğraşırlar, size zorlu bir sıkıntı verecek şeylerden de hoşlanırlar. Onların buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, göğüslerinde (gönüllerinde) gizli tuttukları (nefret ve hıyanetleri) ise, daha büyüktür. (Böylece) Size ayetlerimizi (imanın ve inkârın alâmetlerini) kesinlikle açıkladık; belki akıl erdirip (Haçlı Siyonistlerden ve işbirlikçi hainlerden uzak kalırsınız diye, size bu gerçekler tebliğ ve tavsiye edilmektedir).
-
4:125
İyilik yaparak vechini (yüzünü ve özünü) Allah'a teslim etmiş bulunan ve hanif (tertemiz Tevhid inancına sahip) olan İbrahim'in milletine (ve halis İslam düşüncesine) uyandan daha güzel dinli (ve gerçek istikametli) kim vardır? Allah, İbrahim'i dost edinip (rızasına ve yakınlığına ulaştırmıştır).
-
5:3
Ölü hayvan leşi, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen (kurban), boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş (de ölmüş bulunan), boynuzlanmış (birbiriyle dövüşerek can vermiş) ve yırtıcı hayvan tarafından (bir kısmı) yenmiş (olan; -henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç-, dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır, (günaha bulaşıp yoldan sapmadır.) Bugün artık kâfirler, sizin dininizden (dininizi engellemekten ve daha üstün bir adalet ve ahlâk sistemi getirmekten) umut kesmişlerdir. Artık onlardan değil Benden korkup çekinin! (Zira) Bugün size dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamlayıverdim ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta ve kaçınılmaz bir ihtiyaçla (zaruret durumuyla) karşı karşıya kalırsa' -günaha kaymamak (ve aşırıya kaçmamak) şartı ile- (bu haram saydıklarımızdan bile yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah Bağışlayandır, Esirgeyendir. [Not: Hz. Peygamber Efendimizin, “Tebliğ” yanında, “Tebyin=Açıklama” ve “Teşri=Hüküm koyma” görevi de vardır. Bu ayette yasaklanan hayvanlar dışında; kedi, köpek, yılan, çıyan, solucan gibi birçok hayvan Peygamberimiz tarafından haram kılınmıştır.]
-
11:116
(Bugün de) Sizden önceki dönemlerde de; yeryüzünde fesat çıkarmak isteyenlere mâni olacak gayret sahipleri bulunmalı değil miydi? Fakat onlar arasında kendilerine necat (ve fazilet) verdiğimiz çok az kimse (böyle davrandılar; ama çoğunlukla nefislerine ve çevrelerine) zulmedenler ise, kendilerine verilen servet ve nimetlerin peşine düşüp şımardılar... (Maalesef akıl ve ilim erbabı kimseler de bunların fısk-u fesadına mâni olmadılar ve hep birlikte battılar.) Onlar mücrim olmuş (suçlu ve sapkın) insanlardı.
-
11:117
Şayet ahalisi ıslah edici (muslih) kimseler (gibi, toplumu ve düzeni iyileştirme yolunda çalışsalardı), Rabbin o şehirleri (hâşâ) zulmen=haksız yere helak edecek olmazdı.
-
21:92
(Ey Nebim!) Muhakkak, işte bu sizin ümmetiniz, tek bir ümmettir. (Bütün peygamberlerin getirdikleri din, temelde aynı dindir ki, o da İslamiyet’tir.) Ben de sizin Rabbinizim; o halde (ancak ve yalnız) Bana kulluk edin.
-
21:93
(Yozlaşan ve dini kendi hevâ ve heveslerine uyduran insanlar var ya) Onlar, işlerini (dinin hükümlerini) kendi aralarında parça parça dağıttılar (dinlerinde bölünmeler yaptılar, kolay tarafını aldılar, zor kısmını bıraktılar); oysa (sonunda mutlaka) hepsi Bize dönecek (ve hesap verecek)lerdir.
-
22:73
Ey insanlar, (size şöyle) bir misal-örnek verilmektedir; şimdi onu (can kulağıyla) dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- kesinlikle bir sinek bile yaratamazlar. (Hatta) Eğer sinek onlardan bir şey kapıp kaçacak olsa; (bir sinek ilahlaştırdığınız şahıslardan bir damlacık kan ısırıp uçsa,) bunu bile ondan geri alamazlar. (Yani, Allah’ın gayrısından nimet ve inayet) İsteyen de güçsüz ve çaresizdir, kendisinden (nimet ve destek) istenen (canlı-cansız her şey) de (acizdir).
-
30:30
Bu nedenle Sen yüzünü (ve yönünü) tam bir teslimiyetle Hakk Din’e çevir; Allah'ın (beşer tabiatına uygun olarak gönderdiği) Fıtrat Dinine (ve İslam düzenine) dön ki, (Cenab-ı Hakk) insanları ona göre (fıtrat dinine, doğal ve sosyal dengelere uygun şekilde) yaratmıştır. Allah'ın yaratması (ve kanun koyması) değiştirilemez. (Çünkü fıtrat esaslarına aykırılık felaketlere yol açacaktır.) İşte dimdik ayakta duran (Hakk) Din budur. Fakat insanların çoğu (gerçeği) bilmezler (ve öğrenmek istemezler, bu yüzden hidayetten mahrum kalmışlardır).
-
39:22
Allah, (Hakkı ve hayrı arayan) kimin göğsünü (gönlünü) İslam'a açmışsa, artık o Rabbinden bir nur üzerine değil midir? (Elbette öyledir.) Fakat Allah'ın zikrinden (Kur’an’ı talim ve tatbik etmekten yana) kalpleri katılaşmış olanların ise vay haline! İşte onlar, apaçık bir sapkınlık içindedirler.
-
41:33
(İmanı ve İslam’ı istismar ederek; insanları kendisine, ekibine ve bâtıl partisine değil) Allah'a (Kur’an’ın ve Resulüllah’ın yoluna) çağıran, salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım (her konuda Müslümanların huzur ve yararından ve İslam ahkâmından tarafım)" diyenden daha güzel sözlü kimdir?
-
42:13
O (Allah): "Dini dosdoğru (uygulayıp) ayakta tutuverin ve onda ayrılığa düşmeyin (Dinin hiçbir hükmünü artık gereksiz ve geçersiz görmeyin)", diye Nuh'a vasiyet ettiğini ve Sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi (şimdi) sizin için de şeriat kılıvermiştir. (Böylece Din ve Düzen esaslarını belirlemiştir ki; Kur’an bir şeriat ve hukuk nizamının temel prensiplerini de içermektedir. Her çağın ihtiyaçlarına uygun yeni kanun ve kurumlar bu değişmez ölçülere göre belirlenecektir.) Ancak, Senin kendilerini çağırdığın şey (Kur’an hükümleri), müşriklere büyük (bir sıkıntı ve) ağır gelmektedir. Allah, dilediğini (ve liyakat göstereni) Kendisine (ibadet ve hizmetine) seçer (İslami istikamette bir araya getirir) ve içten Kendisine yöneleni hidayete erdirir.
-
61:9
O (Allah) ki, (elbette) Elçisini hidayet ve Hakk Din üzere gönderendir; öyle ki onu (Hakk Din olan İslam'ı) bütün dinlere (ve bâtıl düzenlere) karşı üstün ve galip getirecektir; (hatta) müşrikler hoş görmese (ve karşı gelse) bile (Allah bunu gerçekleştirecektir).
-
98:5
Oysa onlar, Dini sadece O'na halis kılan hanifler (Allah'ı birleyenler) olarak, ancak Allah'a kulluk etmek, namazı dosdoğru ikame edip (huzur ve şuurla yerine getirmek) ve zekâtı vermek dışında (yanlış ve yararsız şeylerle) emrolunmamışlardı. İşte en doğru (dimdik ve sapasağlam) din bu (İslam)dır.
-
110:1
Allah’ın yardımı (ile zafer) ve fetih geldiği zaman (ki Allah’ın va’adi Hakk’tır.)
-
110:3
(O halde) Hemen Rabbini hamd ile tesbih et (çünkü zafer Allah’tandır) ve O'ndan mağfiret dile (çünkü cihad ve itaat konusunda eksikleriniz vardır ve zaferi kendinizden bilme gafletinden Allah’a sığınmalıdır). Şüphesiz O, (pişmanlık ve istiğfarı çokça kabul buyuran) Tevvab olandır.
-
2:11
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْاَرْضِۙ قَالُٓوا اِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ
Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde (tam bir pişkinlikle): "Biz sadece (halkın ahlâkını ve toplum nizamını düzeltip iyileştirmek isteyen) ıslah edicileriz" demekte (ve fesatlıklarına ıslah kılıfı geçirilmekte)dir.
-
2:112
بَلٰى مَنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَلَهُٓ اَجْرُهُ عِنْدَ رَبِّه۪ۖ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ۟
Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini (yüzünü ve özünü) Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi katında ecri (verilecektir). Onlar (böylece) asla korku duymayacak ve mahzun da olmayacak (kimselerdir).
-
2:127
وَاِذْ يَرْفَعُ اِبْرٰه۪يمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَاِسْمٰع۪يلُۜ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّاۜ اِنَّكَ اَنْتَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
Vaktâki İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Kâbe’nin) temellerini ve duvarlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): “Rabbimiz, bizden (bu hayırlı girişim ve gayretimizi) kabul et. Şüphesiz, Sen her şeyi İşiten ve hakkıyla Bilensin.”
-
2:128
رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَٓا اُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَۖ وَاَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَاۚ اِنَّكَ اَنْتَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ
“Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yerlerini, şekillerini ve ilkelerini öğretip) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve Esirgeyensin.”
-
2:135
وَقَالُوا كُونُوا هُودًا اَوْ نَصَارٰى تَهْتَدُواۜ قُلْ بَلْ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ
(Ehl-i Kitaptan size gelip:) “Yahudi ve Hristiyan olun (hukukta ve ahlâkta Haçlı Batı’ya uyun) ki Hakk yolu bulasınız ve kurtulasınız” diye teklif edenlere söyle ki: “Hayır biz dosdoğru İbrahim dinine ve milletine tâbiyiz. (Millet-i İbrahim’iz. Çünkü) O (sizin gibi) müşriklerden değildi.”
-
2:140
اَمْ تَقُولُونَ اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطَ كَانُوا هُودًا اَوْ نَصَارٰىۜ قُلْ ءَاَنْتُمْ اَعْلَمُ اَمِ اللّٰهُۜ وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَتَمَ شَهَادَةً عِنْدَهُ مِنَ اللّٰهِۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
Yoksa siz, “İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub da, torunları da, hep Yahudi veya Hristiyan idiler” mi diyorsunuz? De ki: “Siz mi daha iyi bileceksiniz, yoksa Allah mı? Allah'ın şahitlik ettiği bir gerçeği, bilerek gizleyenlerden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.”
-
2:141
تِلْكَ اُمَّةٌ قَدْ خَلَتْۚ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْۚ وَلَا تُسْـَٔلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ۟
(Kaldı ki) Onlar bir ümmetti gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız size aittir. Siz onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.
-
2:208
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا ادْخُلُوا فِي السِّلْمِ كَٓافَّةًۖ وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِۜ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُب۪ينٌ
Ey iman edenler! Hepiniz birlikte (ve her hükmünde bir hayır olduğunu bilerek) topluca barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'ın selamet ve saadet düzenine) girin ve şeytanın (Siyonist ve emperyalist odakların) adımlarını (zalim planlarını ve teşkilatlarını takip ve tercih edip) izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır (bunu bilin ve ona göre hareket edin).
-
2:221
وَلَا تَنْكِحُوا الْمُشْرِكَاتِ حَتّٰى يُؤْمِنَّۜ وَلَاَمَةٌ مُؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكَةٍ وَلَوْ اَعْجَبَتْكُمْۚ وَلَا تُنْكِحُوا الْمُشْرِك۪ينَ حَتّٰى يُؤْمِنُواۜ وَلَعَبْدٌ مُؤْمِنٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكٍ وَلَوْ اَعْجَبَكُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ يَدْعُونَ اِلَى النَّارِۚ وَاللّٰهُ يَدْعُٓوا اِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِاِذْنِه۪ۚ وَيُبَيِّنُ اٰيَاتِه۪ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ۟
Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman eden bir cariye (cahiliye toplumunda fakir ve hakir görülen kızlar ve kadınlar; güzelliği ve zenginliği), hoşunuza gitse bile müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman eden bir köle, (düşük statüde görülen kesimden mü’min ve müstakim kimse; varlığı ve yakışıklılığı) hoşunuza gitse bile müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, (şirk ve şekavet ehli odaklar sizi) ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O (Allah), insanlara ayetlerini (böyle) açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.
-
3:19
اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
Hiç şüphesiz, Allah katında (tek ve gerçek) din İslam'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, ancak aralarındaki "kıskançlık, azgınlık ve aşırılık" (bağy) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk gören (ve karşılığını verendir).
-
3:67
مَا كَانَ اِبْرٰه۪يمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلٰكِنْ كَانَ حَن۪يفًا مُسْلِمًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ
(Üstelik) İbrahim, ne Yahudi idi, ne Hristiyandı; ancak, o hanif (sapkın inanç ve ahlâktan beri-muvahhid) bir Müslümandı, ve asla (sizin gibi) müşriklerden olmuş da değildi.
-
3:68
اِنَّ اَوْلَى النَّاسِ بِاِبْرٰه۪يمَ لَلَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ وَهٰذَا النَّبِيُّ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ وَاللّٰهُ وَلِيُّ الْمُؤْمِن۪ينَ
Doğrusu, insanların İbrahim'e en yakın (ve layık) olanı, ona uyup (izinden giden) kimselerle, şu (Hakk ve son) Peygamber (Hz. Muhammed) ve Ona iman edenlerdir. Allah, mü'minlerin velisidir.
-
3:84
قُلْ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا وَمَٓا اُنْزِلَ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَمَٓا اُو۫تِيَ مُوسٰى وَع۪يسٰى وَالنَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْۖ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْۘ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ
De ki: "Biz Allah'a, bize indirilen (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve (peygamber olan) torunlarına indirilen (İlahi kurallara), Musa'ya, İsa'ya ve bütün peygamberlere Rablerinden verilen (inanç, ahlâk ve adalet esaslarına) iman ettik. Onlardan hiçbiri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na (Allah’a, Kur’an’a ve Resulüllah’a tam) teslim olmuş (mü’minleriz)."
-
3:85
وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْاِسْلَامِ د۪ينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُۚ وَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
Kim İslam’dan başka bir din ararsa (yani Hakk Dinin bazı hükümlerini gereksiz sayarak ılımlaştırmaya veya yetersiz görüp katılaştırmaya çalışıyorsa, ya da bâtıl din ve düşüncelerle uzlaştırıp yozlaştırarak Protestan bir İslam uyduruyorsa, bu) ondan asla kabul edilmeyecektir. O, ahirette de kayba uğrayanlardan birisidir.
-
3:118
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالًاۜ وَدُّوا مَا عَنِتُّمْۚ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَٓاءُ مِنْ اَفْوَاهِهِمْۚ وَمَا تُخْف۪ي صُدُورُهُمْ اَكْبَرُۜ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْاٰيَاتِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ
Ey iman edenler! Sizden olmayanları (Yahudi ve Hristiyanların hain takımını ve işbirlikçi münafıkları) sırdaş (müttefik) edinmeyin. (Çünkü) Onlar size (her fırsatta) kötülüğe ve zarar vermeye uğraşırlar, size zorlu bir sıkıntı verecek şeylerden de hoşlanırlar. Onların buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, göğüslerinde (gönüllerinde) gizli tuttukları (nefret ve hıyanetleri) ise, daha büyüktür. (Böylece) Size ayetlerimizi (imanın ve inkârın alâmetlerini) kesinlikle açıkladık; belki akıl erdirip (Haçlı Siyonistlerden ve işbirlikçi hainlerden uzak kalırsınız diye, size bu gerçekler tebliğ ve tavsiye edilmektedir).
-
4:125
وَمَنْ اَحْسَنُ د۪ينًا مِمَّنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ وَاتَّبَعَ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَاتَّخَذَ اللّٰهُ اِبْرٰه۪يمَ خَل۪يلًا
İyilik yaparak vechini (yüzünü ve özünü) Allah'a teslim etmiş bulunan ve hanif (tertemiz Tevhid inancına sahip) olan İbrahim'in milletine (ve halis İslam düşüncesine) uyandan daha güzel dinli (ve gerçek istikametli) kim vardır? Allah, İbrahim'i dost edinip (rızasına ve yakınlığına ulaştırmıştır).
-
5:3
حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّط۪يحَةُ وَمَٓا اَكَلَ السَّبُعُ اِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَاَنْ تَسْتَقْسِمُوا بِالْاَزْلَامِۜ ذٰلِكُمْ فِسْقٌۜ اَلْيَوْمَ يَئِسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ د۪ينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِۜ اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَت۪ي وَرَض۪يتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ د۪ينًاۜ فَمَنِ اضْطُرَّ ف۪ي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِاِثْمٍۙ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Ölü hayvan leşi, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen (kurban), boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş (de ölmüş bulunan), boynuzlanmış (birbiriyle dövüşerek can vermiş) ve yırtıcı hayvan tarafından (bir kısmı) yenmiş (olan; -henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç-, dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır, (günaha bulaşıp yoldan sapmadır.) Bugün artık kâfirler, sizin dininizden (dininizi engellemekten ve daha üstün bir adalet ve ahlâk sistemi getirmekten) umut kesmişlerdir. Artık onlardan değil Benden korkup çekinin! (Zira) Bugün size dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamlayıverdim ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta ve kaçınılmaz bir ihtiyaçla (zaruret durumuyla) karşı karşıya kalırsa' -günaha kaymamak (ve aşırıya kaçmamak) şartı ile- (bu haram saydıklarımızdan bile yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah Bağışlayandır, Esirgeyendir. [Not: Hz. Peygamber Efendimizin, “Tebliğ” yanında, “Tebyin=Açıklama” ve “Teşri=Hüküm koyma” görevi de vardır. Bu ayette yasaklanan hayvanlar dışında; kedi, köpek, yılan, çıyan, solucan gibi birçok hayvan Peygamberimiz tarafından haram kılınmıştır.]
-
11:116
فَلَوْلَا كَانَ مِنَ الْقُرُونِ مِنْ قَبْلِكُمْ اُو۬لُوا بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ الْفَسَادِ فِي الْاَرْضِ اِلَّا قَل۪يلًا مِمَّنْ اَنْجَيْنَا مِنْهُمْۚ وَاتَّبَعَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مَٓا اُتْرِفُوا ف۪يهِ وَكَانُوا مُجْرِم۪ينَ
(Bugün de) Sizden önceki dönemlerde de; yeryüzünde fesat çıkarmak isteyenlere mâni olacak gayret sahipleri bulunmalı değil miydi? Fakat onlar arasında kendilerine necat (ve fazilet) verdiğimiz çok az kimse (böyle davrandılar; ama çoğunlukla nefislerine ve çevrelerine) zulmedenler ise, kendilerine verilen servet ve nimetlerin peşine düşüp şımardılar... (Maalesef akıl ve ilim erbabı kimseler de bunların fısk-u fesadına mâni olmadılar ve hep birlikte battılar.) Onlar mücrim olmuş (suçlu ve sapkın) insanlardı.
-
11:117
وَمَا كَانَ رَبُّكَ لِيُهْلِكَ الْقُرٰى بِظُلْمٍ وَاَهْلُهَا مُصْلِحُونَ
Şayet ahalisi ıslah edici (muslih) kimseler (gibi, toplumu ve düzeni iyileştirme yolunda çalışsalardı), Rabbin o şehirleri (hâşâ) zulmen=haksız yere helak edecek olmazdı.
-
21:92
اِنَّ هٰذِه۪ٓ اُمَّتُكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةًۘ وَاَنَا۬ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ
(Ey Nebim!) Muhakkak, işte bu sizin ümmetiniz, tek bir ümmettir. (Bütün peygamberlerin getirdikleri din, temelde aynı dindir ki, o da İslamiyet’tir.) Ben de sizin Rabbinizim; o halde (ancak ve yalnız) Bana kulluk edin.
-
21:93
وَتَقَطَّعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْۜ كُلٌّ اِلَيْنَا رَاجِعُونَ۟
(Yozlaşan ve dini kendi hevâ ve heveslerine uyduran insanlar var ya) Onlar, işlerini (dinin hükümlerini) kendi aralarında parça parça dağıttılar (dinlerinde bölünmeler yaptılar, kolay tarafını aldılar, zor kısmını bıraktılar); oysa (sonunda mutlaka) hepsi Bize dönecek (ve hesap verecek)lerdir.
-
22:73
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُۜ وَاِنْ يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْـًٔا لَا يَسْتَنْقِذُوهُ مِنْهُۜ ضَعُفَ الطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ
Ey insanlar, (size şöyle) bir misal-örnek verilmektedir; şimdi onu (can kulağıyla) dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- kesinlikle bir sinek bile yaratamazlar. (Hatta) Eğer sinek onlardan bir şey kapıp kaçacak olsa; (bir sinek ilahlaştırdığınız şahıslardan bir damlacık kan ısırıp uçsa,) bunu bile ondan geri alamazlar. (Yani, Allah’ın gayrısından nimet ve inayet) İsteyen de güçsüz ve çaresizdir, kendisinden (nimet ve destek) istenen (canlı-cansız her şey) de (acizdir).
-
30:30
فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ حَن۪يفًاۜ فِطْرَتَ اللّٰهِ الَّت۪ي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَاۜ لَا تَبْد۪يلَ لِخَلْقِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُۗ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَۗ
Bu nedenle Sen yüzünü (ve yönünü) tam bir teslimiyetle Hakk Din’e çevir; Allah'ın (beşer tabiatına uygun olarak gönderdiği) Fıtrat Dinine (ve İslam düzenine) dön ki, (Cenab-ı Hakk) insanları ona göre (fıtrat dinine, doğal ve sosyal dengelere uygun şekilde) yaratmıştır. Allah'ın yaratması (ve kanun koyması) değiştirilemez. (Çünkü fıtrat esaslarına aykırılık felaketlere yol açacaktır.) İşte dimdik ayakta duran (Hakk) Din budur. Fakat insanların çoğu (gerçeği) bilmezler (ve öğrenmek istemezler, bu yüzden hidayetten mahrum kalmışlardır).
-
39:22
اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّه۪ۜ فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ
Allah, (Hakkı ve hayrı arayan) kimin göğsünü (gönlünü) İslam'a açmışsa, artık o Rabbinden bir nur üzerine değil midir? (Elbette öyledir.) Fakat Allah'ın zikrinden (Kur’an’ı talim ve tatbik etmekten yana) kalpleri katılaşmış olanların ise vay haline! İşte onlar, apaçık bir sapkınlık içindedirler.
-
41:33
وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلًا مِمَّنْ دَعَٓا اِلَى اللّٰهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ اِنَّن۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ
(İmanı ve İslam’ı istismar ederek; insanları kendisine, ekibine ve bâtıl partisine değil) Allah'a (Kur’an’ın ve Resulüllah’ın yoluna) çağıran, salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım (her konuda Müslümanların huzur ve yararından ve İslam ahkâmından tarafım)" diyenden daha güzel sözlü kimdir?
-
42:13
شَرَعَ لَكُمْ مِنَ الدّ۪ينِ مَا وَصّٰى بِه۪ نُوحًا وَالَّذ۪ٓي اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِه۪ٓ اِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى وَع۪يسٰٓى اَنْ اَق۪يمُوا الدّ۪ينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا ف۪يهِۜ كَبُرَ عَلَى الْمُشْرِك۪ينَ مَا تَدْعُوهُمْ اِلَيْهِۜ اَللّٰهُ يَجْتَب۪ٓي اِلَيْهِ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ٓي اِلَيْهِ مَنْ يُن۪يبُ
O (Allah): "Dini dosdoğru (uygulayıp) ayakta tutuverin ve onda ayrılığa düşmeyin (Dinin hiçbir hükmünü artık gereksiz ve geçersiz görmeyin)", diye Nuh'a vasiyet ettiğini ve Sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi (şimdi) sizin için de şeriat kılıvermiştir. (Böylece Din ve Düzen esaslarını belirlemiştir ki; Kur’an bir şeriat ve hukuk nizamının temel prensiplerini de içermektedir. Her çağın ihtiyaçlarına uygun yeni kanun ve kurumlar bu değişmez ölçülere göre belirlenecektir.) Ancak, Senin kendilerini çağırdığın şey (Kur’an hükümleri), müşriklere büyük (bir sıkıntı ve) ağır gelmektedir. Allah, dilediğini (ve liyakat göstereni) Kendisine (ibadet ve hizmetine) seçer (İslami istikamette bir araya getirir) ve içten Kendisine yöneleni hidayete erdirir.
-
61:9
هُوَ الَّذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ۟
O (Allah) ki, (elbette) Elçisini hidayet ve Hakk Din üzere gönderendir; öyle ki onu (Hakk Din olan İslam'ı) bütün dinlere (ve bâtıl düzenlere) karşı üstün ve galip getirecektir; (hatta) müşrikler hoş görmese (ve karşı gelse) bile (Allah bunu gerçekleştirecektir).
-
98:5
وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُوا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَ حُنَفَٓاءَ وَيُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُوا الزَّكٰوةَ وَذٰلِكَ د۪ينُ الْقَيِّمَةِۜ
Oysa onlar, Dini sadece O'na halis kılan hanifler (Allah'ı birleyenler) olarak, ancak Allah'a kulluk etmek, namazı dosdoğru ikame edip (huzur ve şuurla yerine getirmek) ve zekâtı vermek dışında (yanlış ve yararsız şeylerle) emrolunmamışlardı. İşte en doğru (dimdik ve sapasağlam) din bu (İslam)dır.
-
110:1
اِذَا جَٓاءَ نَصْرُ اللّٰهِ وَالْفَتْحُۙ
Allah’ın yardımı (ile zafer) ve fetih geldiği zaman (ki Allah’ın va’adi Hakk’tır.)
-
110:3
فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُۜ اِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا
(O halde) Hemen Rabbini hamd ile tesbih et (çünkü zafer Allah’tandır) ve O'ndan mağfiret dile (çünkü cihad ve itaat konusunda eksikleriniz vardır ve zaferi kendinizden bilme gafletinden Allah’a sığınmalıdır). Şüphesiz O, (pişmanlık ve istiğfarı çokça kabul buyuran) Tevvab olandır.
-
2:11
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْاَرْضِۙ قَالُٓوا اِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ
-
2:112
بَلٰى مَنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَلَهُٓ اَجْرُهُ عِنْدَ رَبِّه۪ۖ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ۟
-
2:127
وَاِذْ يَرْفَعُ اِبْرٰه۪يمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَاِسْمٰع۪يلُۜ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّاۜ اِنَّكَ اَنْتَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
-
2:128
رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَٓا اُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَۖ وَاَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَاۚ اِنَّكَ اَنْتَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ
-
2:135
وَقَالُوا كُونُوا هُودًا اَوْ نَصَارٰى تَهْتَدُواۜ قُلْ بَلْ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ
-
2:140
اَمْ تَقُولُونَ اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطَ كَانُوا هُودًا اَوْ نَصَارٰىۜ قُلْ ءَاَنْتُمْ اَعْلَمُ اَمِ اللّٰهُۜ وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَتَمَ شَهَادَةً عِنْدَهُ مِنَ اللّٰهِۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
-
2:141
تِلْكَ اُمَّةٌ قَدْ خَلَتْۚ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْۚ وَلَا تُسْـَٔلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ۟
-
2:208
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا ادْخُلُوا فِي السِّلْمِ كَٓافَّةًۖ وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِۜ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُب۪ينٌ
-
2:221
وَلَا تَنْكِحُوا الْمُشْرِكَاتِ حَتّٰى يُؤْمِنَّۜ وَلَاَمَةٌ مُؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكَةٍ وَلَوْ اَعْجَبَتْكُمْۚ وَلَا تُنْكِحُوا الْمُشْرِك۪ينَ حَتّٰى يُؤْمِنُواۜ وَلَعَبْدٌ مُؤْمِنٌ خَيْرٌ مِنْ مُشْرِكٍ وَلَوْ اَعْجَبَكُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ يَدْعُونَ اِلَى النَّارِۚ وَاللّٰهُ يَدْعُٓوا اِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِاِذْنِه۪ۚ وَيُبَيِّنُ اٰيَاتِه۪ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ۟
-
3:19
اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
-
3:67
مَا كَانَ اِبْرٰه۪يمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلٰكِنْ كَانَ حَن۪يفًا مُسْلِمًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ
-
3:68
اِنَّ اَوْلَى النَّاسِ بِاِبْرٰه۪يمَ لَلَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ وَهٰذَا النَّبِيُّ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ وَاللّٰهُ وَلِيُّ الْمُؤْمِن۪ينَ
-
3:84
قُلْ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا وَمَٓا اُنْزِلَ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَمَٓا اُو۫تِيَ مُوسٰى وَع۪يسٰى وَالنَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْۖ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْۘ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ
-
3:85
وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْاِسْلَامِ د۪ينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُۚ وَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
-
3:118
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالًاۜ وَدُّوا مَا عَنِتُّمْۚ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَٓاءُ مِنْ اَفْوَاهِهِمْۚ وَمَا تُخْف۪ي صُدُورُهُمْ اَكْبَرُۜ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْاٰيَاتِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ
-
4:125
وَمَنْ اَحْسَنُ د۪ينًا مِمَّنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ وَاتَّبَعَ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَاتَّخَذَ اللّٰهُ اِبْرٰه۪يمَ خَل۪يلًا
-
5:3
حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّط۪يحَةُ وَمَٓا اَكَلَ السَّبُعُ اِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَاَنْ تَسْتَقْسِمُوا بِالْاَزْلَامِۜ ذٰلِكُمْ فِسْقٌۜ اَلْيَوْمَ يَئِسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ د۪ينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِۜ اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَت۪ي وَرَض۪يتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ د۪ينًاۜ فَمَنِ اضْطُرَّ ف۪ي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِاِثْمٍۙ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
-
11:116
فَلَوْلَا كَانَ مِنَ الْقُرُونِ مِنْ قَبْلِكُمْ اُو۬لُوا بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ الْفَسَادِ فِي الْاَرْضِ اِلَّا قَل۪يلًا مِمَّنْ اَنْجَيْنَا مِنْهُمْۚ وَاتَّبَعَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مَٓا اُتْرِفُوا ف۪يهِ وَكَانُوا مُجْرِم۪ينَ
-
11:117
وَمَا كَانَ رَبُّكَ لِيُهْلِكَ الْقُرٰى بِظُلْمٍ وَاَهْلُهَا مُصْلِحُونَ
-
21:92
اِنَّ هٰذِه۪ٓ اُمَّتُكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةًۘ وَاَنَا۬ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ
-
21:93
وَتَقَطَّعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْۜ كُلٌّ اِلَيْنَا رَاجِعُونَ۟
-
22:73
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُۜ وَاِنْ يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْـًٔا لَا يَسْتَنْقِذُوهُ مِنْهُۜ ضَعُفَ الطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ
-
30:30
فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ حَن۪يفًاۜ فِطْرَتَ اللّٰهِ الَّت۪ي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَاۜ لَا تَبْد۪يلَ لِخَلْقِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُۗ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَۗ
-
39:22
اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّه۪ۜ فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ
-
41:33
وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلًا مِمَّنْ دَعَٓا اِلَى اللّٰهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ اِنَّن۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ
-
42:13
شَرَعَ لَكُمْ مِنَ الدّ۪ينِ مَا وَصّٰى بِه۪ نُوحًا وَالَّذ۪ٓي اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِه۪ٓ اِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى وَع۪يسٰٓى اَنْ اَق۪يمُوا الدّ۪ينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا ف۪يهِۜ كَبُرَ عَلَى الْمُشْرِك۪ينَ مَا تَدْعُوهُمْ اِلَيْهِۜ اَللّٰهُ يَجْتَب۪ٓي اِلَيْهِ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ٓي اِلَيْهِ مَنْ يُن۪يبُ
-
61:9
هُوَ الَّذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ۟
-
98:5
وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُوا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَ حُنَفَٓاءَ وَيُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُوا الزَّكٰوةَ وَذٰلِكَ د۪ينُ الْقَيِّمَةِۜ
-
110:1
اِذَا جَٓاءَ نَصْرُ اللّٰهِ وَالْفَتْحُۙ
-
110:3
فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُۜ اِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا