Hoşgörmek

  • 2:109

    Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (Hakk) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkâra döndürmeyi arzu etmektedirler. Fakat, Allah'ın (bunlarla ilgili bir) emri (ve tedbiri) gelinceye (ve size galibiyet verinceye) kadar (şimdilik) onları bırakın ve (onlara ne sözle, ne de eylemle) ilişmeyin. (Bir müddet kırıcı tavırlarını bağışlayın ve müsamahalı davranıp idare edin.) Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.

  • 4:4

    Kadınlara mehirlerini (şart koşulan evlenme bedellerini) gönül hoşluğuyla isteyerek (ve bir hak olarak) verin. Fakat onlar, kendi arzularıyla size ondan bir şeyi bağışlarlarsa, onu da afiyetle, iç huzuruyla yiyin.

  • 5:13

    (Buna rağmen) Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları (İsrailoğullarını) lanete uğratıp (rahmet ve hidayetimizden uzaklaştırdık) ve kalplerini kaskatı kıldık (vicdanlarını kararttık). Onlar, (Allah'ın kitabındaki ve resmi evraklardaki) kelimeleri konuldukları yerlerden (İlahi hedef ve hikmetlerinden) saptırıp çarpıtmaktadırlar. (Yahudiler ve onlara benzeyen bel’am tipli âlimler; Kur’ani kelime ve kavramları da yanlış yorumlayarak dinde tahrifat yapmakta, haksız kazanç peşinde koşmaktadırlar. Maalesef) Kendilerine hatırlatılan şeyden (uyarılardan yararlanıp) hisse kapmayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan (Yahudilerin hain takımından) sürekli ihanet görüp durursun. Yine de onları (kazanmak ve daha da azdırmamak için) affet, (hazımsız ve saygısız tavırlarına) aldırış etme. Şüphesiz Allah, muhsinleri (iyilik sahiplerini) sever (ve sahip çıkacaktır).

  • 15:85

    Biz gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakilerini Hakkın (Vahdet ve kudret eserlerimizi tanıtmanın ve kullarımı imtihan sırrının) dışında (herhangi bir amaçla) yaratmış değiliz. Hiç şüphesiz (kıyamet ve hesap görmek için takdir edilen) o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (artık Sen onlara karşı) güzel muamele ve tebliğde bulun (gerisini dert etme, gereksiz tartışma ve kışkırtmalardan) yüz çevir.

  • 24:22

    (Her şeye rağmen) Sizden, fazilet ve servet sahibi olanlar (yine de asil ve adil davransınlar; bu gibi fesatlıklara alet olsalar da) yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret etmiş olanlara (şimdiye kadar) vermekte (oldukları yardımlarını kesip) eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoş görsünler. Ki; Allah'ın da sizi bağışlamasını (istemez ve) sevmez misiniz? (Kesinlikle) Allah, Bağışlayandır, Esirgeyendir. (Bu nedenle, hayırlı ve yararlı bir işi yapmamak için yapılan yeminlerden vazgeçilmelidir.)

  • 43:5

    Siz haddini aşan (münkir ve müsrif) bir kavimsiniz diye, şimdi o Zikri (Kur’an’daki İlahi öğüt ve ölçüleri) sizden (muaf tutup) bir yana mı itelim (Kendi emrimizden ve hidayetimizden vaz mı geçelim)?

  • 43:89

    Şimdilik (gaflet ve hıyanet ehlini) bırak, onlara aldırma ve "Selamet olsun" diyerek (oyala!) Artık onlar yakında (gerçeği görüp) bilecek ve anlayacaklardır!

  • 64:14

    Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan (dünyalık çıkarları ve rahatları için sizi ibadet ve istikametten alıkoymak, bâtıla ve günahlara kaydırmak suretiyle) size (dolaylı) düşmanlık edenler vardır. (Kötülüğe ve gaflete daldırmamaları için) Onlardan sakının. Fakat kendilerini affeder, hoş görür ve kabahatlerini örtüp (ıslahlarına çalışır) iseniz, şüphesiz bilmiş olun ki Allah da (sizlere karşı) Gafûr’dur, Rahim’dir.

  • 2:109

    وَدَّ كَث۪يرٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يَرُدُّونَكُمْ مِنْ بَعْدِ ا۪يمَانِكُمْ كُفَّارًاۚ حَسَدًا مِنْ عِنْدِ اَنْفُسِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْحَقُّۚ فَاعْفُوا وَاصْفَحُوا حَتّٰى يَأْتِيَ اللّٰهُ بِاَمْرِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

    Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (Hakk) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkâra döndürmeyi arzu etmektedirler. Fakat, Allah'ın (bunlarla ilgili bir) emri (ve tedbiri) gelinceye (ve size galibiyet verinceye) kadar (şimdilik) onları bırakın ve (onlara ne sözle, ne de eylemle) ilişmeyin. (Bir müddet kırıcı tavırlarını bağışlayın ve müsamahalı davranıp idare edin.) Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.

  • 4:4

    وَاٰتُوا النِّسَٓاءَ صَدُقَاتِهِنَّ نِحْلَةًۜ فَاِنْ طِبْنَ لَكُمْ عَنْ شَيْءٍ مِنْهُ نَفْسًا فَكُلُوهُ هَن۪ٓيـًٔا مَر۪ٓيـًٔا

    Kadınlara mehirlerini (şart koşulan evlenme bedellerini) gönül hoşluğuyla isteyerek (ve bir hak olarak) verin. Fakat onlar, kendi arzularıyla size ondan bir şeyi bağışlarlarsa, onu da afiyetle, iç huzuruyla yiyin.

  • 5:13

    فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةًۚ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِه۪ۙ وَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِه۪ۚ وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلٰى خَٓائِنَةٍ مِنْهُمْ اِلَّا قَل۪يلًا مِنْهُمْ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ

    (Buna rağmen) Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları (İsrailoğullarını) lanete uğratıp (rahmet ve hidayetimizden uzaklaştırdık) ve kalplerini kaskatı kıldık (vicdanlarını kararttık). Onlar, (Allah'ın kitabındaki ve resmi evraklardaki) kelimeleri konuldukları yerlerden (İlahi hedef ve hikmetlerinden) saptırıp çarpıtmaktadırlar. (Yahudiler ve onlara benzeyen bel’am tipli âlimler; Kur’ani kelime ve kavramları da yanlış yorumlayarak dinde tahrifat yapmakta, haksız kazanç peşinde koşmaktadırlar. Maalesef) Kendilerine hatırlatılan şeyden (uyarılardan yararlanıp) hisse kapmayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan (Yahudilerin hain takımından) sürekli ihanet görüp durursun. Yine de onları (kazanmak ve daha da azdırmamak için) affet, (hazımsız ve saygısız tavırlarına) aldırış etme. Şüphesiz Allah, muhsinleri (iyilik sahiplerini) sever (ve sahip çıkacaktır).

  • 15:85

    وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّۜ وَاِنَّ السَّاعَةَ لَاٰتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَم۪يلَ

    Biz gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakilerini Hakkın (Vahdet ve kudret eserlerimizi tanıtmanın ve kullarımı imtihan sırrının) dışında (herhangi bir amaçla) yaratmış değiliz. Hiç şüphesiz (kıyamet ve hesap görmek için takdir edilen) o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (artık Sen onlara karşı) güzel muamele ve tebliğde bulun (gerisini dert etme, gereksiz tartışma ve kışkırtmalardan) yüz çevir.

  • 24:22

    وَلَا يَأْتَلِ اُو۬لُوا الْفَضْلِ مِنْكُمْ وَالسَّعَةِ اَنْ يُؤْتُٓوا اُو۬لِي الْقُرْبٰى وَالْمَسَاك۪ينَ وَالْمُهَاجِر۪ينَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۖ وَلْيَعْفُوا وَلْيَصْفَحُواۜ اَلَا تُحِبُّونَ اَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

    (Her şeye rağmen) Sizden, fazilet ve servet sahibi olanlar (yine de asil ve adil davransınlar; bu gibi fesatlıklara alet olsalar da) yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret etmiş olanlara (şimdiye kadar) vermekte (oldukları yardımlarını kesip) eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoş görsünler. Ki; Allah'ın da sizi bağışlamasını (istemez ve) sevmez misiniz? (Kesinlikle) Allah, Bağışlayandır, Esirgeyendir. (Bu nedenle, hayırlı ve yararlı bir işi yapmamak için yapılan yeminlerden vazgeçilmelidir.)

  • 43:5

    اَفَنَضْرِبُ عَنْكُمُ الذِّكْرَ صَفْحًا اَنْ كُنْتُمْ قَوْمًا مُسْرِف۪ينَ

    Siz haddini aşan (münkir ve müsrif) bir kavimsiniz diye, şimdi o Zikri (Kur’an’daki İlahi öğüt ve ölçüleri) sizden (muaf tutup) bir yana mı itelim (Kendi emrimizden ve hidayetimizden vaz mı geçelim)?

  • 43:89

    فَاصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلَامٌۜ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

    Şimdilik (gaflet ve hıyanet ehlini) bırak, onlara aldırma ve "Selamet olsun" diyerek (oyala!) Artık onlar yakında (gerçeği görüp) bilecek ve anlayacaklardır!

  • 64:14

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ وَاَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْۚ وَاِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

    Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan (dünyalık çıkarları ve rahatları için sizi ibadet ve istikametten alıkoymak, bâtıla ve günahlara kaydırmak suretiyle) size (dolaylı) düşmanlık edenler vardır. (Kötülüğe ve gaflete daldırmamaları için) Onlardan sakının. Fakat kendilerini affeder, hoş görür ve kabahatlerini örtüp (ıslahlarına çalışır) iseniz, şüphesiz bilmiş olun ki Allah da (sizlere karşı) Gafûr’dur, Rahim’dir.

  • 2:109

    وَدَّ كَث۪يرٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يَرُدُّونَكُمْ مِنْ بَعْدِ ا۪يمَانِكُمْ كُفَّارًاۚ حَسَدًا مِنْ عِنْدِ اَنْفُسِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْحَقُّۚ فَاعْفُوا وَاصْفَحُوا حَتّٰى يَأْتِيَ اللّٰهُ بِاَمْرِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

  • 4:4

    وَاٰتُوا النِّسَٓاءَ صَدُقَاتِهِنَّ نِحْلَةًۜ فَاِنْ طِبْنَ لَكُمْ عَنْ شَيْءٍ مِنْهُ نَفْسًا فَكُلُوهُ هَن۪ٓيـًٔا مَر۪ٓيـًٔا

  • 5:13

    فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةًۚ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِه۪ۙ وَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِه۪ۚ وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلٰى خَٓائِنَةٍ مِنْهُمْ اِلَّا قَل۪يلًا مِنْهُمْ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ

  • 15:85

    وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّۜ وَاِنَّ السَّاعَةَ لَاٰتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَم۪يلَ

  • 24:22

    وَلَا يَأْتَلِ اُو۬لُوا الْفَضْلِ مِنْكُمْ وَالسَّعَةِ اَنْ يُؤْتُٓوا اُو۬لِي الْقُرْبٰى وَالْمَسَاك۪ينَ وَالْمُهَاجِر۪ينَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۖ وَلْيَعْفُوا وَلْيَصْفَحُواۜ اَلَا تُحِبُّونَ اَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

  • 43:5

    اَفَنَضْرِبُ عَنْكُمُ الذِّكْرَ صَفْحًا اَنْ كُنْتُمْ قَوْمًا مُسْرِف۪ينَ

  • 43:89

    فَاصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلَامٌۜ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

  • 64:14

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ وَاَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْۚ وَاِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ