Aile
-
2:215
Sana neyi (ve kime) infak edeceklerini sorarlar. De ki: “Hayır olarak infak edeceğiniz şey; anne-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlaradır. Hayır olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir.” (İslam’daki infak sigortası; ana, baba ve yakın akrabaların bakımı için, devletin bilgisi ve özendirmesi dahilindeki bir geçim ve bakım garantisi gibidir.)
-
4:36
(Sadece) Allah'a ibadet (ve emirlerine itaat) edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına (işçi ve memurlarınıza ve özel nikâhlılarınıza) güzellikle davranın. Çünkü Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Onu alçaltıp intikamını alır.)
-
6:151
De ki: “Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi (hiçbir şekilde) asla ortak koşmayın. Ana-Baba’ya ihsan ve ikramla (hizmet yapın, kalplerini kırmayın ve isyandan sakının), yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeye (kalkışmayın. Nüfus planlaması bahanesiyle anne karnında şekillenmiş bebekleri aldırmayın.) Sizin de, onların da, rızıklarını Bizim verdiğimizi (unutmayın.) Çirkin kötülüklerin (her türlü fuhuş ve rezaletlerin) açığına da, gizli saklısına da yaklaşmayın. (Savaş, eşkıyalık, devlete isyan, adam öldürmek gibi) Hak etmeleri dışında, Allah’ın haram kıldığı hiçbir cana kıymayın. İşte böylece (Allah) bunlarla size emredip tavsiyede bulunuyor (huzur ve kurtuluş yolunu öğretiyor). Umulur ki akıl erdirir (ve düşünüp gereğince amel edersiniz).”
-
8:41
Bilin ki, 'ganimet olarak ele geçirdiğiniz' şeylerin beşte biri (devlet ve millet hizmetinde kullanılmak üzere); muhakkak Allah'ın, Resul'ün, Ona yakınlığı olanların, yetimlerin, yoksulların ve yolda kalmışlarındır. Eğer Allah'a (inanıyorsanız); ve Hakk ile Bâtıl’ın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun karşı karşıya kaldığı (ve mü’minlerin kazandığı) günde (Bedir'de) kulumuza (Hz. Muhammed Aleyhisselam’a) indirdiğimize (Kur’ani hükümlere ve müjdelere) iman ediyorsanız (ganimeti böyle bölüşün). Allah, her şeye güç yetirendir.
-
8:72
Gerçek şu ki; iman edenler, (Hakk ve hayır tarafına) hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (mücahitleri ve hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin (gerçek) velisi (ve destekçisi) olanlar bunlardır. İman edip de (Bâtıl’dan Hakka) hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir şeyle velayetiniz (koruma ve kollama mecburiyetiniz) yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, (onlara) yardım (ve destek vermek) üzerinizde bir yükümlülük gereğidir. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı Görendir.
-
8:75
Bundan sonra da, (gerçekten) iman edip (dinleri ve davaları uğrunda) hicret edenler ve sizinle birlikte cihad edenler, işte onlar da sizdendirler. Akrabalar ise, Allah'ın Kitabına göre (mirasta) birbirlerine (yakınlık derecesi nispetinde) önceliklidirler. Doğrusu Allah her şeyi Bilendir.
-
13:38
Kesinlikle, Senden önce de elçiler gönderdik, onlara da eşler ve çocuklar verdik. (Zaten) Allah'ın izni olmaksızın (hiç)bir elçiye herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmesi olacak iş değildir. Her ecel (her varlığın hayat serüveni ve belirlenmiş süresi) için bir kitap (yazılmış ve karar kılınmış bir kader kaydı) vardır.
-
16:90
Şüphesiz Allah, adaleti (hâkim kılmayı ve uygulamayı), ihsanı (görevini tastamam yapmayı ve iyilik ehli olmayı), yakınlara (ihtiyaçlarını karşılayacak oranda) bağışta bulunup bakmayı emreder; çirkin hayâsızlıktan (fahşadan), kötülük ve fenalıklardan, azgınlık ve zorbalıklardan (ise yasaklayıp) sakındırır. Umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz diye size öğüt vermektedir.
-
17:23
Senin Rabbinin hükmü şöyledir: O'ndan başkasına kulluk yapmayın ve anne-babaya ihsan ve iyilikle davranın (diye emretmektedir). Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: "Öf" bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle (ki İslam ve insanlık bunu gerektirir).
-
17:24
Onlara acıyarak alçak gönüllülük kanadını ger ve de ki: "Rabbim, onlar beni küçükken nasıl (şefkatle) terbiye ettilerse Sen de onları esirge" (diye dua etmeli, hürmet ve şefkat göstermelidir).
-
17:26
Akrabaya hakkını ver, (onları yardımsız bırakma ve alâkanı koparma,) yoksula ve yolda kalmışa da (el uzat), ama (elindekini) israf ederek saçıp savurma (ki böyleleri perişan hale düşecektir).
-
25:54
Ve (Allah ki) insanı bir (damla) sudan yaratıp, onu nesep ve sihriyyet (sahibi) kılan (aralarında akrabalık bağı oluşturan) O’dur. Senin Rabbin (sonsuz güç sahibi olarak), her şeye Kâdir olandır.
-
29:8
Biz insana, anne ve babasına iyilik yapmasını tavsiye (emr)ettik. (Ama) Eğer (onlar), hakkında bilgin (ve doğruluğuna dair vicdani kanaatin) olmayan bir şeyi (körü körüne) Bana ortak koşman için seninle çekişip mücadele ederlerse, (bu durumda) artık kesinlikle onlara itaat etme. (Böyle ana-baba istemedi diye Allah’ın emrini terk etmek, şirktir! Çünkü onların hatırı Allah’ın rızasına tercih edilmiştir… Her halde) Dönüşünüz Banadır. Neler yaptıklarınızı Ben size haber vereceğim.
-
29:32
(Hz. İbrahim) Dedi ki: “Ama onun içinde Lut da vardır!.. (Bu masum insanların durumu ne olacaktır?” Melekler) Dediler ki: “Orada kimin olduğunu biz daha iyi biliriz. Kendi karısı dışında, onu ve ailesini elbette kurtaracağız. O (karısı ise) arkada kalacak olanlardan birisidir.” (Çünkü rezillerle işbirlikçidir!)
-
29:33
Vaktâki elçilerimiz Lut’a geldikleri zaman o, bunların (gazap görevlerini sezmesi) dolayısıyla fenalaşıp (kendini kötü hissetmeye) başladı ve içi daralıp sıkıntı bastı. Ona dediler ki: “Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni ve aileni muhakkak kurtaracağız. O ise, arkada kalanlardan olacaktır. (Böylece hıyaneti nedeniyle helak olmayı hak etmiştir.)”
-
31:14
Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) da emir ve tavsiye ettik. Çünkü annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması ise, iki yıl içinde (tamamlanır). Bu nedenle ‘hem Bana, hem anne ve babana şükret ki, dönüş yalnız Banadır.’ (Şükür mü, nankörlük mü yaptığınızın hesabı sorulacaktır.)
-
33:4
Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmamış (iki gönül yaratmamıştır. İmanla beraber inkârın ve nifakın bir kalpte barışık bulunması imkânsızdır). Ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunup “Artık bana annem gibisin” diyerek boşadığınız) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmamıştır; (başkalarından alıp edindiğiniz) evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymamıştır. Bunlar sadece sizin ağzınızla söylediğiniz (boş laflardır. Her konuda elbette) Hakkı söyleyen ve (doğru olan) yola yöneltip-ileten ise ancak Allah’tır.
-
33:6
(Hz.) Peygamber (AS gerçek ve samimi) mü'minlere kendi nefislerinden daha evladır (değerli ve önceliklidir), ve Onun zevceleri de onların (bütün Müslümanların) anneleridir. Rahim sahipleri (yakın akrabalar) da, Allah'ın Kitabında birbirlerine öteki mü'minlerden ve muhacirlerden daha yakındır. (Akrabalık hakkına uyulmalıdır.) Ancak (sadık) dostlarınıza (dava arkadaşlarınıza) ma’ruf üzere (örfe uygun) yapacağınız (yardımlar) başkadır (bu izin verilen ve takdir edilen bir davranıştır); bunlar Kitap'ta yazılmış (Kur’an’da açıklanmış) bulunmaktadır.
-
40:3
Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul edip, (kuluna rahmet ve fazilet kapılarını açan, ama;) cezası da pek şiddetli olan; Kudret, Kerem ve Lütuf sahibi (Allah'tan Hz. Muhammed'e vahyolunan bir Kur'an-ı Azimüşşan’dır). O'ndan başka ilah yoktur. (Bu imtihan hayatının sonunda) Dönüş de O'nadır.
-
42:23
İşte Allah, iman edip salih amellerde bulunan (her işini Hakka, hayra ve halka uygun yapan) kullarına böyle müjde vermektedir. (Ey Nebim!) De ki: "Ben buna (İslam’a çağrıma) karşılık, yakın akrabalıktaki sevgi ve destek (Ehl-i Beyt’ime ve manevi varislerime muhabbet ve meveddet) dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum." Kim (çalışıp çabalayarak) bir iyilik ve güzellik kazanırsa, Biz ondaki iyiliği ve güzelliği arttırırız. Gerçekten Allah Bağışlayandır, şükredene karşılığını fazlasıyla verendir.
-
46:15
Biz insana, ‘anne ve babasına’ iyilikle ve güzelce davranmasını (önemle ve özellikle emir ve) tavsiye ettik. Çünkü annesi onu (aylarca nice) zahmetlere katlanarak (karnında) taşıdı ve onu çok ağır zorluk ve sıkıntıyla doğuruverdi. Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi de (toplam) otuz ay etmektedir. Nihayet (o çocuk) güçlü (olgunluk) çağına erip (yaşı) kırk yıla ulaşınca, (inançlı ve vicdanlı biriyse) der ki: “Rabbim, bana ve ana-babama verdiğin nimetine şükürde bulunmamı ve Senin razı olacağın salih amel(ler) yapmamı bana ilham et; benim için soyumda (evlat ve torunlarım arasında) da salahı (her konuda hayırlı ve yararlı işler yapmamı) verip (neslimde iyilik ve istikameti devam ettir). Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim ve şüphesiz ben Müslümanlardanım.”
-
46:16
İşte bunlar; yaptıklarının en güzelini (ve en güzel biçimde) kabul ettiğimiz ve kötülüklerinden vazgeçtiğimiz; cennet ehli içindeki kimselerdir. (Elbette bu,) Onlara va’ad olunan doğru bir va’addir. (Yakında gerçekleşmiş olacaktır.)
-
46:17
O (nasipsiz) kimse ki, (mü’min) anne ve babasına: "Öf size, benden önce nice nesiller gelip geçmişken (ve hiçbiri geri gelmemişken), beni (diriltilip mahşere) çıkarılacağımla mı tehdit ediyorsunuz?" diyerek (inkâra ve isyana kalkışmaktadır). O ikisi (anne ve babası) ise Allah'a sığınarak: "Yazıklar olsun sana, iman et, şüphesiz Allah'ın va'adi Hakk’tır" (diye uyarsalar da) o: "Bu, geçmişlerin masallarından başkası değildir" deyip (azgınlaşmaktadır).
-
46:18
İşte bunlar (inkârcı vicdansızlar), cinnlerden ve insanlardan kendilerinden evvel gelip-geçmiş ümmetler içinde (azap) sözü üzerlerine hak olmuş kimselerdir. Gerçekten onlar, (ebediyen) ziyana uğrayanlardır.
-
52:21
İman edenler ve nesillerinden bu iman (ve istikamet) üzere kendilerini izleyenler (var ya); Biz onları da (iman ve itaat ehlinin mü’min zürriyetlerini de, aynı nimet ve faziletlere ulaştıracağız, cennete onları da kavuşturup) kendilerine katacağız. (Ama Biz) Onların amellerinden de hiçbir şey eksiltmiş olmayacağız. Herkes kendi (ahiret) kazancı karşılığı (kurtulmak üzere, ipotekli kefil misali) rehin (alınmış) konumundadır.
-
57:2
Göklerin ve yerin (hepsinin ve herkesin) mülkü (ve egemenliği) O'nundur. (Her canlıya ve her hücresine her an hayat verip) Dirilten ve öldürendir. O, her şeye güç yetirendir
-
64:14
Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan (dünyalık çıkarları ve rahatları için sizi ibadet ve istikametten alıkoymak, bâtıla ve günahlara kaydırmak suretiyle) size (dolaylı) düşmanlık edenler vardır. (Kötülüğe ve gaflete daldırmamaları için) Onlardan sakının. Fakat kendilerini affeder, hoş görür ve kabahatlerini örtüp (ıslahlarına çalışır) iseniz, şüphesiz bilmiş olun ki Allah da (sizlere karşı) Gafûr’dur, Rahim’dir.
-
64:15
Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne (bir deneme)dir. Allah ise, büyük ecir (ve en güzel karşılık) O'nun katındadır.
-
84:9
Ve kendi ehline (ailesine ve yakın çevresine) sevinç içinde dönmüş olacaktır.
-
84:13
Çünkü o, (dünyada günahkâr ve isyankâr olmasına rağmen) kendi aile yakınları arasında neşelenip (gururlanmıştı).
-
2:215
يَسْـَٔلُونَكَ مَاذَا يُنْفِقُونَۜ قُلْ مَٓا اَنْفَقْتُمْ مِنْ خَيْرٍ فَلِلْوَالِدَيْنِ وَالْاَقْرَب۪ينَ وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَابْنِ السَّب۪يلِۜ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِه۪ عَل۪يمٌ
Sana neyi (ve kime) infak edeceklerini sorarlar. De ki: “Hayır olarak infak edeceğiniz şey; anne-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlaradır. Hayır olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir.” (İslam’daki infak sigortası; ana, baba ve yakın akrabaların bakımı için, devletin bilgisi ve özendirmesi dahilindeki bir geçim ve bakım garantisi gibidir.)
-
4:36
وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔا وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالًا فَخُورًاۙ
(Sadece) Allah'a ibadet (ve emirlerine itaat) edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına (işçi ve memurlarınıza ve özel nikâhlılarınıza) güzellikle davranın. Çünkü Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Onu alçaltıp intikamını alır.)
-
6:151
قُلْ تَعَالَوْا اَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ اَلَّا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔاۜ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًاۚ وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ مِنْ اِمْلَاقٍۜ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَاِيَّاهُمْۚ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَۚ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّت۪ي حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالْحَقِّۜ ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
De ki: “Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi (hiçbir şekilde) asla ortak koşmayın. Ana-Baba’ya ihsan ve ikramla (hizmet yapın, kalplerini kırmayın ve isyandan sakının), yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeye (kalkışmayın. Nüfus planlaması bahanesiyle anne karnında şekillenmiş bebekleri aldırmayın.) Sizin de, onların da, rızıklarını Bizim verdiğimizi (unutmayın.) Çirkin kötülüklerin (her türlü fuhuş ve rezaletlerin) açığına da, gizli saklısına da yaklaşmayın. (Savaş, eşkıyalık, devlete isyan, adam öldürmek gibi) Hak etmeleri dışında, Allah’ın haram kıldığı hiçbir cana kıymayın. İşte böylece (Allah) bunlarla size emredip tavsiyede bulunuyor (huzur ve kurtuluş yolunu öğretiyor). Umulur ki akıl erdirir (ve düşünüp gereğince amel edersiniz).”
-
8:41
وَاعْلَمُٓوا اَنَّمَا غَنِمْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَاَنَّ لِلّٰهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ اِنْ كُنْتُمْ اٰمَنْتُمْ بِاللّٰهِ وَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Bilin ki, 'ganimet olarak ele geçirdiğiniz' şeylerin beşte biri (devlet ve millet hizmetinde kullanılmak üzere); muhakkak Allah'ın, Resul'ün, Ona yakınlığı olanların, yetimlerin, yoksulların ve yolda kalmışlarındır. Eğer Allah'a (inanıyorsanız); ve Hakk ile Bâtıl’ın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun karşı karşıya kaldığı (ve mü’minlerin kazandığı) günde (Bedir'de) kulumuza (Hz. Muhammed Aleyhisselam’a) indirdiğimize (Kur’ani hükümlere ve müjdelere) iman ediyorsanız (ganimeti böyle bölüşün). Allah, her şeye güç yetirendir.
-
8:72
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَالَّذ۪ينَ اٰوَوْا وَنَصَرُٓوا اُو۬لٰٓئِكَ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يُهَاجِرُوا مَا لَكُمْ مِنْ وَلَايَتِهِمْ مِنْ شَيْءٍ حَتّٰى يُهَاجِرُواۚ وَاِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ اِلَّا عَلٰى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
Gerçek şu ki; iman edenler, (Hakk ve hayır tarafına) hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (mücahitleri ve hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin (gerçek) velisi (ve destekçisi) olanlar bunlardır. İman edip de (Bâtıl’dan Hakka) hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir şeyle velayetiniz (koruma ve kollama mecburiyetiniz) yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, (onlara) yardım (ve destek vermek) üzerinizde bir yükümlülük gereğidir. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı Görendir.
-
8:75
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْ بَعْدُ وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا مَعَكُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ مِنْكُمْۜ وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ
Bundan sonra da, (gerçekten) iman edip (dinleri ve davaları uğrunda) hicret edenler ve sizinle birlikte cihad edenler, işte onlar da sizdendirler. Akrabalar ise, Allah'ın Kitabına göre (mirasta) birbirlerine (yakınlık derecesi nispetinde) önceliklidirler. Doğrusu Allah her şeyi Bilendir.
-
13:38
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ اَزْوَاجًا وَذُرِّيَّةًۜ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ اَنْ يَأْتِيَ بِاٰيَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ لِكُلِّ اَجَلٍ كِتَابٌ
Kesinlikle, Senden önce de elçiler gönderdik, onlara da eşler ve çocuklar verdik. (Zaten) Allah'ın izni olmaksızın (hiç)bir elçiye herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmesi olacak iş değildir. Her ecel (her varlığın hayat serüveni ve belirlenmiş süresi) için bir kitap (yazılmış ve karar kılınmış bir kader kaydı) vardır.
-
16:90
اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَا۪يتَٓائِ ذِي الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Şüphesiz Allah, adaleti (hâkim kılmayı ve uygulamayı), ihsanı (görevini tastamam yapmayı ve iyilik ehli olmayı), yakınlara (ihtiyaçlarını karşılayacak oranda) bağışta bulunup bakmayı emreder; çirkin hayâsızlıktan (fahşadan), kötülük ve fenalıklardan, azgınlık ve zorbalıklardan (ise yasaklayıp) sakındırır. Umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz diye size öğüt vermektedir.
-
17:23
وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّٓا اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًاۜ اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَٓا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَٓا اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَر۪يمًا
Senin Rabbinin hükmü şöyledir: O'ndan başkasına kulluk yapmayın ve anne-babaya ihsan ve iyilikle davranın (diye emretmektedir). Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: "Öf" bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle (ki İslam ve insanlık bunu gerektirir).
-
17:24
وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَان۪ي صَغ۪يرًاۜ
Onlara acıyarak alçak gönüllülük kanadını ger ve de ki: "Rabbim, onlar beni küçükken nasıl (şefkatle) terbiye ettilerse Sen de onları esirge" (diye dua etmeli, hürmet ve şefkat göstermelidir).
-
17:26
وَاٰتِ ذَا الْقُرْبٰى حَقَّهُ وَالْمِسْك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذ۪يرًا
Akrabaya hakkını ver, (onları yardımsız bırakma ve alâkanı koparma,) yoksula ve yolda kalmışa da (el uzat), ama (elindekini) israf ederek saçıp savurma (ki böyleleri perişan hale düşecektir).
-
25:54
وَهُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ مِنَ الْمَٓاءِ بَشَرًا فَجَعَلَهُ نَسَبًا وَصِهْرًاۜ وَكَانَ رَبُّكَ قَد۪يرًا
Ve (Allah ki) insanı bir (damla) sudan yaratıp, onu nesep ve sihriyyet (sahibi) kılan (aralarında akrabalık bağı oluşturan) O’dur. Senin Rabbin (sonsuz güç sahibi olarak), her şeye Kâdir olandır.
-
29:8
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ حُسْنًاۜ وَاِنْ جَاهَدَاكَ لِتُشْرِكَ ب۪ي مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَاۜ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Biz insana, anne ve babasına iyilik yapmasını tavsiye (emr)ettik. (Ama) Eğer (onlar), hakkında bilgin (ve doğruluğuna dair vicdani kanaatin) olmayan bir şeyi (körü körüne) Bana ortak koşman için seninle çekişip mücadele ederlerse, (bu durumda) artık kesinlikle onlara itaat etme. (Böyle ana-baba istemedi diye Allah’ın emrini terk etmek, şirktir! Çünkü onların hatırı Allah’ın rızasına tercih edilmiştir… Her halde) Dönüşünüz Banadır. Neler yaptıklarınızı Ben size haber vereceğim.
-
29:32
قَالَ اِنَّ ف۪يهَا لُوطًاۜ قَالُوا نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَنْ ف۪يهَاۘ لَنُنَجِّيَنَّهُ وَاَهْلَهُٓ اِلَّا امْرَاَتَهُۘ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ
(Hz. İbrahim) Dedi ki: “Ama onun içinde Lut da vardır!.. (Bu masum insanların durumu ne olacaktır?” Melekler) Dediler ki: “Orada kimin olduğunu biz daha iyi biliriz. Kendi karısı dışında, onu ve ailesini elbette kurtaracağız. O (karısı ise) arkada kalacak olanlardan birisidir.” (Çünkü rezillerle işbirlikçidir!)
-
29:33
وَلَمَّٓا اَنْ جَٓاءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا س۪ٓيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالُوا لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ۠ اِنَّا مُنَجُّوكَ وَاَهْلَكَ اِلَّا امْرَاَتَكَ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ
Vaktâki elçilerimiz Lut’a geldikleri zaman o, bunların (gazap görevlerini sezmesi) dolayısıyla fenalaşıp (kendini kötü hissetmeye) başladı ve içi daralıp sıkıntı bastı. Ona dediler ki: “Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni ve aileni muhakkak kurtaracağız. O ise, arkada kalanlardan olacaktır. (Böylece hıyaneti nedeniyle helak olmayı hak etmiştir.)”
-
31:14
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِۚ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْنًا عَلٰى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ ف۪ي عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيْكَۜ اِلَيَّ الْمَص۪يرُ
Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) da emir ve tavsiye ettik. Çünkü annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması ise, iki yıl içinde (tamamlanır). Bu nedenle ‘hem Bana, hem anne ve babana şükret ki, dönüş yalnız Banadır.’ (Şükür mü, nankörlük mü yaptığınızın hesabı sorulacaktır.)
-
33:4
مَا جَعَلَ اللّٰهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ ف۪ي جَوْفِه۪ۚ وَمَا جَعَلَ اَزْوَاجَكُمُ الّٰٓـ۪ٔي تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ اُمَّهَاتِكُمْۚ وَمَا جَعَلَ اَدْعِيَٓاءَكُمْ اَبْنَٓاءَكُمْۜ ذٰلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِاَفْوَاهِكُمْۜ وَاللّٰهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّب۪يلَ
Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmamış (iki gönül yaratmamıştır. İmanla beraber inkârın ve nifakın bir kalpte barışık bulunması imkânsızdır). Ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunup “Artık bana annem gibisin” diyerek boşadığınız) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmamıştır; (başkalarından alıp edindiğiniz) evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymamıştır. Bunlar sadece sizin ağzınızla söylediğiniz (boş laflardır. Her konuda elbette) Hakkı söyleyen ve (doğru olan) yola yöneltip-ileten ise ancak Allah’tır.
-
33:6
اَلنَّبِيُّ اَوْلٰى بِالْمُؤْمِن۪ينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَاَزْوَاجُهُٓ اُمَّهَاتُهُمْۜ وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُهَاجِر۪ينَ اِلَّٓا اَنْ تَفْعَلُٓوا اِلٰٓى اَوْلِيَٓائِكُمْ مَعْرُوفًاۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا
(Hz.) Peygamber (AS gerçek ve samimi) mü'minlere kendi nefislerinden daha evladır (değerli ve önceliklidir), ve Onun zevceleri de onların (bütün Müslümanların) anneleridir. Rahim sahipleri (yakın akrabalar) da, Allah'ın Kitabında birbirlerine öteki mü'minlerden ve muhacirlerden daha yakındır. (Akrabalık hakkına uyulmalıdır.) Ancak (sadık) dostlarınıza (dava arkadaşlarınıza) ma’ruf üzere (örfe uygun) yapacağınız (yardımlar) başkadır (bu izin verilen ve takdir edilen bir davranıştır); bunlar Kitap'ta yazılmış (Kur’an’da açıklanmış) bulunmaktadır.
-
40:3
غَافِرِ الذَّنْبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَد۪يدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ اِلَيْهِ الْمَص۪يرُ
Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul edip, (kuluna rahmet ve fazilet kapılarını açan, ama;) cezası da pek şiddetli olan; Kudret, Kerem ve Lütuf sahibi (Allah'tan Hz. Muhammed'e vahyolunan bir Kur'an-ı Azimüşşan’dır). O'ndan başka ilah yoktur. (Bu imtihan hayatının sonunda) Dönüş de O'nadır.
-
42:23
ذٰلِكَ الَّذ۪ي يُبَشِّرُ اللّٰهُ عِبَادَهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۜ قُلْ لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًا اِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبٰىۜ وَمَنْ يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَزِدْ لَهُ ف۪يهَا حُسْنًاۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ شَكُورٌ
İşte Allah, iman edip salih amellerde bulunan (her işini Hakka, hayra ve halka uygun yapan) kullarına böyle müjde vermektedir. (Ey Nebim!) De ki: "Ben buna (İslam’a çağrıma) karşılık, yakın akrabalıktaki sevgi ve destek (Ehl-i Beyt’ime ve manevi varislerime muhabbet ve meveddet) dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum." Kim (çalışıp çabalayarak) bir iyilik ve güzellik kazanırsa, Biz ondaki iyiliği ve güzelliği arttırırız. Gerçekten Allah Bağışlayandır, şükredene karşılığını fazlasıyla verendir.
-
46:15
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ اِحْسَانًاۜ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًاۜ وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلٰثُونَ شَهْرًاۜ حَتّٰٓى اِذَا بَلَغَ اَشُدَّهُ وَبَلَغَ اَرْبَع۪ينَ سَنَةًۙ قَالَ رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضٰيهُ وَاَصْلِحْ ل۪ي ف۪ي ذُرِّيَّت۪يۚ اِنّ۪ي تُبْتُ اِلَيْكَ وَاِنّ۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ
Biz insana, ‘anne ve babasına’ iyilikle ve güzelce davranmasını (önemle ve özellikle emir ve) tavsiye ettik. Çünkü annesi onu (aylarca nice) zahmetlere katlanarak (karnında) taşıdı ve onu çok ağır zorluk ve sıkıntıyla doğuruverdi. Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi de (toplam) otuz ay etmektedir. Nihayet (o çocuk) güçlü (olgunluk) çağına erip (yaşı) kırk yıla ulaşınca, (inançlı ve vicdanlı biriyse) der ki: “Rabbim, bana ve ana-babama verdiğin nimetine şükürde bulunmamı ve Senin razı olacağın salih amel(ler) yapmamı bana ilham et; benim için soyumda (evlat ve torunlarım arasında) da salahı (her konuda hayırlı ve yararlı işler yapmamı) verip (neslimde iyilik ve istikameti devam ettir). Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim ve şüphesiz ben Müslümanlardanım.”
-
46:16
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ نَتَقَبَّلُ عَنْهُمْ اَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَنَتَجَاوَزُ عَنْ سَيِّـَٔاتِهِمْ ف۪ٓي اَصْحَابِ الْجَنَّةِۜ وَعْدَ الصِّدْقِ الَّذ۪ي كَانُوا يُوعَدُونَ
İşte bunlar; yaptıklarının en güzelini (ve en güzel biçimde) kabul ettiğimiz ve kötülüklerinden vazgeçtiğimiz; cennet ehli içindeki kimselerdir. (Elbette bu,) Onlara va’ad olunan doğru bir va’addir. (Yakında gerçekleşmiş olacaktır.)
-
46:17
وَالَّذ۪ي قَالَ لِوَالِدَيْهِ اُفٍّ لَكُمَٓا اَتَعِدَانِن۪ٓي اَنْ اُخْرَجَ وَقَدْ خَلَتِ الْقُرُونُ مِنْ قَبْل۪ي وَهُمَا يَسْتَغ۪يثَانِ اللّٰهَ وَيْلَكَ اٰمِنْۗ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّۚ فَيَقُولُ مَا هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ
O (nasipsiz) kimse ki, (mü’min) anne ve babasına: "Öf size, benden önce nice nesiller gelip geçmişken (ve hiçbiri geri gelmemişken), beni (diriltilip mahşere) çıkarılacağımla mı tehdit ediyorsunuz?" diyerek (inkâra ve isyana kalkışmaktadır). O ikisi (anne ve babası) ise Allah'a sığınarak: "Yazıklar olsun sana, iman et, şüphesiz Allah'ın va'adi Hakk’tır" (diye uyarsalar da) o: "Bu, geçmişlerin masallarından başkası değildir" deyip (azgınlaşmaktadır).
-
46:18
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ ف۪ٓي اُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِۜ اِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِر۪ينَ
İşte bunlar (inkârcı vicdansızlar), cinnlerden ve insanlardan kendilerinden evvel gelip-geçmiş ümmetler içinde (azap) sözü üzerlerine hak olmuş kimselerdir. Gerçekten onlar, (ebediyen) ziyana uğrayanlardır.
-
52:21
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُمْ بِا۪يمَانٍ اَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَٓا اَلَتْنَاهُمْ مِنْ عَمَلِهِمْ مِنْ شَيْءٍۜ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَه۪ينٌ
İman edenler ve nesillerinden bu iman (ve istikamet) üzere kendilerini izleyenler (var ya); Biz onları da (iman ve itaat ehlinin mü’min zürriyetlerini de, aynı nimet ve faziletlere ulaştıracağız, cennete onları da kavuşturup) kendilerine katacağız. (Ama Biz) Onların amellerinden de hiçbir şey eksiltmiş olmayacağız. Herkes kendi (ahiret) kazancı karşılığı (kurtulmak üzere, ipotekli kefil misali) rehin (alınmış) konumundadır.
-
57:2
لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ يُحْي۪ وَيُم۪يتُۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Göklerin ve yerin (hepsinin ve herkesin) mülkü (ve egemenliği) O'nundur. (Her canlıya ve her hücresine her an hayat verip) Dirilten ve öldürendir. O, her şeye güç yetirendir
-
64:14
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ وَاَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْۚ وَاِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan (dünyalık çıkarları ve rahatları için sizi ibadet ve istikametten alıkoymak, bâtıla ve günahlara kaydırmak suretiyle) size (dolaylı) düşmanlık edenler vardır. (Kötülüğe ve gaflete daldırmamaları için) Onlardan sakının. Fakat kendilerini affeder, hoş görür ve kabahatlerini örtüp (ıslahlarına çalışır) iseniz, şüphesiz bilmiş olun ki Allah da (sizlere karşı) Gafûr’dur, Rahim’dir.
-
64:15
اِنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ
Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne (bir deneme)dir. Allah ise, büyük ecir (ve en güzel karşılık) O'nun katındadır.
-
84:9
وَيَنْقَلِبُ اِلٰٓى اَهْلِه۪ مَسْرُورًاۜ
Ve kendi ehline (ailesine ve yakın çevresine) sevinç içinde dönmüş olacaktır.
-
84:13
اِنَّهُ كَانَ ف۪ٓي اَهْلِه۪ مَسْرُورًا
Çünkü o, (dünyada günahkâr ve isyankâr olmasına rağmen) kendi aile yakınları arasında neşelenip (gururlanmıştı).
-
2:215
يَسْـَٔلُونَكَ مَاذَا يُنْفِقُونَۜ قُلْ مَٓا اَنْفَقْتُمْ مِنْ خَيْرٍ فَلِلْوَالِدَيْنِ وَالْاَقْرَب۪ينَ وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَابْنِ السَّب۪يلِۜ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِه۪ عَل۪يمٌ
-
4:36
وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔا وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالًا فَخُورًاۙ
-
6:151
قُلْ تَعَالَوْا اَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ اَلَّا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـًٔاۜ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًاۚ وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ مِنْ اِمْلَاقٍۜ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَاِيَّاهُمْۚ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَۚ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّت۪ي حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالْحَقِّۜ ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
-
8:41
وَاعْلَمُٓوا اَنَّمَا غَنِمْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَاَنَّ لِلّٰهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ اِنْ كُنْتُمْ اٰمَنْتُمْ بِاللّٰهِ وَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
-
8:72
اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَالَّذ۪ينَ اٰوَوْا وَنَصَرُٓوا اُو۬لٰٓئِكَ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يُهَاجِرُوا مَا لَكُمْ مِنْ وَلَايَتِهِمْ مِنْ شَيْءٍ حَتّٰى يُهَاجِرُواۚ وَاِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ اِلَّا عَلٰى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
-
8:75
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْ بَعْدُ وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا مَعَكُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ مِنْكُمْۜ وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ
-
13:38
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ اَزْوَاجًا وَذُرِّيَّةًۜ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ اَنْ يَأْتِيَ بِاٰيَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ لِكُلِّ اَجَلٍ كِتَابٌ
-
16:90
اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَا۪يتَٓائِ ذِي الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
-
17:23
وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّٓا اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًاۜ اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَٓا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَٓا اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَر۪يمًا
-
17:24
وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَان۪ي صَغ۪يرًاۜ
-
17:26
وَاٰتِ ذَا الْقُرْبٰى حَقَّهُ وَالْمِسْك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذ۪يرًا
-
25:54
وَهُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ مِنَ الْمَٓاءِ بَشَرًا فَجَعَلَهُ نَسَبًا وَصِهْرًاۜ وَكَانَ رَبُّكَ قَد۪يرًا
-
29:8
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ حُسْنًاۜ وَاِنْ جَاهَدَاكَ لِتُشْرِكَ ب۪ي مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَاۜ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
-
29:32
قَالَ اِنَّ ف۪يهَا لُوطًاۜ قَالُوا نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَنْ ف۪يهَاۘ لَنُنَجِّيَنَّهُ وَاَهْلَهُٓ اِلَّا امْرَاَتَهُۘ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ
-
29:33
وَلَمَّٓا اَنْ جَٓاءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا س۪ٓيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالُوا لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ۠ اِنَّا مُنَجُّوكَ وَاَهْلَكَ اِلَّا امْرَاَتَكَ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ
-
31:14
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِۚ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْنًا عَلٰى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ ف۪ي عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيْكَۜ اِلَيَّ الْمَص۪يرُ
-
33:4
مَا جَعَلَ اللّٰهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ ف۪ي جَوْفِه۪ۚ وَمَا جَعَلَ اَزْوَاجَكُمُ الّٰٓـ۪ٔي تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ اُمَّهَاتِكُمْۚ وَمَا جَعَلَ اَدْعِيَٓاءَكُمْ اَبْنَٓاءَكُمْۜ ذٰلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِاَفْوَاهِكُمْۜ وَاللّٰهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّب۪يلَ
-
33:6
اَلنَّبِيُّ اَوْلٰى بِالْمُؤْمِن۪ينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَاَزْوَاجُهُٓ اُمَّهَاتُهُمْۜ وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُهَاجِر۪ينَ اِلَّٓا اَنْ تَفْعَلُٓوا اِلٰٓى اَوْلِيَٓائِكُمْ مَعْرُوفًاۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا
-
40:3
غَافِرِ الذَّنْبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَد۪يدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ اِلَيْهِ الْمَص۪يرُ
-
42:23
ذٰلِكَ الَّذ۪ي يُبَشِّرُ اللّٰهُ عِبَادَهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۜ قُلْ لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًا اِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبٰىۜ وَمَنْ يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَزِدْ لَهُ ف۪يهَا حُسْنًاۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ شَكُورٌ
-
46:15
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ اِحْسَانًاۜ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًاۜ وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلٰثُونَ شَهْرًاۜ حَتّٰٓى اِذَا بَلَغَ اَشُدَّهُ وَبَلَغَ اَرْبَع۪ينَ سَنَةًۙ قَالَ رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضٰيهُ وَاَصْلِحْ ل۪ي ف۪ي ذُرِّيَّت۪يۚ اِنّ۪ي تُبْتُ اِلَيْكَ وَاِنّ۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ
-
46:16
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ نَتَقَبَّلُ عَنْهُمْ اَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَنَتَجَاوَزُ عَنْ سَيِّـَٔاتِهِمْ ف۪ٓي اَصْحَابِ الْجَنَّةِۜ وَعْدَ الصِّدْقِ الَّذ۪ي كَانُوا يُوعَدُونَ
-
46:17
وَالَّذ۪ي قَالَ لِوَالِدَيْهِ اُفٍّ لَكُمَٓا اَتَعِدَانِن۪ٓي اَنْ اُخْرَجَ وَقَدْ خَلَتِ الْقُرُونُ مِنْ قَبْل۪ي وَهُمَا يَسْتَغ۪يثَانِ اللّٰهَ وَيْلَكَ اٰمِنْۗ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّۚ فَيَقُولُ مَا هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ
-
46:18
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ ف۪ٓي اُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِۜ اِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِر۪ينَ
-
52:21
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُمْ بِا۪يمَانٍ اَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَٓا اَلَتْنَاهُمْ مِنْ عَمَلِهِمْ مِنْ شَيْءٍۜ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَه۪ينٌ
-
57:2
لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ يُحْي۪ وَيُم۪يتُۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
-
64:14
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ وَاَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْۚ وَاِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
-
64:15
اِنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ
-
84:9
وَيَنْقَلِبُ اِلٰٓى اَهْلِه۪ مَسْرُورًاۜ
-
84:13
اِنَّهُ كَانَ ف۪ٓي اَهْلِه۪ مَسْرُورًا