Eyyub(A.S.)

  • 6:84

    Ve ona İshak'ı ve Yakub’u armağan ettik, hepsini hidayete eriştirdik; bundan önce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u hidayete ulaştırdık. Biz, iyilik yapanları (ihsan ve ihlas sahibi olanları) işte böyle ödüllendiririz.

  • 21:83

    Hani Eyyub da o (sıkıntı) vaktinde Rabbine: “Şüphesiz bu sıkıntı (ve hastalık) beni (iyice) sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametlisisin” diye yalvarıp nida etmişti.

  • 38:41

    Kulumuz Eyyub’u da hatırla. Hani o: “Doğrusu şeytan bana, kahredici bir acı hastalık sıkıntısı ve azap kahrı dokundurdu, (aciz ve çaresiz kaldım Allah’ım!)” diye Rabbine nida edip yakarmıştı.

  • 38:44

    "Ve eline bir deste (ekin sapı) al, onunla (hanımına bir kere) vur ve böylece andını bozmuş olma" (diyerek yemin kefaretini kolaylaştırdık). Gerçekten, Biz onu (Eyyub'u) sabredici bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi. (Hep Rabbine sığınırdı.) [Not: Yıllar süren hastalık ve darlık sırasında, Hz. Eyyub’un, hizmetinden usanıp sızlanan hanımına kızıp, ona 100 sopa vuracağına dair yemin lafı ağzından çıkmıştı. Bu ayetle hafif ve nahif (zayıf) olan 100 buğday sapını bağlayıp, eşine bir tane vurmasıyla bu yemininden kurtulacağı hatırlatılmıştı. Böylece tüm Müslümanlara da bu tür cezalarda bir kolaylık yolu açılmıştı.]

  • 6:84

    وَوَهَبْنَا لَهُٓ اِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَۜ كُلًّا هَدَيْنَاۚ وَنُوحًا هَدَيْنَا مِنْ قَبْلُ وَمِنْ ذُرِّيَّتِه۪ دَاوُ۫دَ وَسُلَيْمٰنَ وَاَيُّوبَ وَيُوسُفَ وَمُوسٰى وَهٰرُونَۜ وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَۙ

    Ve ona İshak'ı ve Yakub’u armağan ettik, hepsini hidayete eriştirdik; bundan önce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u hidayete ulaştırdık. Biz, iyilik yapanları (ihsan ve ihlas sahibi olanları) işte böyle ödüllendiririz.

  • 21:83

    وَاَيُّوبَ اِذْ نَادٰى رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَۚ

    Hani Eyyub da o (sıkıntı) vaktinde Rabbine: “Şüphesiz bu sıkıntı (ve hastalık) beni (iyice) sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametlisisin” diye yalvarıp nida etmişti.

  • 38:41

    وَاذْكُرْ عَبْدَنَٓا اَيُّوبَۢ اِذْ نَادٰى رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَسَّنِيَ الشَّيْطَانُ بِنُصْبٍ وَعَذَابٍۜ

    Kulumuz Eyyub’u da hatırla. Hani o: “Doğrusu şeytan bana, kahredici bir acı hastalık sıkıntısı ve azap kahrı dokundurdu, (aciz ve çaresiz kaldım Allah’ım!)” diye Rabbine nida edip yakarmıştı.

  • 38:44

    وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًا فَاضْرِبْ بِه۪ وَلَا تَحْنَثْۜ اِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِرًاۜ نِعْمَ الْعَبْدُۜ اِنَّهُٓ اَوَّابٌ

    "Ve eline bir deste (ekin sapı) al, onunla (hanımına bir kere) vur ve böylece andını bozmuş olma" (diyerek yemin kefaretini kolaylaştırdık). Gerçekten, Biz onu (Eyyub'u) sabredici bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi. (Hep Rabbine sığınırdı.) [Not: Yıllar süren hastalık ve darlık sırasında, Hz. Eyyub’un, hizmetinden usanıp sızlanan hanımına kızıp, ona 100 sopa vuracağına dair yemin lafı ağzından çıkmıştı. Bu ayetle hafif ve nahif (zayıf) olan 100 buğday sapını bağlayıp, eşine bir tane vurmasıyla bu yemininden kurtulacağı hatırlatılmıştı. Böylece tüm Müslümanlara da bu tür cezalarda bir kolaylık yolu açılmıştı.]