Din

  • 1:3

    (Ki) O (dünyada her şeye ve herkese acıyıp kollayan) RAHMAN’dır, (ahirette ise mü’min ve müstakim kullarını bağışlayıp sonsuz rahmetine kavuşturacak) RAHİM (olan Allah’tır).

  • 6:70

    (Ey Resulüm! İslamiyet’in gereklerini ve gerçeklerini kendi basit zevklerine alet edip hafife alarak; yarı çıplak TV çekimleri, “Allah-Allah” nakaratlı şehvet türküleri, Ramazan festivalleri, Bayram tatilleri gibi) Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) yapanları, (İslam’ı; yaşam imtihanının motoru ve esası değil, bir aksesuarı gibi kullanan) ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılıp aldatanları (uyardığın halde Kur’an’a uymadıkları için, kapıldıkları gaflet içerisinde) bırak (oyalansınlar…) Onunla (bu Kur’an’la) hatırlat ki, bir kimse kendi kazandıklarıyla (işledikleri kötülük, zulüm ve günahları yüzünden şeytani bir gaflet ve cesaretle) helake düşmesin; (veya herkes çalışıp çabalayarak elde ettiği konuma erişsin. Artık böylesinin) Allah’tan başka (umut bağladığı ve kendisine yardımcı olacağını sandığı) ne bir velisi, ne de bir şefaatçisi bulunacaktır; (kurtulmak için) her türlü fidyeyi (rüşveti ve suç bedelini) verse de kabul olunmayacaktır. İşte bunlar kazandıkları (haksızlık ve hayâsızlıkları)nın eline teslim edilmiş (kendi kazdıkları tuzağa itilmiş) durumdadırlar. (Bunlar) İnkârcı olduklarından dolayı onlar için kaynar (irinli) bir içecek ve acı bir azap vardır.

  • 42:8

    Eğer Allah dileseydi, onları (insanların hepsini) herhalde (aynı düşüncede) tek bir ümmet kılardı (ama imtihan gereği serbest bıraktı). Lâkin O, dilediğini (ve hak edeni) Kendi rahmetine sokar. Zalimlere gelince; onlar için ne bir veli vardır, ne bir yardımcı (bulunabilir).

  • 42:9

    Yoksa onlar, O'nun (Allah’ın) dışında birtakım veliler (hüküm vericiler, sahipler ve şefaatçiler) mi edindiler? (Ve onlara mı güvenmektedirler!) İşte Allah; (gerçek) Veli O'dur, ölüleri dirilten O'dur. O, her şeye güç yetirendir. (Gerçek mürşitler, insanları İslam ahlâkına ve Kur’an ahkamına rehberlik edenlerdir.)

  • 42:21

    Yoksa onların, Din(le ilgili meseleler)den; Allah’ın izin vermediği (İslam’a aykırı) şeyleri, kendileri için şeriat (Anayasa ve kanun) olarak belirleyen (veya İslam şeriatına aykırı fetvalar veren) ortakları (ve Cenab-ı Hakka şirk koştukları Tağutları) mı vardır?.. Eğer o fasıl kelimesi (imtihan süreci ve iyilerle kötülerin ayrılıp seçilmesi) olmasaydı, elbette aralarında hüküm (karar) verilmiş (ve işleri bitirilmiş) olacaktı. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır. (Çünkü; Allah'ın Şeriatını bozmak ve İslam'ın temel esaslarını yok saymak veya yozlaştırmak, Allah'ın asla izin vermediği bir davranıştır, bu şirk ve zulüm sayılmıştır.)

  • 98:4

    Kitap Ehlinden olanlar, ancak kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra (Allah’ın ayetlerini yanlış yorumlama ve yozlaştırma çabalarından ve kıskançlık damarlarından dolayı) fırkalara ayrılmışlardır.

  • 98:5

    Oysa onlar, Dini sadece O'na halis kılan hanifler (Allah'ı birleyenler) olarak, ancak Allah'a kulluk etmek, namazı dosdoğru ikame edip (huzur ve şuurla yerine getirmek) ve zekâtı vermek dışında (yanlış ve yararsız şeylerle) emrolunmamışlardı. İşte en doğru (dimdik ve sapasağlam) din bu (İslam)dır.

  • 1:3

    اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِۙ

    (Ki) O (dünyada her şeye ve herkese acıyıp kollayan) RAHMAN’dır, (ahirette ise mü’min ve müstakim kullarını bağışlayıp sonsuz rahmetine kavuşturacak) RAHİM (olan Allah’tır).

  • 6:70

    وَذَرِ الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا د۪ينَهُمْ لَعِبًا وَلَهْوًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَذَكِّرْ بِه۪ٓ اَنْ تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْۗ لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِيٌّ وَلَا شَف۪يعٌۚ وَاِنْ تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لَا يُؤْخَذْ مِنْهَاۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اُبْسِلُوا بِمَا كَسَبُواۚ لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَم۪يمٍ وَعَذَابٌ اَل۪يمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ۟

    (Ey Resulüm! İslamiyet’in gereklerini ve gerçeklerini kendi basit zevklerine alet edip hafife alarak; yarı çıplak TV çekimleri, “Allah-Allah” nakaratlı şehvet türküleri, Ramazan festivalleri, Bayram tatilleri gibi) Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) yapanları, (İslam’ı; yaşam imtihanının motoru ve esası değil, bir aksesuarı gibi kullanan) ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılıp aldatanları (uyardığın halde Kur’an’a uymadıkları için, kapıldıkları gaflet içerisinde) bırak (oyalansınlar…) Onunla (bu Kur’an’la) hatırlat ki, bir kimse kendi kazandıklarıyla (işledikleri kötülük, zulüm ve günahları yüzünden şeytani bir gaflet ve cesaretle) helake düşmesin; (veya herkes çalışıp çabalayarak elde ettiği konuma erişsin. Artık böylesinin) Allah’tan başka (umut bağladığı ve kendisine yardımcı olacağını sandığı) ne bir velisi, ne de bir şefaatçisi bulunacaktır; (kurtulmak için) her türlü fidyeyi (rüşveti ve suç bedelini) verse de kabul olunmayacaktır. İşte bunlar kazandıkları (haksızlık ve hayâsızlıkları)nın eline teslim edilmiş (kendi kazdıkları tuzağa itilmiş) durumdadırlar. (Bunlar) İnkârcı olduklarından dolayı onlar için kaynar (irinli) bir içecek ve acı bir azap vardır.

  • 42:8

    وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَعَلَهُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلٰكِنْ يُدْخِلُ مَنْ يَشَٓاءُ ف۪ي رَحْمَتِه۪ۜ وَالظَّالِمُونَ مَا لَهُمْ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ

    Eğer Allah dileseydi, onları (insanların hepsini) herhalde (aynı düşüncede) tek bir ümmet kılardı (ama imtihan gereği serbest bıraktı). Lâkin O, dilediğini (ve hak edeni) Kendi rahmetine sokar. Zalimlere gelince; onlar için ne bir veli vardır, ne bir yardımcı (bulunabilir).

  • 42:9

    اَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءَۚ فَاللّٰهُ هُوَ الْوَلِيُّ وَهُوَ يُحْيِ الْمَوْتٰىۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ۟

    Yoksa onlar, O'nun (Allah’ın) dışında birtakım veliler (hüküm vericiler, sahipler ve şefaatçiler) mi edindiler? (Ve onlara mı güvenmektedirler!) İşte Allah; (gerçek) Veli O'dur, ölüleri dirilten O'dur. O, her şeye güç yetirendir. (Gerçek mürşitler, insanları İslam ahlâkına ve Kur’an ahkamına rehberlik edenlerdir.)

  • 42:21

    اَمْ لَهُمْ شُرَكٰٓؤُ۬ا شَرَعُوا لَهُمْ مِنَ الدّ۪ينِ مَا لَمْ يَأْذَنْ بِهِ اللّٰهُۜ وَلَوْلَا كَلِمَةُ الْفَصْلِ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْۜ وَاِنَّ الظَّالِم۪ينَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ

    Yoksa onların, Din(le ilgili meseleler)den; Allah’ın izin vermediği (İslam’a aykırı) şeyleri, kendileri için şeriat (Anayasa ve kanun) olarak belirleyen (veya İslam şeriatına aykırı fetvalar veren) ortakları (ve Cenab-ı Hakka şirk koştukları Tağutları) mı vardır?.. Eğer o fasıl kelimesi (imtihan süreci ve iyilerle kötülerin ayrılıp seçilmesi) olmasaydı, elbette aralarında hüküm (karar) verilmiş (ve işleri bitirilmiş) olacaktı. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır. (Çünkü; Allah'ın Şeriatını bozmak ve İslam'ın temel esaslarını yok saymak veya yozlaştırmak, Allah'ın asla izin vermediği bir davranıştır, bu şirk ve zulüm sayılmıştır.)

  • 98:4

    وَمَا تَفَرَّقَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَتْهُمُ الْبَيِّنَةُۜ

    Kitap Ehlinden olanlar, ancak kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra (Allah’ın ayetlerini yanlış yorumlama ve yozlaştırma çabalarından ve kıskançlık damarlarından dolayı) fırkalara ayrılmışlardır.

  • 98:5

    وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُوا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَ حُنَفَٓاءَ وَيُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُوا الزَّكٰوةَ وَذٰلِكَ د۪ينُ الْقَيِّمَةِۜ

    Oysa onlar, Dini sadece O'na halis kılan hanifler (Allah'ı birleyenler) olarak, ancak Allah'a kulluk etmek, namazı dosdoğru ikame edip (huzur ve şuurla yerine getirmek) ve zekâtı vermek dışında (yanlış ve yararsız şeylerle) emrolunmamışlardı. İşte en doğru (dimdik ve sapasağlam) din bu (İslam)dır.