168. Sayfa

9. Cüz

  • 7:150

    وَلَمَّا رَجَعَ مُوسٰٓى اِلٰى قَوْمِه۪ غَضْبَانَ اَسِفًاۙ قَالَ بِئْسَمَا خَلَفْتُمُون۪ي مِنْ بَعْد۪يۚ اَعَجِلْتُمْ اَمْرَ رَبِّكُمْۚ وَاَلْقَى الْاَلْوَاحَ وَاَخَذَ بِرَأْسِ اَخ۪يهِ يَجُرُّهُٓ اِلَيْهِۜ قَالَ ابْنَ اُمَّ اِنَّ الْقَوْمَ اسْتَضْعَفُون۪ي وَكَادُوا يَقْتُلُونَن۪يۘ فَلَا تُشْمِتْ بِيَ الْاَعْدَٓاءَ وَلَا تَجْعَلْن۪ي مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ

    Vaktâki Musa oldukça kızgın ve üzgün olarak kavmine döndüğünde onlara: "Beni arkamdan, ne kötü temsil ettiniz (ne çirkin işler çevirdiniz)? Rabbinizin (azap) emrini çabuklaştıracak (sapkınlık ve taşkınlıklara yöneldiniz), öyle mi?" dedi. (Allah’ın emirleri yazılı) Levhaları bıraktı ve kardeşini başından (saçından) tutup kendisine doğru çekmeye başlayınca (Harun ona:) "Ey anamın oğlu, (fırsatçı ve fesatçı bir topluluk olan) bu kavim beni zayıf buldular (hırpalayıp çaresiz bıraktılar) ve neredeyse beni öldürmeye kalkıştılar. Bari sen düşmanları sevindirip bana güldürecek (ve kuru gürültüyle onların diline düşürecek) bir şey yapma ve beni bu zalimler topluluğuyla beraber kılma (onlarla bir tutma!)" diye (yalvardı).

  • 7:151

    قَالَ رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَلِاَخ۪ي وَاَدْخِلْنَا ف۪ي رَحْمَتِكَۘ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ۟

    (Musa) Dedi ki: "Rabbim, (bu tedbirsizlik ve beceriksizlikten dolayı) beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine katıp (koru…) Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın."

  • 7:152

    اِنَّ الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا الْعِجْلَ سَيَنَالُهُمْ غَضَبٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَذِلَّةٌ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُفْتَر۪ينَ

    Şüphesiz, (altın) buzağıyı (ve servet putlarını-tanrı) edinenlere (her asırda) Rablerinden bir gazap ve dünya hayatında bir zillet (ve esaret) ulaşıp kuşatacaktır. İşte Biz, 'yalan düzüp-uyduranları' (ve haramları helâl sayanları) böyle cezalandırırız.

  • 7:153

    وَالَّذ۪ينَ عَمِلُوا السَّيِّـَٔاتِ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِهَا وَاٰمَنُواۘ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ

    (Böyle birçok) Kötülük (ve nankörlük) işleyip bunun ardından (samimiyetle) tevbe edenler ve tam iman edip (İslam’a yönelenlere gelince); hiç şüphesiz Rabbin, bundan (tevbeden) sonra elbette Bağışlayandır, Esirgeyip Koruyandır.

  • 7:154

    وَلَمَّا سَكَتَ عَنْ مُوسَى الْغَضَبُ اَخَذَ الْاَلْوَاحَۚ وَف۪ي نُسْخَتِهَا هُدًى وَرَحْمَةٌ لِلَّذ۪ينَ هُمْ لِرَبِّهِمْ يَرْهَبُونَ

    Musa kabaran öfkesi (gazabı) yatışınca (Tevrat’ın Kutsal Emirleri kayıtlı) Levhalar'ı (eline) aldı. (Onlardan bir) Nüshasında, "Rablerinden korkanlar için (elbette) bir hidayet ve bir rahmet (doğru yolu bulmak ve onurlu yaşamak) vardır" (yazılıydı).

  • 7:155

    وَاخْتَارَ مُوسٰى قَوْمَهُ سَبْع۪ينَ رَجُلًا لِم۪يقَاتِنَاۚ فَلَمَّٓا اَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ اَهْلَكْتَهُمْ مِنْ قَبْلُ وَاِيَّايَۜ اَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَٓاءُ مِنَّاۚ اِنْ هِيَ اِلَّا فِتْنَتُكَۜ تُضِلُّ بِهَا مَنْ تَشَٓاءُ وَتَهْد۪ي مَنْ تَشَٓاءُۜ اَنْتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الْغَافِر۪ينَ

    Musa, belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam ayırıp seçti. (Ardından) Bunları da '(korkudan) dayanılmaz bir sarsıntı' (deprem şaşkınlığı ve panik havası) tutuverince, dedi ki: "Rabbim, eğer dileseydin, onları ve beni daha önceden helak ederdin. (Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından (ve yapmaları gerektiği halde yapmadıklarından) dolayı bizi helak mı edeceksin? (Gerçi) O da Senin deneme (fitne)nden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim Velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge; çünkü bağışlayanların en hayırlısı Sensin (Allah’ım).”