-
8:9
اِذْ تَسْتَغ۪يثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ اَنّ۪ي مُمِدُّكُمْ بِاَلْفٍ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ مُرْدِف۪ينَ
Hatırlayın ki, o vakit siz Rabbinizden yardım dilemiştiniz de, O da hemen (Peygambere), “Ben peş peşe (inen) bin melek ile size yardım edeceğim” diyerek duanıza icabet (ve kabul) etmişti.
-
8:10
وَمَا جَعَلَهُ اللّٰهُ اِلَّا بُشْرٰى وَلِتَطْمَئِنَّ بِه۪ قُلُوبُكُمْۚ وَمَا النَّصْرُ اِلَّا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ۟
(Aslında) Allah bunu, sadece bir müjde olması ve kalplerinizin tatmin bulması için yapmıştı; (yoksa) Allah'ın katından başkasında nusret (zafer ve yardım) yoktur. Hiç şüphesiz Allah Üstün ve Güçlü olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir.
-
8:11
اِذْ يُغَشّ۪يكُمُ النُّعَاسَ اَمَنَةً مِنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً لِيُطَهِّرَكُمْ بِه۪ وَيُذْهِبَ عَنْكُمْ رِجْزَ الشَّيْطَانِ وَلِيَرْبِطَ عَلٰى قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ الْاَقْدَامَۜ
Hani (Allah) Kendisinden bir güvenlik olarak o sırada sizi bir uyuklama bürüyordu (böylece yorgunluk ve yılgınlığınızı gideriyordu). Sizi Kendisiyle tertemiz kılıvermek, sizden şeytanın pisliklerini (içinizdeki şüphe ve endişeleri) gidermek, kalplerinizin üstünde (güven ve kararlılık duygusunu) pekiştirmek ve bununla ayaklarınızı (Arz üzerinde ve cihad hizmetinde) sağlamlaştırıp yerleştirmek için size gökten su (yağmur) indiriyordu.
-
8:12
اِذْ يُوح۪ي رَبُّكَ اِلَى الْمَلٰٓئِكَةِ اَنّ۪ي مَعَكُمْ فَثَبِّتُوا الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ سَاُلْق۪ي ف۪ي قُلُوبِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ فَاضْرِبُوا فَوْقَ الْاَعْنَاقِ وَاضْرِبُوا مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍۜ
Rabbin meleklere vahyetmişti ki: "Şüphesiz Ben sizinleyim. Haydi; iman edenlere (cihadın zorluklarına katlanma ve) sağlamlık (duygusu) katın, inkâr edenlerin kalplerine ise amansız bir korku ve dehşet salacağım. Öyleyse (ey mücahit mü’minler ve manevi görevliler), vurun (zalim kâfirlerin) boyunlarının üstüne, (onların elebaşlarını ve merkezi teşkilatlarını etkisiz kılın) ve vurun onların bütün parmaklarına!" (Küfür ve zulüm güçlerinin altyapılarını, yan kuruluşlarını ve kollarını, irtibat ve destek kanallarını koparıp dağıtın ve böylece onların kirli ve kibirli oyunlarını bozup boşa çıkarın! Buyurmuştu.)
-
8:13
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ شَٓاقُّوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۚ وَمَنْ يُشَاقِقِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَاِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ
Bu (Cenab-ı Hakkın gazabına uğramaları) elbette, onların Allah'a ve Elçisine muhalefet edip başkaldırmaları dolayısıyladır. Kim Allah'a ve Elçisine başkaldırır (da Hakk yoldan ayrılır)sa, şüphesiz Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.
-
8:14
ذٰلِكُمْ فَذُوقُوهُ وَاَنَّ لِلْكَافِر۪ينَ عَذَابَ النَّارِ
(Ey müşrikler!) İşte bu sizin (hak ettiğiniz beladır, dünyada iken) şimdilik bunu tadınız... Elbette inkâra sapanlara (ayrıca ahirette) bir de ateş azabı vardır.
-
8:15
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا لَق۪يتُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا زَحْفًا فَلَا تُوَلُّوهُمُ الْاَدْبَارَۚ
Ey iman edenler! Toplu olarak kâfirlerle karşılaştığınız (ve onların hücumuna uğradığınız) zaman, hemen (korkup gevşeyerek kaçmak üzere) onlara arkanızı dönmeyin (direnin ve mücadeleyi bırakmayın)!
-
8:16
وَمَنْ يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٍ دُبُرَهُٓ اِلَّا مُتَحَرِّفًا لِقِتَالٍ اَوْ مُتَحَيِّزًا اِلٰى فِئَةٍ فَقَدْ بَٓاءَ بِغَضَبٍ مِنَ اللّٰهِ وَمَأْوٰيهُ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ
Kim onlara böyle bir günde -yine tekrar savaşmak için (taktik gereği) bir yana çekilen, ya da bir başka bölüğe katılmak için yer değiştiren dışında- (her kim) arkasını çevirir (de cihaddan ve Hakk davadan vazgeçerse), gerçekten o, Allah'tan bir gazaba uğramıştır ve onun barınma yeri de cehennem olacaktır. O ne kötü bir yataktır.