157. Sayfa

8. Cüz

  • 7:58

    وَالْبَلَدُ الطَّيِّبُ يَخْرُجُ نَبَاتُهُ بِاِذْنِ رَبِّه۪ۚ وَالَّذ۪ي خَبُثَ لَا يَخْرُجُ اِلَّا نَكِدًاۜ كَذٰلِكَ نُصَرِّفُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَشْكُرُونَ۟

    (Toprağı ve iklim şartları) Güzel (arazinin ve verimli) belde ve ülkenin bitkisi, Rabbinin izniyle (bereket ve bollukla) çıkar; kötü çorak olan yerlerden ise kavruktan ve yararsız otlardan başkası çıkmaz. İşte Biz, şükreden bir topluluk için ayetleri böyle çeşitli biçimlerde açıklamaktayız. (Yani; hayırlı insanlar verimli topraklar gibidir. Ki orada hoş ve yararlı bitkiler kolaylıkla ve bollukla yetişir. Hayırsız insanlar ise çorak araziye benzer. Dikenlerden ve acı otlardan başka bir şey yetişmez ve üretmez durumdadır.)

  • 7:59

    لَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحًا اِلٰى قَوْمِه۪ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ

    Andolsun Biz Nuh'u kendi toplumuna (elçi) gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim, (sadece) Allah'a kullukta bulunun, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Doğrusu ben, (böyle giderseniz) sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım."

  • 7:60

    قَالَ الْمَلَاُ مِنْ قَوْمِه۪ٓ اِنَّا لَنَرٰيكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

    Kavminin önde gelenleri (Hz. Nuh’a): "Gerçekte biz seni açıkça bir 'şaşırmışlık ve sapmışlık' içinde görüyoruz" diyerek (karşı çıkmışlardı).

  • 7:61

    قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ ب۪ي ضَلَالَةٌ وَلٰكِنّ۪ي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

    O: "Ey kavmim, bende bir 'şaşırmışlık ve sapmışlık' yoktur; fakat (gerçekten) ben âlemlerin Rabbinden bir elçiyim" diye (hatırlatmıştı).

  • 7:62

    اُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبّ۪ي وَاَنْصَحُ لَكُمْ وَاَعْلَمُ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ

    "Size Rabbimin risaletini (bana vahyettiklerini) tebliğ ediyorum. (Ayrıca) Size öğüt veriyorum ve ben sizin bilmediklerinizi Allah'tan (bir vahiyle) biliyorum" (diye uyarmıştı).

  • 7:63

    اَوَعَجِبْتُمْ اَنْ جَٓاءَكُمْ ذِكْرٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَلٰى رَجُلٍ مِنْكُمْ لِيُنْذِرَكُمْ وَلِتَتَّقُوا وَلَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ

    (Hz. Nuh, kavmine: “Siz, küfür ve kötülükten) Sakınıp rahmete kavuşmanız için, kendi içinizden (yakinen tanıdığınız) sizi uyarıp korkutacak (elçilikle görevli) bir adam aracılığı ile size (bu) zikir (öğüt ve uyarı) gelmesine mi şaştınız?" (buyurmuşlardı.)

  • 7:64

    فَكَذَّبُوهُ فَاَنْجَيْنَاهُ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَاَغْرَقْنَا الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا عَم۪ينَ۟

    (Buna rağmen) Onu yalanladılar. Biz de onu ve (inanıp) gemide onunla birlikte olanları kurtardık, ayetlerimizi yalan sayanları da (tufanla) suda boğup batırdık. Çünkü onlar (gerçeklere karşı) kör (akılsız ve vicdansız) bir kavimdi.

  • 7:65

    وَاِلٰى عَادٍ اَخَاهُمْ هُودًاۜ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اَفَلَا تَتَّقُونَ

    Ad (toplumuna da) kardeşleri Hud’u (gönderdik. Kavmine:) “Ey kavmim, Allah’a kulluk (yolunu tutun), sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Hâlâ korkup (küfür, zulüm ve kötülükten) sakınmayacak mısınız?” deyip (Hakka davet etmişti).

  • 7:66

    قَالَ الْمَلَاُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِه۪ٓ اِنَّا لَنَرٰيكَ ف۪ي سَفَاهَةٍ وَاِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ

    Kavminin önde gelenlerinden kâfirler (ve zalimler ise): "Gerçekte biz seni beyinsizlik (aklî bir yetersizlik) içinde görüyoruz ve doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz" demişlerdi.

  • 7:67

    قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ ب۪ي سَفَاهَةٌ وَلٰكِنّ۪ي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

    (Hud:) "Ey kavmim! Bende 'akıl yetersizliği' yoktur; ama ben gerçekten âlemlerin Rabbinden bir elçiyim" deyip (ikaz etmişti).