108. Sayfa

6. Cüz

  • 5:10

    وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ

    (Açıkça) İnkâr eden (kâfir)ler ve (münafıkça) ayetlerimizi yalanlayan kimseler ise, onlar da alevli ateşin (cahim cehenneminin) halkıdırlar.

  • 5:11

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ هَمَّ قَوْمٌ اَنْ يَبْسُطُٓوا اِلَيْكُمْ اَيْدِيَهُمْ فَكَفَّ اَيْدِيَهُمْ عَنْكُمْۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ۟

    Ey iman edenler! Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; hani (zalim ve kâfir) bir topluluk size ellerini uzatmaya (üzerinize saldırıp öldürmeye ve esir almaya) yeltenmişti de, (Allah) onların ellerini sizlerden geri püskürtmüştü. (O halde) Allah'tan korkup (şirkten ve nankörlükten) sakının. Mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül edip dayansınlar.

  • 5:12

    وَلَقَدْ اَخَذَ اللّٰهُ م۪يثَاقَ بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَۚ وَبَعَثْنَا مِنْهُمُ اثْنَيْ عَشَرَ نَق۪يبًاۜ وَقَالَ اللّٰهُ اِنّ۪ي مَعَكُمْۜ لَئِنْ اَقَمْتُمُ الصَّلٰوةَ وَاٰتَيْتُمُ الزَّكٰوةَ وَاٰمَنْتُمْ بِرُسُل۪ي وَعَزَّرْتُمُوهُمْ وَاَقْرَضْتُمُ اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًا لَاُكَفِّرَنَّ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَلَاُدْخِلَنَّكُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۚ فَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَٓاءَ السَّب۪يلِ

    Andolsun, Allah İsrailoğullarından kesin söz (misak) almış (ve onları denemişti). Onlardan on iki güvenilir-gözetleyici (başkan seçip) göndermiştik. Ve Allah onlara şöyle demişti: "Gerçekten Ben sizinle birlikteyim. Eğer namazı kılar, zekâtı verir, elçilerime inanır, onları savunup-desteklerseniz ve Allah'a güzel bir borç verirseniz (ahiret yatırımı olarak hayır hasenata yönelirseniz), şüphesiz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi altından ırmaklar (ve havuzlu şelaleler) akan cennetlere sokarım. Artık bundan sonra sizden kim inkâr ederse, o kesinlikle dümdüz bir yolun ortasından sapmıştır."

  • 5:13

    فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةًۚ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِه۪ۙ وَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِه۪ۚ وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلٰى خَٓائِنَةٍ مِنْهُمْ اِلَّا قَل۪يلًا مِنْهُمْ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ

    (Buna rağmen) Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları (İsrailoğullarını) lanete uğratıp (rahmet ve hidayetimizden uzaklaştırdık) ve kalplerini kaskatı kıldık (vicdanlarını kararttık). Onlar, (Allah'ın kitabındaki ve resmi evraklardaki) kelimeleri konuldukları yerlerden (İlahi hedef ve hikmetlerinden) saptırıp çarpıtmaktadırlar. (Yahudiler ve onlara benzeyen bel’am tipli âlimler; Kur’ani kelime ve kavramları da yanlış yorumlayarak dinde tahrifat yapmakta, haksız kazanç peşinde koşmaktadırlar. Maalesef) Kendilerine hatırlatılan şeyden (uyarılardan yararlanıp) hisse kapmayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan (Yahudilerin hain takımından) sürekli ihanet görüp durursun. Yine de onları (kazanmak ve daha da azdırmamak için) affet, (hazımsız ve saygısız tavırlarına) aldırış etme. Şüphesiz Allah, muhsinleri (iyilik sahiplerini) sever (ve sahip çıkacaktır).