113. Sayfa

6. Cüz

  • 5:37

    Onlar (orada cehennemdeki azap ve) ateşten çıkarılmak isteyecekler, ama ondan asla çıkacak değillerdir. Onlar için sürekli bir azap vardır (ve bu onların kötü niyet ve gayretlerinin neticesidir).

  • 5:38

    (Zaruri ihtiyaçlarını karşılama mecburiyeti gibi ciddi mazeretler ve çaresizlikler dışında, çalmayı meslek haline getiren ve 10 dirhem=iki koyun fiyatından fazla çalıveren) Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp haksız) kazandıklarına bir karşılık ve Allah'tan 'tekrarını önleyen etkin ve caydırıcı bir ceza' olmak üzere; her birinin (sağ) elini (bilekten) kesin! Allah Üstün ve Güçlü olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir. [Not: Ülke çapında ıslah edici tedbirler alınmasına, herkese meşru çalışma ve kazanma imkânları sağlanmasına, sakat ve sahipsiz ise ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanmasına rağmen; ev ve işyeri gibi ortamlardan, kuyumculardan, kasalardan, mağazalardan hırsızlık yapanların, önce önlerinin kesilmesi, fayda vermiyorsa ellerinin kesilmesi, uygulanma şartları çok zor, ama caydırıcı bir ceza olarak önemli bir tedbirdir. İslam’da aslolan, hırsızlığın önünün kesilmesi, insanca yaşama şartlarının geliştirilmesidir. Zaten bu tedbirler alınmadan el kesme cezasının uygulanamayacağı belirtilmiştir. Cehalet ve mecburiyet sonucu işlenen suçlar, zararları ödenmek ve tekrar edilmemek şartıyla devletçe affedilir. (Bak: En’am 54. Ayet) Asıl suç ve sorumluluk; ülkede, faiz ve rantiye sistemiyle vurgun ve soygun düzeni kurarak halkı soyanların ve geçim darlığı içinde kıvrandıranların üzerindedir.]

  • 5:39

    Ancak kim (hırsızlık, haksızlık ve ahlâksızlık gibi) işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul edicidir. (Samimi bir pişmanlıkla artık ıslah olduğuna ve hırsızlık huyundan uzaklaştığına kanaat getiren devlet de onu bağışlayıverir.) Muhakkak Allah, Bağışlayandır, Esirgeyendir. [Not: Bu Ayet-i Kerimede, hırsızlığı önleyici tedbirler olarak; el kesmekten önce, insanca yaşanacak ekonomik önlemleri almak, ve bu sağlanmadan yapılan yanlışlıkları ve pişmanlıkları bağışlamak gereği öğütlenmektedir.]

  • 5:40

    Göklerin ve yerin mülkünün Allah'a ait olduğunu (hâlâ) bilmez misin? O, kimi dilerse (kim hak ederse) azaplandırır, kimi dilerse (onu da) bağışlar. Allah, her şeye güç yetirendir.

  • 5:41

    Ey Peygamber (ve her asırda Allah yoluna rehber şahsiyetler! Sakın haklı ve hayırlı bir davaya) kalpleri inanmadığı halde, ağızlarıyla “inandık” deyip (istismar eden münafık kimselerle), Yahudilerden küfür içinde çaba gösteren (Siyonist)ler Seni üzmesin… Onlar (hem kendileri şeytani kesimlerin) yalanına kulak asanlar, (hem de açıkça) Sana gelmeyen (içinize girip sorumluluk yüklenmeyen malum ve mel’un) bir kavim adına kulak tutan (sizden haber toplayıp onlara ulaştıran) kimselerdir. Onlar, (Kur’ani) kelime (ve kavramları, temel esas ve kuralları) asli yerlerine konulmasının (ve sağlam bir düzene bağlanmasının) ardından, (onları) saptırmaya ve çarpıtmaya uğraşırlar ve (çevrelerine): “Eğer size şu (makam ve menfaatler ve lehinize hükümler) verilirse onu alın, yok eğer o (ruhsat ve fırsatlar) verilmezse ayrılıp uzaklaşın” (diyen hainlerdir). Allah kimlerin fitneye düşmesini isterse, artık Sen onun (niyeti ve tıyneti bozuk olan) için Allah’tan hiçbir şeye malik olamazsın (düzeltemezsin). İşte onlar, Allah'ın kalplerini temizleyip arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette ise onlar için büyük bir azap (gereklidir).