-
4:122
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۜ وَعْدَ اللّٰهِ حَقًّاۜ وَمَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ ق۪يلًا
(Şuurla ve huzurla) İman edip (her türlü meslek, görev ve girişimini Hakka bağlı ve halka yararlı olacak şekilde yaparak) salih amellerde bulunanlara (gelince), Biz onları altından ırmaklar (ve havuzlu şelaleler) akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Bu, Allah'ın gerçek olan va'adidir. Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır?
-
4:123
لَيْسَ بِاَمَانِيِّكُمْ وَلَٓا اَمَانِيِّ اَهْلِ الْكِتَابِۜ مَنْ يَعْمَلْ سُٓوءًا يُجْزَ بِه۪ۙ وَلَا يَجِدْ لَهُ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِيًّا وَلَا نَص۪يرًا
Bu (hesap ve sevap konusu) sizin kuruntularınıza ve Kitap Ehlinin kuruntularına göre değildir. Doğrusu kim kötülük yaparsa (Kur’an’ın ve kâinatın yasalarına aykırı davranırsa) cezasına katlanacaktır. Ve o kendisine Allah'tan başka bir veli (dost) ve bir yardımcı da bulamayacaktır. (Salih ameli, dini gayreti ve Hakka teslimiyeti yoksa, hiç kimsenin zahiri etiketi ve resmi hüviyeti onu kurtaramayacaktır.)
-
4:124
وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ نَق۪يرًا
Erkek olsun kadın olsun, inanmış olarak (ve sevabını Allah’tan umarak) kim (taat, cihad, hayır hasenat, güzel ahlâk ve görevlerinde dikkat gibi) salih bir amelde bulunursa, onlar cennete girmiş olacak ve onlar, zerre kadar bile haksızlığa uğratılmayacaklardır.
-
4:125
وَمَنْ اَحْسَنُ د۪ينًا مِمَّنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ وَاتَّبَعَ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَاتَّخَذَ اللّٰهُ اِبْرٰه۪يمَ خَل۪يلًا
İyilik yaparak vechini (yüzünü ve özünü) Allah'a teslim etmiş bulunan ve hanif (tertemiz Tevhid inancına sahip) olan İbrahim'in milletine (ve halis İslam düşüncesine) uyandan daha güzel dinli (ve gerçek istikametli) kim vardır? Allah, İbrahim'i dost edinip (rızasına ve yakınlığına ulaştırmıştır).
-
4:126
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُح۪يطًا۟
Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah, her şeyi Kuşatandır. (Her an yaratan ve varlıkta tutandır.)
-
4:127
وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي النِّسَٓاءِۜ قُلِ اللّٰهُ يُفْت۪يكُمْ ف۪يهِنَّۙ وَمَا يُتْلٰى عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ ف۪ي يَتَامَى النِّسَٓاءِ الّٰت۪ي لَا تُؤْتُونَهُنَّ مَا كُتِبَ لَهُنَّ وَتَرْغَبُونَ اَنْ تَنْكِحُوهُنَّ وَالْمُسْتَضْعَف۪ينَ مِنَ الْوِلْدَانِۙ وَاَنْ تَقُومُوا لِلْيَتَامٰى بِالْقِسْطِۜ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِه۪ عَل۪يمًا
(Ey Nebim!) Kadınlara (nasıl davranmak gerektiği) konusunda Senden fetva isterler. De ki: "Onlara ilişkin fetvayı size Allah (şöyle) veriyor. (Bu fetva:) Kendilerine yazılanı (haklarını veya miraslarını) vermediğiniz (kadınları bundan sonra mutlaka gözetin ve sakın onları mahrum ve mağdur etmeyin), ve kendilerini nikâhlamayı istediğiniz yetim kızları (gözetin), ve zayıf çocuklar (hakkında) ve yetimlere karşı adaleti ayakta tutmanız konusunda, size Kitap'ta (Kur’an’da açıklanmakta ve) okunmakta olanları (yerine getirin). Artık hayır ve iyilik adına her ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilmektedir (ve karşılıksız bırakmayacaktır).”