-
4:15
وَالّٰت۪ي يَأْت۪ينَ الْفَاحِشَةَ مِنْ نِسَٓائِكُمْ فَاسْتَشْهِدُوا عَلَيْهِنَّ اَرْبَعَةً مِنْكُمْۚ فَاِنْ شَهِدُوا فَاَمْسِكُوهُنَّ فِي الْبُيُوتِ حَتّٰى يَتَوَفّٰيهُنَّ الْمَوْتُ اَوْ يَجْعَلَ اللّٰهُ لَهُنَّ سَب۪يلًا
Kadınlarınızdan fuhuş yaptıkları (iddia edilenlere) karşı, içinizden onların aleyhine şahitlik yapacak dört kişi getirip (konuşturun). Eğer bunlar, (zinaya) şahitlik ederlerse, onları (zina yapanları) ölüm gelip çatıncaya veya Allah bir yol açıncaya kadar evlerde tutun (insanlarla irtibatını kesip göz hapsine alın).
-
4:16
وَالَّذَانِ يَأْتِيَانِهَا مِنْكُمْ فَاٰذُوهُمَاۚ فَاِنْ تَابَا وَاَصْلَحَا فَاَعْرِضُوا عَنْهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ تَوَّابًا رَح۪يمًا
Sizden (içinizden) fuhşu (eşcinselliği) irtikâp eden kişilerin her ikisini de eziyete koşun (el ve dil ile zahmete ve zillete tâbi tutun). Eğer tevbe ederler de ıslah olurlarsa, artık onlardan vazgeçip bırakın. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul buyurandır, Esirgeyip Bağışlayandır. [Not: Cahiliye döneminden silm=barış dönemine geçiş sürecinde bu iki ayetin hükümleri uygulanır. Ama İslami düzen yerleşip benimsendikten sonra Nur Suresi 2. ayeti esas alınır.]
-
4:17
اِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّٰهِ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِنْ قَر۪يبٍ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَتُوبُ اللّٰهُ عَلَيْهِمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يمًا حَك۪يمًا
Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe; ancak cehalet nedeniyle (bilmeden ve cahiliye düzeninin teşvikiyle) kötülük yapanların, sonra da yakın bir süreçte hemen ardından tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, Bilendir, Hüküm ve Hikmet sahibi olandır.
-
4:18
وَلَيْسَتِ التَّوْبَةُ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّـَٔاتِۚ حَتّٰٓى اِذَا حَضَرَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ اِنّ۪ي تُبْتُ الْـٰٔنَ وَلَا الَّذ۪ينَ يَمُوتُونَ وَهُمْ كُفَّارٌۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا اَل۪يمًا
(Yoksa) Ne, (bir sürü) kötülükleri yapıp-edip de, (sonra) onlardan birine ölüm gelip çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenlerin; ne de kâfir olarak ölenlerin tevbesi (geçerli) değildir. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır.
-
4:19
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَحِلُّ لَكُمْ اَنْ تَرِثُوا النِّسَٓاءَ كَرْهًاۜ وَلَا تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُوا بِبَعْضِ مَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اِلَّٓا اَنْ يَأْت۪ينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍۚ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِۚ فَاِنْ كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْـًٔا وَيَجْعَلَ اللّٰهُ ف۪يهِ خَيْرًا كَث۪يرًا
Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkışmanız (sizden boşanmak istediği halde, sadece malından yararlanmak için yanınızda tutmanız veya cahiliye alışkanlığıyla; ölen yakınlarınızın dul kalan hanımlarını “miras malı” sayıp, keyfinizce tasarruf etmeye çalışmanız) helâl değildir. Apaçık (şahitli ispatlı olarak) 'çirkin bir hayâsızlık' yapmadıkları sürece, onlara verdiklerinizin (mehirlerinizin ve hediyelerinizin) bir kısmını giderip (geri almanız) için, onlara baskı yapmanız da (helâl değildir). Onlarla güzellikle ve iyilikle geçinin. (Kadınlarla güzel geçinmeyi, kusurlarını hoş görmeyi ve onlara eziyet ve hakaret etmemeyi Kur'an istemektedir.) Şayet onların (bazı tavırlarından) hoşlanmazsanız (ve huysuzluk yapıyorlarsa sabredin;) belki bir şey hoşunuza gitmeyebilir ama Allah onda birçok hayır takdir etmiştir (de siz farkına varmamışsınızdır).