-
Abese Suresi
-
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
-
80:1
عَبَسَ وَتَوَلّٰىۙ
[Hz. Peygamber (SAV) ümmetine edep ve metot öğretmek, dini tebliğde; zengin ve etkin kişileri önceleyip, fakir ve aciz kimseleri ise ötelemenin yanlışlığına dikkat çekmek üzere, İlahi bir senaryo gereği öyle davranmıştı.]
(Varlıklı ve saygın müşrikleri Hakk dine davet ederken, gelip çeşitli sorular yönelten kişiden, Resulüllah) Hoşlanmadı ve suratını ekşitip yüzünü çevirdi,
-
80:2
اَنْ جَٓاءَهُ الْاَعْمٰىۜ
(Efendimize dini konuları öğrenmek üzere) O âmâ (gözleri görmeyen kişi) geldi (ve) kendisini (meşgul etti) diye (böyle tepki gösterdi).
-
80:3
وَمَا يُدْر۪يكَ لَعَلَّهُ يَزَّكّٰىۙ
(Ey Nebim!) Ne bilirsin; belki o, (gariban, ama halis kişi Senden sormakla cehalet kirinden) temizlenecekti?
-
80:4
اَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرٰىۜ
Yahut öğüt alacaktı da, bu öğüt kendisine (ve çevresine) fayda verecekti.
-
80:5
اَمَّا مَنِ اسْتَغْنٰىۙ
Amma (şu malına mülküne güvenip de Allah’a ve İslam’a) ihtiyaç duymayana gelince;
-
80:6
فَاَنْتَ لَهُ تَصَدّٰىۜ
Sen, ona yönelip ilgi ve iltifat gösteriyorsun (ve sözüne kulak veriyorsun, iyi de);
-
80:7
وَمَا عَلَيْكَ اَلَّا يَزَّكّٰىۜ
Onun (İslam’ı kabul etmeyip, küfür kirinden) temizlenmemesinden Sana ne? (Sen ancak tebliğle görevlisin.)
-
80:8
وَاَمَّا مَنْ جَٓاءَكَ يَسْعٰىۙ
Fakat (samimi ve sa’yü gayretle) Sana koşarak (ihtiyaç ve iştiyak duyarak) gelen (o gözü görmeyen kişi),
-
80:9
وَهُوَ يَخْشٰىۙ
O (haşyet ve hürmet hissiyle) Allah’tan korkmuş (ve O’nun rızası için Sana başvurmuş) iken,
-
80:10
فَاَنْتَ عَنْهُ تَلَهّٰىۚ
Sen ondan yüz çevirmektesin; (bu tavır mü’minlere layık ve yakışık düşmeyecektir).
-
80:11
كَلَّٓا اِنَّهَا تَذْكِرَةٌۚ
Hayır, (öyle yapma! Hakkı sorana ve hayrı arayana ilgisiz davranmak, bir peygambere münasip değildir.) Çünkü O (Kur'an, sadece zenginler ve yetkililer için değil, herkes için) bir öğüttür (zikirdir, ibret dersidir).
-
80:12
فَمَنْ شَٓاءَ ذَكَرَهُۢ
Artık dileyen (ve gerçeğe yönelen), Onu (Kur’an’ı ve manasını okuyarak) 'düşünüp-öğüt alabilir.'
-
80:13
ف۪ي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍۙ
Ki O (Kur'an), 'şerefli-üstün' sahifelerdedir.
-
80:14
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍۙ
(Kur’an’ın hüküm ve hikmetleri, her türlü sistemin ve siyasetin üstünde) Yüceltilmiş, tertemiz (mutahhar) kılınmış (ayetler ve delillerdir).
-
80:15
بِاَيْد۪ي سَفَرَةٍۙ
(Taşıyıcı meleklerin ve sahabeden sadık) Kâtiplerin elleriyle (yazıya geçirilmiştir).
-
80:16
كِرَامٍ بَرَرَةٍۜ
(Ki onlar) Üstün, değerli, 'iyilik ve dürüstlük sembolü' (kimselerdir).
-
80:17
قُتِلَ الْاِنْسَانُ مَٓا اَكْفَرَهُۜ
Kahrolası insan, ne kadar da inkârcıdır (ve nankör davranmaktadır)!
-
80:18
مِنْ اَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُۜ
(Oysa düşünmüyor ki Allah) Onu hangi şeyden yaratmıştır?
-
80:19
مِنْ نُطْفَةٍۜ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُۙ
(İnsanı meni tohumları olan) Bir damla sudan yaratmış da, onu (anne karnında) 'bir ölçüyle biçime sokup (tamamlamıştır.)'
-
80:20
ثُمَّ السَّب۪يلَ يَسَّرَهُۙ
Sonra ona (hayat) yolu(nu; doğumunu, ihtiyaçlarına rahat ulaşma durumunu, doğaya ve yaşam şartlarına uyumu, mutluluğu, onurlu ve huzurlu duruşu, kutlu oluşu ve kurtuluşu) kolaylaştırmıştır.
-
80:21
ثُمَّ اَمَاتَهُ فَاَقْبَرَهُۙ
Sonra onu öldürüp, böylece kabre sokacak, (mahşere kadar orada tutacaktır.)
-
80:22
ثُمَّ اِذَا شَٓاءَ اَنْشَرَهُ
Sonra dilediği zaman onu diriltip kaldıracak, (huzuruna ve hesaba çağıracaktır.)
-
80:23
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَٓا اَمَرَهُۙ
Hayır; (maalesef insan Allah'ın) emrettiğini (tam olarak) yerine getirmemiş (ve görevini yapmamıştır).
-
80:24
فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ اِلٰى طَعَامِه۪ۙ
(Hiç olmazsa) İnsanoğlu, hele yiyecek(lerine, pişirilerek istifade ettiği türlü türlü nimetlerden, taze olarak yediği meyve ve sebzelere, dikkatle ve ibretle) bir baksın (da bunlar sofrasına gelinceye kadar hangi merhalelerden geçtiğini anlasın ve Rabbine şükretmeye başlasın).
-
80:25
اَنَّا صَبَبْنَا الْمَٓاءَ صَبًّاۙ
Biz şüphesiz, suyu (yağmuru) akıttıkça akıttık, (gökten rahmet ve bereketle boşalttık.)
-
80:26
ثُمَّ شَقَقْنَا الْاَرْضَ شَقًّاۙ
Sonra yeri (toprağı nasıl) yardıkça yardık; (ziraate müsait şartlar ve imkânlar hazırladık.)
-
80:27
فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا حَبًّاۙ
Böylece onda (toprakta baklagillerden ve hububat çeşitlerinden) taneler bitirip çıkardık.
-
80:28
وَعِنَبًا وَقَضْبًاۙ
(Ayrıca) Üzümler ve yoncalar,
-
80:29
وَزَيْتُونًا وَنَخْلًاۙ
Zeytinler ve hurmalar,
-
80:30
وَحَدَٓائِقَ غُلْبًاۙ
Boyları birbiriyle yarışan ve iç içe girmiş ağaçlı bahçeler, bağlar;
-
80:31
وَفَاكِهَةً وَاَبًّاۙ
(Çeşitli ve lezzetli) Meyveler ve (yararlı ve gönül rahatlandırıcı) otlaklıklar.
-
80:32
مَتَاعًا لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ
(Bütün bunları) Size ve hayvanlarınıza bir yarar (meta) olmak üzere (Allah yaratmaktadır).
-
80:33
فَاِذَا جَٓاءَتِ الصَّٓاخَّةُۘ
Fakat (bütün bunlara nankörlük yaparsanız, kıyamet günü) ‘kulakları patlatırcasına duyulacak o gürleme’ geldiği zaman (haliniz nasıl olacaktır?)