-
90:8
اَلَمْ نَجْعَلْ لَهُ عَيْنَيْنِۙ
Biz ona (insana) iki göz (takdir kılıp) vermedik mi? (Ki onunla görebiliyor.)
-
90:9
وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِۙ
(Ve yine) Bir dil ve iki dudak (vermedik mi, onlarla konuşup yiyebiliyor)?
-
90:10
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِۚ
Biz ona (insana, imtihan edilmek üzere Hakk ve bâtıl) 'iki yol-iki amaç' gösterdik (ve bunların arasında tercihinde serbest bıraktık).
-
90:11
فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَۘ
Ancak o, sarp yokuşa göğüs geremedi ve aşamadı. (Kolaycı ve sabırsız insan çetin işe katlanamadı; kolaycılığa ve ucuz kahramanlığa kapıldı.)
-
90:12
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْعَقَبَةُۜ
Sarp yokuşun ne olduğunu sana öğreten nedir? (Anlatayım mı?)
-
90:13
فَكُّ رَقَبَةٍۙ
O bir boynu çözmek (borçtan ve kölelik durumundan çaresiz ve esir kimseleri kurtarmak)tır. (Bu tür kefaret ve tavsiyelerle İslam’da kölelik ve cariyelik tedricen kaldırılmıştır.)
-
90:14
اَوْ اِطْعَامٌ ف۪ي يَوْمٍ ذ۪ي مَسْغَبَةٍۙ
Ya da (sarp yokuş;) şiddetli açlık gününde (ve kıtlık döneminde fakir ve sahipsiz kimseleri) doyurmak (ihtiyaçlarını karşılamak)tır!
-
90:15
يَت۪يمًا ذَا مَقْرَبَةٍۙ
(Ve yine) Akrabalığı (veya yakın tanıdığı) olan yetime (sahip çıkmaktır.)
-
90:16
اَوْ مِسْك۪ينًا ذَا مَتْرَبَةٍۜ
Veya (sarp yokuş;) acizlik ve çaresizlik içinde sürünen (miskin-perperişan) bir yoksulu (elinden tutup kalkındırmaktır.)
-
90:17
ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِۜ
(Bütün bunları yaptıktan) Sonra (sarp yokuşu ve zorlu imtihanları kazanmak için; şeksiz şüphesiz) iman edenlerden (Kur’an’ın bütün hükümlerini gerekli ve geçerli görenlerden), birbirlerine (ibadet, hizmet ve musibete karşı) sabrı tavsiye edenlerden, birbirlerine merhameti (adalet ve şefkati) tavsiye edenlerden olmak (lazım)dır.
-
90:18
اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ
(Bunun gibi başarılması gereken çetin imtihanları kazananlar) İşte bunlar (Ashab-ı Meymene), kutlu ve mutlu tarafın adamlarıdır. (Kitaplarını da sağ tarafından alacaklardır.)
-
90:19
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِنَا هُمْ اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ
Ayetlerimizi (ve Kur’ani hükümlerimizi kısmen veya tamamen) inkâr edenler ise, (Ashab-ı Meş'eme olup) bunlar (uğursuz) tarafın adamlarıdır (ve kitaplarını sol taraftan alacaklardır.)
-
90:20
عَلَيْهِمْ نَارٌ مُؤْصَدَةٌ
Artık onların üzerine "kapıları kilitlenmiş" bir ateş vardır (ve cehenneme kapatılacaklardır).
-
Şems Suresi
-
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
-
91:1
وَالشَّمْسِ وَضُحٰيهَاۙۖ
Andolsun Güneş'e ve onun (huzur ve hayat verici) parıltısına (özellikle kuşluk vaktindeki aydınlığa, yaydığı ışık ve ısıya),
-
91:2
وَالْقَمَرِ اِذَا تَلٰيهَاۙۖ
Onu izlediği zaman Ay'a,
-
91:3
وَالنَّهَارِ اِذَا جَلّٰيهَاۙۖ
Onu (Güneş’i) açığa çıkardığı zaman gündüze,
-
91:4
وَالَّيْلِ اِذَا يَغْشٰيهَاۙۖ
Onu sarıp-örttüğü (ve Dünya’yı karanlığa bürüdüğü) zaman geceye,
-
91:5
وَالسَّمَٓاءِ وَمَا بَنٰيهَاۙۖ
Göğe ve onu (bu denli muhteşem ve mükemmel) bina edene,
-
91:6
وَالْاَرْضِ وَمَا طَحٰيهَاۙۖ
Yeryüzüne ve onu (yaşam için bu denli elverişli) yayıp döşeyene,
-
91:7
وَنَفْسٍ وَمَا سَوّٰيهَاۙۖ
(İnsan olarak yaratılan her) Nefse ve ona ‘bir düzen içinde biçim verene.’
-
91:8
فَاَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوٰيهَاۙۖ
Sonra da (her nefse) fücurunu (imani ve ahlâki düşüklüklerini) ve takvasını (küfür ve kötülükten sakınma çarelerini) ilham edip (öğreten yüce Rabbe yemin olsun ki).
-
91:9
قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰيهَاۙۖ
Onu (nefsinin kötü arzu ve alışkanlıklarını) temizleyip terbiye eden felaha (huzura ve kurtuluşa) erişmiştir.
-
91:10
وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسّٰيهَاۜ
Ve onu (nefsini ve kötülüklerini) sarıp örten (kirli niyetini ve mel’ânetini gizleyip riyakârlık eden ve kendini günah kirlerine gömen) de yıkıma (fitneye ve felakete) sürüklenmiştir.
-
91:11
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِطَغْوٰيهَاۙۖ
(Hatırlayınız ki) Semud (halkı) azgınlığı dolayısıyla (Hakkı) yalanlamıştı;
-
91:12
اِذِ انْبَعَثَ اَشْقٰيهَاۙۖ
Onların en 'azgın eşkıyaları' (zorbalık ve küstahlıkla) ayaklanıp ortaya atılmıştı.
-
91:13
فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللّٰهِ نَاقَةَ اللّٰهِ وَسُقْيٰيهَا۠
Allah'ın elçisi onları: "Allah'ın (deneme için size gönderdiği) devesine ve onun su içme-sırasına dikkat edin" diye (uyarmıştı.)
-
91:14
فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَاۙۖ فَدَمْدَمَ عَلَيْهِمْ رَبُّهُمْ بِذَنْبِهِمْ فَسَوّٰيهَاۙۖ
Fakat (yine de) onu yalanlamış, deveyi yere yıkıp (boğazlamışlardı). Rableri de günahları dolayısıyla 'onları yerle bir etmiş, kırıp geçirmiş'; orasını da dümdüz edip (helake uğratmıştı).
-
91:15
وَلَا يَخَافُ عُقْبٰيهَا
(Allah, asla) Bunun (gibi intikamlarının) sonucundan korkmazdı (ve hiçbir güç O’nu durduramazdı.)