30. Cüz

(Cahil ve gafil insanlar) Birbirlerine neyi sorup tartışıvermektedirler?

O büyük (nübüvvet, kıyamet ve ahiret) haberinden mi (sual etmektedirler)?

(Halbu)ki kendileri bu konuda (ahiret hakkında) anlaşmazlık (ihtilaf) içindedirler.

Hayır; yakında (daha dünyada iken Allah’ın kahrını ve intikamını bizzat yaşayıp) bileceklerdir.

Yine kesinlikle hayır; daha sonra, ileride (hesap ve ahiret hayatında da onu) bilecekler (ve gerçeği görecekler)dir.

(Hele bir düşünün!) Sizin için Arz’ı (Dünya’yı) bir beşik gibi (döşeyip yaşamaya müsait) kılmadık mı?

Dağları bir kazık (gibi yapıp Dünya’nın dengesini sağlamadık mı?)

(Dikkatle bakıp anlayın!) Sizleri çift çift (dişi-erkek eşler halinde) yarattık.

Uykunuzu bir dinlenme (süreci) yaptık. (Yani uyku dinlenecek ve yetecek kadardır, fazlası zarar ve ziyandır.)

Geceyi bir örtü kıldık (ve üzerinize bir) elbise gibi sardık.

Gündüzü geçim zamanı yaptık.

Üstünüzde yedi (kat) sağlam (gök) bina edip kurguladık.

(Güneş’i) Parıl parıl yanan (ve sizi aydınlatıp ısıtan) bir lamba kıldık.

(Üst üste yığılıp) Sıkışan (bulut)lardan 'bardaktan boşanırcasına su' indirip (yağmurları yağdırdık).

Bununla (yeryüzünde) taneler ve bitkiler bitirip-çıkaralım diyedir.

Ve (ağaçlarının dalları) birbirine sarmaş-dolaş bahçeleri de (yetiştirmişizdir).

Şüphesiz o hüküm (kıyamet ve mahşerdeki fasl-ayrışma) günü, (tarafımızdan) belirlenmiş bir vakittir.

(Haşir ve neşir için) Sur’a üfürüleceği gün, artık siz dalga dalga (ve hepiniz peşine takıldığınız rehber takımınızla hesaba ve huzura) geleceksiniz.

O sırada gök açılmış ve ardından kapılar oluşmuş (farklı âlemlerin sırları anlaşılmış) vaziyettedir.

Dağlar (yerinden sökülüp) yürütülmüş, artık bir serap oluvermişlerdir.

Kesinlikle cehennem, (suçluları) gözetleyip beklemektedir.

(Orası) Azgınların ve sapkınların varacağı yerdir.

Orada (devirler boyu) süresiz kalıp (azap göreceklerdir).

Orada ne tadabilecekleri serinlik, ne de bir içecek (bulabileceklerdir).

Kaynar sudan ve irinden başka (bir şey verilmeyecektir).

(Dünyada yaptıklarına) Uygun karşılık olarak (böyle hareket edilecektir. Herkesin ve her kesimin amellerine karşılık, işledikleri suçun cinsinden) muvafık (uygun ve denk) bir ceza verilecektir. (“Cezaen vifaka;” -işledikleri kötülük ve nankörlüklere- uygun ve denk -muvafık- bir ceza-karşılık demektir.)

Doğrusu onlar, (böyle) hesaba çekileceklerini (hiç) ummuyorlardı.

Bizim ayetlerimizi (kısmen veya tamamen) yalanlayabildikleri kadar (pervasızca) yalanlıyorlardı.

Oysa Biz, her şeyi (ve herkesin amelini) bir kitapta yazıp (kayıt altına almış ve) saymışızdır.

(Kur’an’ın bir hükmünü dahi gereksiz ve geçersiz gören kâfirlere denilecek ki:) Şimdi tadın (bakalım). Size artık azaptan başkasını arttırmayacağız;