-
3:71
يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ۟
Ey Kitap Ehli! Neden Hakkı bâtıl ile (karıştırıp) örtüyor ve bildiğiniz halde Hakkı gizliyorsunuz? (Çünkü size göre DİN; itaat değil istismar içindir!)
-
3:72
وَقَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اٰمِنُوا بِالَّذ۪ٓي اُنْزِلَ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَجْهَ النَّهَارِ وَاكْفُرُٓوا اٰخِرَهُ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَۚ
Kitap Ehlinden (sapkın ve münafık) bir grup (birbirlerine): "İnananlara (Müslümanlara) indirilmiş olana, (Kur’an’a ve kurallarına) gündüzün önünde (başında) inanmış (gibi yapıverin), sonunda (akşama ise) inkâr edin; belki (bu hareketlerinizle onlar da şüpheye düşer ve) dönerler” demişlerdir.
-
3:73
وَلَا تُؤْمِنُٓوا اِلَّا لِمَنْ تَبِعَ د۪ينَكُمْۜ قُلْ اِنَّ الْهُدٰى هُدَى اللّٰهِۙ اَنْ يُؤْتٰٓى اَحَدٌ مِثْلَ مَٓا اُو۫ت۪يتُمْ اَوْ يُحَٓاجُّوكُمْ عِنْدَ رَبِّكُمْۜ قُلْ اِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللّٰهِۚ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌۚ
"Ve sizin dininize uyanlardan (Yahudi ve Hristiyanlardan) başkasına inanıp güvenmeyin" (diye birbirini tembihlemektedirler). De ki: "Şüphesiz gerçek hidayet (ve güvenli istikamet, ancak) Allah'ın dosdoğru hidayetidir. (Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerdir. Ey Yahudi ve Hristiyanlar!) Size verilenin (risalet ve faziletin) bir benzeri (şimdi başka) birine (İslam Peygamberine) veriliyor, ya da Rabbinizin katında onlar (Müslümanlar) size karşı (haklı) deliller getiriyorlar diye mi (bu telaşınız)?” De ki: “Şüphesiz lütuf ve ihsan (fazıl) Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. (Adil bir devlet de; bazı görev ve yetkiler için ehliyetli ve liyakatli gördüğü kişileri atayabilir.) Allah (rahmeti) geniş olandır, (her şeyi) Bilendir.”
-
3:74
يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ
O, kime dilerse rahmetini (ve peygamberlik nimetini ona bahş ve) tahsis eder, Allah büyük 'lütuf ve ihsan (fazıl)' sahibidir.
-
3:75
وَمِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ اِنْ تَأْمَنْهُ بِقِنْطَارٍ يُؤَدِّه۪ٓ اِلَيْكَۚ وَمِنْهُمْ مَنْ اِنْ تَأْمَنْهُ بِد۪ينَارٍ لَا يُؤَدِّه۪ٓ اِلَيْكَ اِلَّا مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَٓائِمًاۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الْاُمِّيّ۪نَ سَب۪يلٌۚ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, bir kantar (bir kasa altın) emanet bıraksan, yine onu sana geri verir; öylesi de vardır ki, ona bir (altın) lira (dahi) emanet bıraksan, sen onun tepesine dikilip durmadıkça, onu sana ödemez. Bu (haksız ve ahlâksız tavırları) onların "ümmiler (zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayan kimseler) konusunda bizim üzerimizde bir yol (sorumluluk) yoktur" demiş olmaları yüzündendir. (Yani Ehl-i Kitap; Müslümanları ve başka insanları ezip sömürmeyi, kendileri için bir hak ve imtiyaz görmektedirler.) Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler.
-
3:76
بَلٰى مَنْ اَوْفٰى بِعَهْدِه۪ وَاتَّقٰى فَاِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ
Hayır (söyledikleri doğru değildir), kim ahdine vefa eder (emanetini yerine getirir) ve Allah’tan korkarsa (zulüm, kötülük ve nankörlükten sakınırsa) şüphesiz Allah takva sahiplerini sever.
-
3:77
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَاَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَل۪يلًا اُو۬لٰٓئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللّٰهُ وَلَا يَنْظُرُ اِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَلَا يُزَكّ۪يهِمْۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Allah’ın ahdini (ve Hakk davasına bağlı kalacakları hususundaki sadakat) yeminlerini, (sonradan makam ve menfaat hırsıyla) az bir paha (yani dünyalık değersiz şeyler) karşılığı satanlar (var ya), işte onlar için ahirette hiçbir pay (paye ve şeref) olmayacaktır, kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, yüzlerine bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar (dinlerini ve davalarını dünyalık çıkarına satanlar) için çok acı ve alçaltıcı bir azap vardır. (Dünyada zillet ve hezimeti, ahirette ise cehennemi hak etmişlerdir.)