-
3:30
Her bir nefsin (ve herkesin) hayırdan yaptıklarını hazır bulacağı ve her ne kötülük işlediyse onunla da kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını arzulayacağı o günü (düşünün). Allah, sizi Kendisinden sakındırır. (O’nun kahrına ve azabına uğramayasınız diye uyarır.) Allah, kullarına karşı şefkatli olandır (Raûf ve Halîm’dir).
-
3:31
(Ey Resulüm!) De ki: “Eğer (gerçekten) Allah'ı seviyorsanız (bu iddianızı ispat etmek üzere) Bana (sünnetime ve hayat sistemime) tâbi (ve teslim) olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlayıversin. Allah Gafûr ve Rahim’dir.” [Not: Hz. Peygamberimize: “Allah’ı seviyorsanız, O’nun Kitabına uyun” yerine “Bana tâbi olun” buyrulması; Sünnete ittiba ve itaatin gereğini ve önemini göstermektedir.]
-
3:32
De ki: “(Her hususta ve hayatın her safhasında) Allah'a (Kur’an’a) ve Resulüne (sünnetine ve sistemine) itaat ediniz. (İslam’ın hükümlerini her halde ve her devirde yerine getiriniz. Adil devlet ve hükümete de karşı gelmeyiniz.) Eğer (bazıları İslam’ın hükümlerinden) yüz çevirirlerse, (biliniz ki onlar kâfirdir ve) Allah asla kâfirleri sevmemektedir.”
-
3:33
Gerçek şu ki Allah; Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini âlemler üzerine seçti; (Hakk Dini tebliğle görevlendirdi).
-
3:34
Onlar birbirlerinden (türeme ve tevhid dininden gelme bir nesil ve) zürriyettir. Allah (hakkıyla) İşitendir, (her şeyi) Bilendir.
-
3:35
Hani İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımda olan (bebeğimi), her türlü nefsi bağımlılıktan, (imani ve ahlâki) hürriyete kavuşturulması amacıyla (ve sadece Senin rızanı umarak) onu Sana nezr ettim. (Tamamen Senin hizmetine adadım.) Bunu benden kabul et. Şüphesiz (her seslenişi ve kalplerden geçeni) İşiten, Bilen, Sensin Sen!" demişti.
-
3:36
Ancak onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilip dururken- (annesi) dedi ki: "Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum! (Oysa oğlan olmasını umuyordum.) Erkek ise, kız gibi değildir. (Kızların daha çok korunmaya ihtiyacı vardır, kadınların ve erkeklerin fıtratları farklıdır.) Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım" (diyerek Rabbine teslim etti).
-
3:37
Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu (Meryem’i) güzel bir bitki gibi (özel olarak eğitip) yetiştirdi. Zekeriya'yı da ondan sorumlu kıldı. (Hz. Meryem’i, Hz. Zekeriya’nın kefalet ve terbiyesine verdi.) Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, (onun) yanında (temiz ve leziz) bir yiyecek bulurdu. “Bu sana nereden geldi ey Meryem?” diye sorunca: “Bu, Allah katından (mucize bir nimettir.) Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir” derdi. [Not: Mihrab; Nefsi düşünceler, şeytani dürtüler ve zalim düzenlerle harb=mücadele edilen kutsal mekân, camilerin ön tarafındaki imam makamı.]