-
3:23
Kendilerine kitaptan (kutsal kaynaklardan) biraz nasip verilmiş olanları görmez misin: Ki onlar, aralarında hükmü uygulansın diye Allah’ın Kitabına çağırıldıklarında (işlerine gelmediğinden itiraz etmekte), sonra onlardan bir grup (Hakk’tan ve hayırdan) dönüp kaytarıvermektedir; ve onlar (gerçeklerden) yüz çevirmeyi âdet edinmişlerdir. [Not: Bu tanıma sadece Yahudi ve Hristiyan bilginler değil, bir kısım Müslüman âlimler ve yöneticiler de dahildir.]
-
3:24
Bu, onların: “(Biz seçilmiş ve sevgili kullarız, bu yüzden) Ateş bize (hafifletilmiş olarak) sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak” demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmesi sebebiyledir. [Not: Bunları asıl aldatan ve avutan şeytan vesvesesi ise; “Dünyalık makam ve menfaat için, bazı Tevrat hükümlerini -şimdi Kur'ani emirleri- terk etmemizde ve bazı günahları işlememizde, öyle korkulacak bir vebal yoktur. Çünkü bizim bu kötülüklerimize karşı, hayırlı hizmetlerimiz ve ibadetlerimiz de vardır. Bu nedenle cehennem ateşi ve ahiret azabı bize sayılı gün dışında asla dokunmaz” düşüncesidir.]
-
3:25
Artık onları, kendisinde şüphe olmayan bir gün (huzurumuzda) topladığımızda ve -haksızlığa uğratılmaksızın- her bir nefse kazandığı tam olarak ödenip (hak ettiğine kavuştuğunda, halleri) nasıl olacaktır? (Herkes buna göre hazırlıklı hareket etsin.)
-
3:26
De ki: “Ey mülkün (cümle kâinatın ve bütün varlıkların) gerçek sahibi olan Allah’ım!.. Sen mülkü (devlet ve serveti) dilediğine verirsin ve dilediğinden de mülkü (nimet ve fazileti) çeker alırsın... (Allah’ım, Sen) Dilediğini (ve layık gördüğünü) aziz eder, yüceltirsin; dilediğini (ve hak edeni) de zelil eder alçaltırsın. Ve her türlü hayır ve iyilik Senin elindedir. Gerçekten Sen her şeye Kâdir’sin.”
-
3:27
"Geceyi gündüze bağlayıp-katarsın, gündüzü de geceye bağlayıp-katarsın; (yerkürenin ve Güneş sisteminin muntazam deveranını her an yaratırsın,) diriyi ölüden çıkarırsın, ölüyü de diriden çıkarırsın. Sen, dilediğine hesapsız rızık veren (Yüce Rabbimizsin).”
-
3:28
(Sakın ha!) Mü’minler (Kur’an’a inanan ve hükmünü uygulayan) mü’minleri bırakıp da, (İslami hükümleri inkâr ve emirlerine itiraz eden) kâfirleri kesinlikle dost edinmesin ve idareci seçmesinler. Her kim böyle yaparsa, (artık onun) Allah’la hiçbir şekilde alâkası kalmış değildir. (Bunların Mevlâ’sı ile gerçek iman irtibatı kesilmiştir.) Ancak (kâfir ve zalimlerden) gelecek (kendisini ve yakın çevresini; öldürme, ağır işkence etme, sakat hale getirme, namuslarını kirletme, emeğini, ekinini ve evini yakıverme gibi) bazı korku ve baskılardan sakınmak ve (tehlikeleri atlatmak) durumu hariçtir. (“İkrah-ı mülci” denen bu zorlayıcı tehditler karşısında; kalben mü’min kalmak şartıyla, dil ile küfrü gerektiren ve belayı defeden sözler söylenebilir. Ama) Allah sizi (öncelikle) Kendisinden sakındırıp (uyarıverir. Zira son) varış Allah’adır. (Hesap vermek üzere O’na dönülecektir.)
-
3:29
De ki: "Göğüslerinizde ve gönüllerinizde olanı, eğer gizleseniz de, veya açığa vursanız da Allah onu bilir. Ve göklerde olanı da, yerde olanı da (bütün ayrıntılarıyla) bilir. Allah, her şeye güç yetirendir."