565. Sayfa

29. Cüz

  • 68:43

    خَاشِعَةً اَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۜ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ اِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ

    Gözleri korkudan ve dehşetten düşüp şaşkınlaşmış, kendilerini de zillet sarıp-kuşatmıştır. Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye (ve Kur’an’a itaat ve teslimiyete) davet edilirlerdi (de tenezzül edip buna yanaşmazlardı).

  • 68:44

    فَذَرْن۪ي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهٰذَا الْحَد۪يثِۜ سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَۙ

    Artık bu (Hakk) sözü (ve Kur’an’ın hükmünü) yalan sayanı (ve kendi hevâ ve kuruntularına uyanı) Sen Bana bırak! Ki, Biz onları hiç bilmeyecekleri bir yönden (ve fark etmeyecekleri yöntemlerle) derece derece (adım adım helake ve dalâlete) yaklaştıracağız. [Not: Yani, açık din düşmanlarına ve Müslüman dava adamı görüntülü münafıklara kulak asmayın, onların işi bize kalmıştır. Bilmeden bir kimseyi helake sürüklemenin bir şekli de şudur: Zalim ve doğruluk düşmanı birine bu dünyada sıhhat, mal, evlat, başarı gibi bazı nimetler verilir. Böylece kendisinde hiçbir günah ve yanılgı olmadığını zannederek Hakka karşı gizli düşmanlığa, zulüm ve isyana battıkça batıp tükenmektedir. Bu nimetlerin kendisi için bir bağış değil, bilakis felaketine vesile olduğunu fark etmemektedir.]

  • 68:45

    وَاُمْل۪ي لَهُمْۜ اِنَّ كَيْد۪ي مَت۪ينٌ

    Ben onlara şimdilik mühlet verip süre tanıyorum. Ama elbette Benim düzenim (mekrim, tedbirim ve cezalandırmam) sapasağlamdır. [Not: Ayette; "Keyd" kelimesi geçmektedir. Bunun anlamı gizli plan yapmak demektir. Keyd ve Mekr: Arapça bir kelime olarak “ansızın uygulamaya konuluncaya kadar hain ve zalim rakiplerin; her şeyin kendi arzuları ve planları doğrultusunda ve yolunda gittiği şeklinde aldatılıp duran bir kimse aleyhinde hazırlanmış gizli bir planı” ifade etmektedir. Keyd ve Mekr: Sinsi ve gizli projelerle, hissedilmeyecek hile ve düzenlerle; düşmanlarına ve dost görünümlü münafık istismarcılarına zarar vermeye yönelmektir.]

  • 68:46

    اَمْ تَسْـَٔلُهُمْ اَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَۚ

    (Ey Nebim!) Sen onlardan bir ücret mi istiyorsun ki; onlar, (sanki) haksız bir borçtan dolayı ağır bir yük altında kalmışlar (gibi Senin hayırlı ve yararlı çağrından kaçıp uzaklaşmaktadırlar)? [Not: Burada zahiren muhatap Peygamber (SAV) ise de aslında Onun muhalifleri olan müşrikler ve münafıklardır. Onlara; "Allah'ın Elçisi sizden bir karşılık mı istiyor ki bu kadar kızıp azgınlaşıyorsunuz?" diye sorulmaktadır.]

  • 68:47

    اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ

    Yoksa gayb (görünmeyenin bilgisi) onların yanında (bulunuyor) da, kendileri mi yazıp durmaktadırlar? (Ki geleceklerini kendileri kurguluyor gibi davranmaktadırlar!)

  • 68:48

    فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِۢ اِذْ نَادٰى وَهُوَ مَكْظُومٌۜ

    (Ey Resulüm!) Şimdi Sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi (aceleci) olma; hani o, içi kahır dolu olarak (ve biraz da sabırsızlanarak Rabbine) dua edip yakarmıştı. [Not: Evet; okyanusların altında, gecenin karanlıklarında, balığın karnında bulunan Hz. Yunus (AS) şöyle yalvarmıştı: "Senden başka ilah yoktur, Seni tenzih ederim. Şüphesiz ben zalimlerden oldum." Bunun üzerine Allah onu, bu feryat ve figanına bağışlamış ve kendisini bu kederli durumdan kurtarmıştı.]

  • 68:49

    لَوْلَٓا اَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّه۪ لَنُبِذَ بِالْعَرَٓاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ

    Eğer Rabbinden bir nimet ona ulaşmasaydı, (Hz. Yunus) mutlaka yerilip kınanmış olarak çıplak vaziyette ıssız durumdaki (karaya) atılmış (veya okyanusların altında bırakılmış) olacaktı.

  • 68:50

    فَاجْتَبٰيهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ

    Fakat Rabbi onu seçti ve onu salih olanlardan kıldı.

  • 68:51

    وَاِنْ يَكَادُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِاَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ اِنَّهُ لَمَجْنُونٌۢ

    O inkâr edenler, Zikri (Kur'an'ı) işittikleri zaman, Seni neredeyse gözleriyle devirecekler gibi (haset ve hıyanetle bakıp) nazar ediyorlardı. (Senin için ise:) "O, kesinlikle delirmiş bir insandır (cinnlerin ve karanlık güçlerin adamıdır)” diyorlardı. [Not: "Sanki bakışlarıyla (Seni) yiyecekler" gibi davranıyorlardı. Mekke kâfirleri o kadar kızgındılar ve haset-fesat içinde kıvranıyorlardı ki, Kur'an'ı işittikleri zaman Hz. Peygamber'i sanki gözleriyle yiyecek ve yıkacaklardı. Onların bu hali İsra Suresi 73. ve 77. ayetler arasında da anlatılmaktaydı.]

  • 68:52

    وَمَا هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَم۪ينَ

    Oysa O (Kur'an), âlemler için, ancak bir Zikir (makamındadır; öğüt, hatırlatma, hüküm ve üstün bir şeref kaynağıdır. Kur’an, hikmet ve hakikatin yegâne dayanağıdır).

  • Hâkka Suresi

  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

    Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

  • 69:1

    اَلْحَٓاقَّةُۙ

    'Elbette gerçekleşecek olan' (kıyamet ve ahiret mutlaka gelecektir).

  • 69:2

    مَا الْحَٓاقَّةُۚ

    Nedir o 'muhakkak gerçekleşecek olan?' (ki Allah’ın takdiridir).

  • 69:3

    وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْحَٓاقَّةُۜ

    (Ey Resulüm!) O gerçekleşecek olanı (Allah) Sana bildirmezse (Sen nereden bileceksin?)

  • 69:4

    كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ

    (Bunların kavranması için hatırlat ki:) Semud ve Ad (toplumları), Karia’yı (yürekleri kavuracak ve kapılarını çalacak olayı) yalan sayıvermişlerdi.

  • 69:5

    فَاَمَّا ثَمُودُ فَاُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ

    Bu nedenle Semud (halkı) korkunç bir sesle helak edildi.

  • 69:6

    وَاَمَّا عَادٌ فَاُهْلِكُوا بِر۪يحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍۙ

    Ad (halkın)a gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile yıkılıp gitmişlerdi.

  • 69:7

    سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ اَيَّامٍۙ حُسُومًا فَتَرَى الْقَوْمَ ف۪يهَا صَرْعٰىۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍۚ

    (Allah) Onu, (korkunç kasırgayı) yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin üzerlerine musallat etmişti. Öyle ki, (orada bulunsan) o kavmin, bir süre zarfında sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldıklarını görecektin.

  • 69:8

    فَهَلْ تَرٰى لَهُمْ مِنْ بَاقِيَةٍ

    Şimdi hiç onlardan arta kalan (bir şey) görebilmekte misin?