-
58:7
Gerçekten Allah'ın göklerde ve yerde olanların tümünü (ve detaylarıyla) bilmekte olduğunu (hâlâ) görmez (ve anlamaz) mısın? (Öyle ki kendi aralarında gizli toplantılar düzenleyip) Fısıldaşmakta olan üç kişiden dördüncüleri mutlaka O'dur (Allah’tır); beşin altıncısı da mutlaka O'dur. Bundan az veya çok olsun, her nerede olsalar mutlaka O, kendileriyle beraber (bulunmaktadır). Sonra yaptıklarını kıyamet günü kendilerine haber verecektir. Şüphesiz Allah, her şeyi Bilendir (ve hesabını soracaktır).
-
58:8
‘Gizli toplantıların fısıldaşmalarından’ (kulis fesatçılığından) menedilip (uyarıldıkları halde), sonra bu yasaklandıkları şeye dönüp duranları; günahı, düşmanlığı ve Elçiye isyanı (aralarında) fısıldaşanları görmez (ve farkında olmaz) mısın? Onlar Sana geldikleri zaman, Seni Allah'ın selamlamadığı biçimde selamlamakta (ve Müslüman rolü oynamaktadırlar). Fakat kendi kendilerine (kaldıklarında ise): "Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azap etse ya" diyerek (inkârlarını kusmaktadırlar). Onlara cehennem yeterlidir (gereklidir); oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir dönüş yeridir (girdiklerinde anlayacaklardır).
-
58:9
“Ey iman edenler! (Birileriyle) Gizli konuşmanız (gerektiği) zaman da; (sakın) günah işlemeyi, düşmanlık etmeyi ve Peygambere (ve dolayısıyla Müslümanları adaletle idare eden yöneticilere haksız yere) karşı gelmeyi fısıldaşmayın! (Fesatçılık ve fırsatçılık yapmayın.) Ancak iyilik yapmayı, takvayı (Allah’a karşı gelmekten; kötülük ve küfürden uzak durmayı) hatırlatıp (hayırlı telkinler yaparak) konuşun ve huzurunda toplanacağınız Allah’tan sakının.
-
58:10
Şüphesiz 'gizli toplantıların fısıldaşmaları' (kötü niyetli kulis konuşmaları), iman edenleri üzüntüye düşürmek için ancak şeytan(i davranışlar)dandır. Gerçi, Allah'ın izni olmaksızın o (şeytan), onlara hiçbir şeyle (ve hiçbir şekilde) zararlı olamayacaktır. Şu halde mü'minler, sadece Allah'a tevekkül edip dayanmalıdır.
-
58:11
Ey iman edenler, size meclislerde "Yer açın” (dininiz ve davanız için feragat ve fedakârlık yapın) denildiği zaman, (hemen) yer açın; (inatlaşıp karşı çıkmayın ki) Allah size (kalbî) genişlik versin (hep sevinçli ve şerefli kılsın). Size: (Şu makam ve imkândan ayrılıp) "Kalkın" denildiği zaman da (hemen) kalkın. Allah, sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin (istiyorsanız böyle davranın). Allah, yaptıklarınızdan Haberdardır.