-
56:17
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ
(Cennette onların) Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaştırılmış (hiç yorulup yaşlanmayan hizmetçi) gençler dönüp dolaşır;
-
56:18
بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ
(Kendilerine) Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler (uzatılır).
-
56:19
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ
Bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinip bulanır. (İçtikçe huzur ve mutlulukları artacaktır.)
-
56:20
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ
Arzulayıp-seçecekleri meyveler(den),
-
56:21
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ
Canlarının çektiği (iştah verici ve lezzetli) kuş et(ler)inden.
-
56:22
وَحُورٌ ع۪ينٌۙ
Ve iri gözlü huriler(den),
-
56:23
كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ
(Ki) Sanki saklı inciler gibi (cazip ve tertemiz)dirler;
-
56:24
جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
(Mü’minlere dünyada) Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulacaktır);
-
56:25
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْوًا وَلَا تَأْث۪يمًاۙ
(Cennet yurdunda) Orada, ne 'saçma ve boş bir söz' duyacaklar, ne günaha sokacak (ve huzur bozacak davranışlar olacak)tır.
-
56:26
اِلَّا ق۪يلًا سَلَامًا سَلَامًا
Ancak sadece bir söz: "Selam, selam!" (diye dua ve hoşnutluk sesleri duyulacak)tır.
-
56:27
وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ
(İşte bu) "Ashab-ı Yemin!" (imani istikamet ve fazilet sahipleri); ne (kutludur o) "Ashab-ı Yemin!" (Ki, Allah’a verdikleri iman ve itaat sözünde, cihad ve sadakat ahdinde vefa gösterenler ne kadar bahtlıdır.)
-
56:28
ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ
(Onlar için cennette) Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları),
-
56:29
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ
Üst üste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları,
-
56:30
وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ
Yayılıp-uzanmış gölgeler (köşkler ve yeşillikler ortamı),
-
56:31
وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ
Durmaksızın akan ve çağlayan su(lar);
-
56:32
وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ
Ve (daha) birçok (cinste ve tarifsiz lezzetlerde) meyveler arasında,
-
56:33
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ
(Ki asla) Kesilip-eksilmeyen ve (hiçbiri) yasaklanmayan (meyveler, muştular).
-
56:34
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ
Yükseklere-kurulmuş döşekler (sedirler, yataklar).
-
56:35
اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ
Gerçek şu ki, Biz onları, (mü’min erkek ve kadınları ahirette) yeni bir yaratma ile (cennete layık özellik ve güzellikte) tekrar inşa edip yarattık. (Onları, gençliği ve çekiciliği pörsümeyen kimseler yaptık.)
-
56:36
فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَارًاۙ
Onları sürekli bâkireler (ve hep taze gelinler) kıldık.
-
56:37
عُرُبًا اَتْرَابًاۙ
Öyle ki eşlerine (muhabbet ve ülfetle) tutkun, hep (aynı) yaşıt (mutlu çiftler yaptık).
-
56:38
لِاَصْحَابِ الْيَم۪ينِۜ۟
(Bunların hepsi) "Ashab-ı Yemin" olanlar için (hazırlanmıştır ki).
-
56:39
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
(Bunların) Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,
-
56:40
وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ
Birçoğu da sonrakilerden (ahir zaman ümmetinden olacaktır). [Not: Bu ayetlerde ise, Hz. Adem’den, Hz. Muhammed Aleyhisselam’a kadar gelip geçmiş bütün nebilerin mü’min ümmetlerinin evvelkileri ve sonrakileri kastedilmiş olabilir.]
-
56:41
وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ
"Ashab-ı Şimal"(e gelince), ne (mutsuzdur o) "Ashab-ı Şimal!" (O küfür ve kötülük ehli ne acı ve alçaltıcı bir ortamdadır.)
-
56:42
ف۪ي سَمُومٍ وَحَم۪يمٍۙ
(Cehennemde) Hücrelere işleyen kavurucu alevler (arasına), kaynar irinli ve zehirli sıvılara (atılacaklardır.)
-
56:43
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍۙ
Ve kapkara dumandan, karanlık bir gölge içinde (kıvranıp duracaklardır).
-
56:44
لَا بَارِدٍ وَلَا كَر۪يمٍ
Ki o, (cehennem) ne serindir, ne de ferahlatıcıdır. (İkram edilip rahatlatıcı hiçbir şey bulunmayacaktır.)
-
56:45
اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ
Çünkü onlar, bundan önce (dünyada) varlık içinde şımarmış ve azıtmış olanlardı. (Haksızlığa ve hayâsızlığa dalmışlardı.)
-
56:46
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظ۪يمِۚ
Onlar, en büyük günah (inkâr ve münafıklık) üzerinde ısrarlı davrananlardı.
-
56:47
وَكَانُوا يَقُولُونَ اَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ
Ve: (Hadi canım) "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi (yeniden) diriltilecekmişiz?" diye (gururlanıp dolaşırlardı).
-
56:48
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَ
(Üstelik) "Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı (diriltilip hesaba çekilecekmiş?" diye Kur’an’ın çağrısını alay konusu yaparlardı).
-
56:49
قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ
(Ey Resulüm, onlara) De ki: "Şüphesiz, öncekiler de ve sonrakiler de (geçmişteki ve gelecekteki herkes mahşere kalkacaktır)."
-
56:50
لَمَجْمُوعُونَ اِلٰى م۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ
"Bilinen (ve belirlenen) bir günün buluşma vaktinde mutlaka toplanacaklardır."