-
51:31
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
(İbrahim onlara) Dedi ki: "Şu halde sizin asıl işiniz (ve isteğiniz) nedir, ey elçiler?"
-
51:32
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ
"Doğrusu biz, suçlu-günahkâr bir kavme (Lut’u dinlemeyenlere) gönderildik" dediler.
-
51:33
لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ ط۪ينٍۙ
"Üzerlerine pişmiş çamurdan (iyice sertleşip kaskatı kesilmiş kurşun gibi) taşlar yağdırmak için."
-
51:34
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِف۪ينَ
(Öyle ki bu taşların her biri) Rabbinin katında haddini aşıp ölçüyü taşıran (sapkınlar, ahlâksızlar, Firavun ve Nemrutlar ve onların zulmüne fetva veren çağdaş Bel’am ve Münafıklar için) ‘herkese ayrı ayrı (ve isim isim)’ işaretlenip damgalanmış (kahredici mucize mermiler şeklindedir). [Not: Bu ayette geçen “her bir şahsa ait olmak üzere işaretlenmiş taş mermiler” ifadesi yüksek teknoloji eseri ve belirlenmiş hedefine kilitli “akıllı silahların” varlığına ve ileride yaygınlaşacağına da işarettir.]
-
51:35
فَاَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ ف۪يهَا مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ
Bu arada (Lut kavminin yurdundan) orada mü’minlerden kim varsa (ayırıp) çıkarıverdik.
-
51:36
فَمَا وَجَدْنَا ف۪يهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَۚ
(Ama) Ne var ki orada, Müslümanlardan (taraf) olan (ve eşcinselliğe karşı çıkan sadece) bir (tek) evden başkasını bulabilmiş (değildik. Neme lazım deyip bu ahlâksızlığa seyirci kalanları da helak ettik!)
-
51:37
وَتَرَكْنَا ف۪يهَٓا اٰيَةً لِلَّذ۪ينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۜ
Ve orada, acı bir azaptan korkanlar için (ürkütücü) bir ayet ve ibret bırakıverdik.
-
51:38
وَف۪ي مُوسٰٓى اِذْ اَرْسَلْنَاهُ اِلٰى فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍ
Musa (olayın)da da (düşündürücü ayetler ve ibretler gizlidir). Hani Biz onu açık bir delille Firavun'a göndermiştik;
-
51:39
فَتَوَلّٰى بِرُكْنِه۪ وَقَالَ سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ
Fakat o, 'bütün enaniyetiyle (siyasi yetkisine ve askeri gücüne güvenip)' yüz çevirmişti ve: "(Bu Musa) Ya bir büyücü veya bir delidir" demişti.
-
51:40
فَاَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُل۪يمٌۜ
Bunun üzerine, Biz onu ve ordularını yakalayıp denize atıp boğuverdik; ki o (Firavun) 'kınanacak (ve insanı kahra uğratacak) işler yapıyordu' (ve boğulacağını anlayınca da boşuna pişmanlık duyuyordu).
-
51:41
وَف۪ي عَادٍ اِذْ اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرّ۪يحَ الْعَق۪يمَۚ
Ad (kavmin)de de (ibretler vardır). Hani onların üzerine köklerini kurutup kesen (akim) bir rüzgâr gönderdik de (her tarafı yıkıp geçiyordu);
-
51:42
مَا تَذَرُ مِنْ شَيْءٍ اَتَتْ عَلَيْهِ اِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّم۪يمِۜ
Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp-kül gibi dağıtıyordu.
-
51:43
وَف۪ي ثَمُودَ اِذْ ق۪يلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتّٰى ح۪ينٍ
Semud (kavmin)de de (ders alınacak şeyler vardır). Hani onlara: "Belli bir süreye kadar (dünya nimetlerinden) yararlanın (ve Rabbinizi unutmayın!)" deniyordu.
-
51:44
فَعَتَوْا عَنْ اَمْرِ رَبِّهِمْ فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ
Ancak (onlar) Rablerinin emrine başkaldırdılar; böylece (gaflet ve dalâlet içinde) bakıp-dururlarken, onları (korkunç bir) yıldırım çarpıp-yakalıyordu.
-
51:45
فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنْتَصِر۪ينَۙ
Artık (onlar) ne ayağa kalkmaya güç yetirebiliyor, ne de yardım bulabiliyordu.
-
51:46
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِق۪ينَ۟
Bundan önce Nuh kavmini de (yıkıma uğrattık). Çünkü onlar da fasık (ve aşağılık) bir kavim idi.
-
51:47
وَالسَّمَٓاءَ بَنَيْنَاهَا بِاَيْدٍ وَاِنَّا لَمُوسِعُونَ
(Dikkatle ve ibretle bakın ki;) Biz göğü (bizzat) elle (büyük bir kudretle) bina ettik ve şüphesiz Biz (onu sürekli) genişleticiyiz. (Yeni ve görkemli yıldız kümeleri ve gök cisimleri yaratıp üretmekteyiz.)
-
51:48
وَالْاَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ
Yeri de (dört mevsim hep) Biz döşeyip-yaymaktayız, (hâlâ görmüyor musunuz ki); ne güzel ve mükemmel (yaratıp) döşeyici(yiz).
-
51:49
وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Ve Biz, (insanlar dahil) her şeyi (dişili erkekli) iki çift yarattık. Umulur ki, öğüt alıp-düşünürsünüz (diye bu bir ibret ve hikmettir.) [Not: Bazılarının zan ve iddia ettiği gibi, İslam kadını asla ikinci sınıf bir varlık gibi düşünmemekte ve onu temel insan haklarından mahrum etmemektedir. İslam, kadın erkek eşitliğinin de ötesinde, her ikisini tek bir bedenin bütünleyici bireyleri görmektedir.]
-
51:50
فَفِرُّٓوا اِلَى اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۚ
“Öyleyse, (her türlü şirkten, şekavetten ve şeytaniyetten uzaklaşıp) haydi Allah’a doğru kaçıp (sığının!)… Gerçekten Ben sizi, O’ndan yana (Allah adına) açıkça ikaz ve inzar ediyorum.”
-
51:51
وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ
“(Sakın) Allah ile beraber (başka bir kimseyi O’na ortak) bir ilah kılmayın! İşte gerçekten Ben sizi, O’nun adına açıkça uyarıyorum.”