506. Sayfa

26. Cüz

  • Muhammed Suresi

  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

    Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

  • 47:1

    اَلَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ اَضَلَّ اَعْمَالَهُمْ

    • DİKKAT: [MUHAMMED Suresinde Cenab-ı Hakk: “Kur’an’ın ayetleri yeterlidir, Resulüllah’ın sünneti ve öğretileri artık gereksiz ve geçersizdir.” İddiasına kalkışanların, iman ve amellerinin, ibadet ve hizmetlerinin boşa çıkacağını; 1, 8, 10, 28, 32 ve 33. ayetlerde önemle ve tehditle ikaz buyurmaktadır. Ve zaten Âl-i İmrân: 31, Nisa: 59, 80, 150; Nur: 56, Ahzab: 21 ve Muhammed: 33 ayetleri kıyamete kadar Hz. Peygambere (SAV) uymayı ve her konuda örnek almayı farz kılmaktadır. ]

    (Kur’an’ın ahkâmını ve Resulüllah’ın haklı çağrısını) İnkâr edenlerin ve (insanları) Allah'ın yolundan alıkoyup çevirenlerin (hayırlı ve yararlı sanılan bütün işlerini), onların amellerini (Allah) giderip-boşa çıkarmıştır.

  • 47:2

    وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَاٰمَنُوا بِمَا نُزِّلَ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَهُوَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْۙ كَفَّرَ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ وَاَصْلَحَ بَالَهُمْ

    İman edip salih amellerde bulunan ve Rablerinden bir Hakk olarak Muhammed'e indirilen (Kur'an)a inananların ise, (Allah) kötülüklerini örtüp bağışlamış ve durumlarını düzeltip ıslah ederek (onları şerefli kılmıştır).

  • 47:3

    ذٰلِكَ بِاَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا اتَّبَعُوا الْبَاطِلَ وَاَنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّبَعُوا الْحَقَّ مِنْ رَبِّهِمْۜ كَذٰلِكَ يَضْرِبُ اللّٰهُ لِلنَّاسِ اَمْثَالَهُمْ

    İşte böyle; (çünkü) hiç şüphesiz, inkâr edenler bâtıla (İslam’a aykırı inanç ve nizamlara) uymuşlar; ve hiç şüphesiz, iman edenler ise Rablerinden olan Hakka (Kur’an’a ve Resulüllah’a) uymuşlardır. [Bu ayetlere göre; bilerek ve isteyerek HAKKA tâbi ve taraf olanlar MÜ’MİN; mazeretsiz ve mecburiyetsiz olarak BÂTIL’a tâbi ve taraf olanlar da KÂFİR sayılmıştır.] İşte Allah, insanlara kendi örneklerini böyle vererek (onları uyarmaktadır ve gerçek ayarlarını ortaya koymaktadır).

  • 47:4

    فَاِذَا لَق۪يتُمُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِۜ حَتّٰٓى اِذَٓا اَثْخَنْتُمُوهُمْ فَشُدُّوا الْوَثَاقَۙ فَاِمَّا مَنًّا بَعْدُ وَاِمَّا فِدَٓاءً حَتّٰى تَضَعَ الْحَرْبُ اَوْزَارَهَاۚۛ ذٰلِكَۜۛ وَلَوْ يَشَٓاءُ اللّٰهُ لَانْتَصَرَ مِنْهُمْۙ وَلٰكِنْ لِيَبْلُوَ۬ا بَعْضَكُمْ بِبَعْضٍۜ وَالَّذ۪ينَ قُتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَلَنْ يُضِلَّ اَعْمَالَهُمْ

    Öyleyse, (savaş sırasında) inkârcılarla karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen boyunlarını vurun (saldırgan kâfirlerin ve zalimlerin, öncelikle elebaşlarını ve merkezi teşkilatlarını etkisiz kılıp fitneden kurtulun ve onları korkutup susturun); sonunda onları iyice bozguna uğratıp zafer kazandığınız zaman da, artık (müşrik esirlerin, boş gurur ve kibirlerini kırmak üzere iyice bağlayın ve) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları salın) veya bir fidye (karşılığı bırakın). Öyle ki (saldırganlar uslanıp) savaş ağırlıklarını bıraksınlar (ve teslime yanaşsınlar). İşte (emir) böyle; eğer Allah dilemiş olsaydı, elbette onlardan (önceden ve başka şekilde de) intikam alırdı. Ancak (cihad ve savaş) sizleri birbirinizle denemesi (sadıklarla sahtekârları ayırt etmesi) için (bir imtihandır). Allah yolunda öldürülen (şehit)lere gelince; kesin olarak (Allah) amellerini giderip-boşa çıkarmayacaktır. (Onların kardeşlerini zafer ve devlete kavuşturacak, dünyada izzetle ve ahirette hepsini cennetle mükâfatlandıracaktır.)

  • 47:5

    سَيَهْد۪يهِمْ وَيُصْلِحُ بَالَهُمْۚ

    (Allah) Onları (iman ve cihad erbabını) hidayete erdirecek ve durumlarını düzeltip-ıslah edip (galibiyet ve medeniyete ulaştıracaktır).

  • 47:6

    وَيُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ عَرَّفَهَا لَهُمْ

    Ve (ahirette de) onları, (Kur’an ve Peygamber lisanıyla) kendilerine tarif edip-tanıttığı cennete sokacaktır.

  • 47:7

    يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تَنْصُرُوا اللّٰهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ اَقْدَامَكُمْ

    Ey iman edenler! Eğer siz (cihad ederek ve İslami hareketi destekleyerek) Allah’a (dinine) yardım ederseniz, Allah da size yardım edip (zafere ulaştıracaktır. Dünyada izzet ve hürriyete, ahirette ise cennete ulaşıncaya kadar sizi hidayet üzerinde devamlı kılıp) ayaklarınızı sabit ve sağlam tutacaktır.

  • 47:8

    وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَتَعْسًا لَهُمْ وَاَضَلَّ اَعْمَالَهُمْ

    İnkâr edenlere gelince, yüzükoyun düşüş (ve rezil olup sürünüş) onların olacaktır; (Allah) amellerini giderip-boşa çıkaracaktır (ve onları şaşkınlık içinde bırakacaktır).

  • 47:9

    ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَرِهُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ

    İşte böyle; çünkü onlar, Allah'ın indirdiğini (Kur’an hükümlerini) çirkin (kerih) görüp (karşı çıkmışlardır), bundan dolayı O da, onların amellerini geçersiz kılıp (boşa çıkaracaktır).

  • 47:10

    اَفَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ دَمَّرَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْۘ وَلِلْكَافِر۪ينَ اَمْثَالُهَا

    Onlar yeryüzünde hiç gezip dolaşmıyorlar ve kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarına bakmıyorlar mı? Ki Allah, onları (yıkıma uğratarak) yerle bir edip dağıtmış (ve köklerini kazımış)tır. Bu(günkü) kâfirler için de bunun bir benzeri vardır.

  • 47:11

    ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ مَوْلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَاَنَّ الْكَافِر۪ينَ لَا مَوْلٰى لَهُمْ۟

    Bunun sebebine gelince: Çünkü Allah, iman edenlerin Mevlâ’sıdır (onların sahibi ve hamisi olarak mü’minleri koruyup kollamaktadır); kâfirlerin ise (gerçek) Mevlâ’sı yoktur (olmayacaktır).