-
51:7
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْحُبُكِۙ
(Sayısız yıldızların, mükemmel ayarlanmış yörüngelerde dolaştıkları ve asla çarpışmadıkları) Çok özenli ve düzenli yollara sahip bulunan GÖK'e andolsun ki;
-
51:8
اِنَّكُمْ لَف۪ي قَوْلٍ مُخْتَلِفٍۙ
(Ey münafıklar ve Hakk’tan sapanlar!) Siz gerçekten birbirini tutmaz muhtelif söz(ler, çelişkili ifadeler ve gerçek dışı görüşler) içindesiniz.
-
51:9
يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ اُفِكَۜ
Ondan (Hakk’tan ve Kur’an’dan yüz döndürüp, benliğe ve dünyalık beklentilere yönelen, hikmet ve hakikatten) çevrilen; (hidayet ve istikametten de) çevrilir! (Kendi gurur ve kuruntularının esiri haline gelirler.)
-
51:10
قُتِلَ الْخَرَّاصُونَۙ
Kahrolsun, o 'zan ve tahminle yalan söyleyenler' ve düzenbaz kesimler! (Onlar mutlaka rezil edilecekler.)
-
51:11
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي غَمْرَةٍ سَاهُونَۙ
Ki onlar, ‘(bilgiçlik kılıflı) derin bir gaflet kuşatması’ içinde, (gerçeklerden) habersiz (ve nasipsizdirler).
-
51:12
يَسْـَٔلُونَ اَيَّانَ يَوْمُ الدّ۪ينِۜ
“Din günü (Hakkın hâkim olacağı, süper şeytani güçlerin yıkılacağı ve herkesten hesap sorulacağı vakit) ne zamanmış?” diye (alaycı ve inançsız bir şekilde) sorup (kibirlenmektedirler).
-
51:13
يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ
(Oysa kesinlikle gelecek olan) O gün onlar, ateşin üstünde tutulup-eritilecekler.
-
51:14
ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْۜ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ
“(Haydi) Tadın fitnenizi (şimdi fesatlık ve fasıklığınızın cezasını çekin). Bu, sizin pek acele isteyip durduğunuz şeydir” (denilip cehenneme sürüklenecekler).
-
51:15
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ
(Allah'tan saygıyla korkan, her türlü küfür ve kötülükten sakınan) Müttakiler ise sonsuz cennetlerde ve pınarların çevresinde (zevk edip sevinmekte)dirler.
-
51:16
اٰخِذ۪ينَ مَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُحْسِن۪ينَۜ
Doğrusu onlar, Rablerinin kendilerine verdiği mükâfatı almış olarak (sonsuz saadete erişmişlerdir). Çünkü onlar bundan önce (dünyada iken) muhsin kimselerdi. (Allah'ı görür gibi ibadet ve hareket ederlerdi ve cihad görevlerinde oldukça titizlik gösterirlerdi.)
-
51:17
كَانُوا قَل۪يلًا مِنَ الَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ
Onlar geceleri az uyuyuverir (kalkıp ibadete yönelir)lerdi.
-
51:18
وَبِالْاَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
Seher vakitlerinde (zikir, dua ve) istiğfar ederlerdi.
-
51:19
وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ
Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı (ve onu gönül rızasıyla ayırıp verirlerdi. Asla cimrilik ve bencillik etmezlerdi.)
-
51:20
وَفِي الْاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِن۪ينَۙ
Yeryüzündeki şeylerde (bütün bitki ve hayvan türlerinde ve deniz ürünlerinde), kesin bir bilgiyle inanacak (ve aklını kullanacak) olanlar için ayetler (ve nice ibretler tezahür ve tecelli etmiştir).
-
51:21
وَف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ اَفَلَا تُبْصِرُونَ
Ve kendi nefislerinizde (bedenlerinizde ve vücut sistemlerinizde) de (ne harika hikmet ve ibretler gizlidir). Yine de (gerçeği) görmüyor musunuz?
-
51:22
وَفِي السَّمَٓاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ
Gökte (uzayın derinliklerinde) de rızkınız vardır (uzaydan büyük faydalar sağlayacağınız dönemler olacaktır. Daha şimdiden Ay’da; Titanyum, Platin ve Helyum-3 gibi stratejik metalleri çıkarıp taşıma çabaları başlatılmıştır) ve size va'ad olunmakta olan da (kesinlikle Hakk’tır, buna giderek yaklaşıyorsunuz).
-
51:23
فَوَرَبِّ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَٓا اَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ۟
İşte göğün ve yerin Rabbine andolsun ki, şüphesiz o (va’ad edilen; dünyada hâkimiyet, sonra kıyamet ve ahiret haberi) sizin kendi aranızda konuşup (yaşadıklarınız) kadar elbette kesin bir gerçektir.
-
51:24
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَ الْمُكْرَم۪ينَۢ
Sana İbrahim’in ikram sunulup ağırlanan (melek) konuklarının haberi geldi mi?
-
51:25
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًاۜ قَالَ سَلَامٌۚ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ
Hani yanına girdiklerinde: “Selam” demişlerdi. O da: “Selam” demişti. (İçinden de; bunlar, haklarında bilgim olmayan) Yabancı bir grup (diye geçirmişti).
-
51:26
فَرَاغَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ فَجَٓاءَ بِعِجْلٍ سَم۪ينٍۙ
Hemen (onlara sezdirmeden) ailesine giderek (misafirin yemeğini acele edip), çok geçmeden (pişirilmiş) semiz bir buzağı ile (geri) gelmişti.
-
51:27
فَقَرَّبَهُٓ اِلَيْهِمْ قَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۘ
Derken (sofrayı) onlara yaklaştırıp (ikram etmiş) ve “Yemez misiniz?” (buyurun) demişti.
-
51:28
فَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خ۪يفَةًۜ قَالُوا لَا تَخَفْۜ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ
(Melekler yemeyince) Bunun üzerine (İbrahim’in) içine bir tür korku (ve kuşku) düşüvermişti. (Onlar ise) "Korkma" demişler ve onu bilgin bir erkek çocukla müjdelemişlerdi.
-
51:29
فَاَقْبَلَتِ امْرَاَتُهُ ف۪ي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَق۪يمٌ
Böylece (bunları duyan) karısı çığlıklar atarak dönüvermiş ve (hayretle) yüzüne vurarak: "(Benim gibi) Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)?” demişti.
-
51:30
قَالُوا كَذٰلِكِۙ قَالَ رَبُّكِۜ اِنَّهُ هُوَ الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ
Dediler ki: "Evet öyledir. (Çünkü bunu) Senin Rabbin (buyurup) söylemiştir. Şüphesiz O, Hüküm ve Hikmet sahibidir, (her şeyi hakkıyla) Bilendir."