-
50:36
وَكَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هُمْ اَشَدُّ مِنْهُمْ بَطْشًا فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِۜ هَلْ مِنْ مَح۪يصٍ
Biz bunlardan önce de nice nesilleri ve yerleşim merkezlerini yıkıma uğrattık ki onlar, zorbaca yakalamak (yakıp-yıkmak, baskı ve şiddetle yönetmeye kalkmak ve sindirip pusturmak) bakımından kendilerinden daha şedit ve ileri (insanlardı; bunlar bulundukları) beldeleri (ve bölgeleri, ziraat ve madencilik amaçlı çalışmalarla yerin altını üstüne getirmiş, sayısız kazı, inşaat ve araştırmalarla her yanı) delik-deşik etme (imkânı bulmuşlardı. Ama sonunda) kaçacak bir yer var mı? (Allah’ın elinden nasıl kurtulacaklardı?)
-
50:37
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَذِكْرٰى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ اَوْ اَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَه۪يدٌ
Hiç şüphesiz bunda, (duyarlı ve anlayışlı) kalbi olan, ya da (kâinat ve tabiattaki İlahi sanata ve yaratılış harikalarına) bir şahit olarak (Kur’an’a ve Resulüllah’a) kulak kabartıp (dersini alan) kimse için, elbette bir öğüt (zikir) vardır.
-
50:38
وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍۗ وَمَا مَسَّنَا مِنْ لُغُوبٍ
Andolsun Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri (bütün âlemleri) altı günlerde (dönemde) yarattık; Bize hiçbir yorgunluk (ve zorluk) da dokunmadı.
-
50:39
فَاصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِۚ
(Ey Resulüm!) Öyleyse Sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini Güneş’in doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et. (Sabah ve ikindi namazlarını kıl.)
-
50:40
وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاَدْبَارَ السُّجُودِ
Gecenin bir bölümünde (yatsı namazını kıl) ve secdelerin arkasından da O'nu tesbih et. (Namaz sonrası tesbihat çok önemlidir.)
-
50:41
وَاسْتَمِعْ يَوْمَ يُنَادِ الْمُنَادِ مِنْ مَكَانٍ قَر۪يبٍۙ
(Kıyamet sonrası yeniden dirilip mahşere çağrılmak üzere) Nida edenin (Hz. İsrafil’in), yakın bir yerden sesleneceği (diriliş) günü(ne) kulak ver (ki o gün dehşetlidir);
-
50:42
يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّۜ ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ
O gün, (herkes) o çığlığı bir gerçek (Hakk) olarak işitecek (ve mecburen icabet edecek)lerdir. İşte bu, (dirilip kabirlerden) çıkış günüdür (ve herkes hesaba çekilecektir).
-
50:43
اِنَّا نَحْنُ نُحْي۪ وَنُم۪يتُ وَاِلَيْنَا الْمَص۪يرُۙ
Gerçek şu ki, dirilten ve öldüren Biziz, Biz. Ve (kaçınılmaz) dönüş de yalnız Bizedir. (İsrafil ve seslenişi sadece bir vesiledir.)
-
50:44
يَوْمَ تَشَقَّقُ الْاَرْضُ عَنْهُمْ سِرَاعًاۜ ذٰلِكَ حَشْرٌ عَلَيْنَا يَس۪يرٌ
O gün yer, onlar için çatlayıp-ayrılır da (insanlar kabirlerinden) hızla çıkıp koşarlar. İşte bu, Bize göre oldukça kolay olan bir haşir (sizi bir arada toplama)dır.
-
50:45
نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ وَمَٓا اَنْتَ عَلَيْهِمْ بِجَبَّارٍ فَذَكِّرْ بِالْقُرْاٰنِ مَنْ يَخَافُ وَع۪يدِ
(Ey Nebim!) Biz onların (Senin ve Dinim hakkında) neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin; şu halde, Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur'an ile öğüt ver. (Gerisini Bize bırak ve seyret ki sonları nasıl olacaktır?)
-
Zâriyât Suresi
-
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
-
51:1
وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًاۙ
Yemin olsun, savurup kaldıran rüzgârlara (ve hava sirkülasyonuyla görevli melek ordularına)...
-
51:2
فَالْحَامِلَاتِ وِقْرًاۙ
Yine bir ağırlık (buhar yükü) taşıyan (bulut)lara...
-
51:3
فَالْجَارِيَاتِ يُسْرًاۙ
(Havada ve denizde) Kolaylıkla akıp giden (vapurlara, uçaklara)…
-
51:4
فَالْمُقَسِّمَاتِ اَمْرًاۙ
Ayrıca (tabiattaki dengeli ve düzenli) işleri paylaştıranlara (haklı ve hayırlı girişimlerde iş bölümü yapıp Allah'ın rızasına ve insanların huzuruna çalışanlara) andolsun ki;
-
51:5
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌۙ
Size (dünya ve ahiret için) va'ad edilenlerin hepsi kesinlikle doğrudur (ve elbette gerçekleşmiş olacaktır).
-
51:6
وَاِنَّ الدّ۪ينَ لَوَاقِعٌۜ
Ve hiç şüphesiz DİN(in hâkimiyet ve hükümranlığı, ahirette ise hesap ve ceza olayı) mutlaka vuku’ bulacaktır. (DİN’in, dünyadaki nizamı da, ahiretteki mizanı da Hakk’tır.)