517. Sayfa

26. Cüz

  • Kaf Suresi

  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

    Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

  • 50:1

    قٓ۠ وَالْقُرْاٰنِ الْمَج۪يدِۚ

    KAF!.. 'Şerefli ve üstün' Kur'an'a andolsun ki;

  • 50:2

    بَلْ عَجِبُٓوا اَنْ جَٓاءَهُمْ مُنْذِرٌ مِنْهُمْ فَقَالَ الْكَافِرُونَ هٰذَا شَيْءٌ عَج۪يبٌ

    Doğrusu onlara kendi içlerinden bir uyarıcı (elçi) gelmesine hayret etmişler de, o kâfirler: "Bu (garip ve acayip) şaşılacak bir şey" diyerek (Peygamberi inkâra ve istihfafa kalkışmışlardır).

  • 50:3

    ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًاۚ ذٰلِكَ رَجْعٌ بَع۪يدٌ

    "Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (yeniden diriltilip hesaba çağırılacakmışız)!? Bu (akla) uzak bir dönüş (ve diriliş iddiasıdır)."

  • 50:4

    قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنْقُصُ الْاَرْضُ مِنْهُمْۚ وَعِنْدَنَا كِتَابٌ حَف۪يظٌ

    Oysa elbette Biz, yerin (toprağın) onlardan (vücutlarından) ne eksilttiğini (ve bedenlerinden çürütüp toz haline getirdiğini de, bedenin tohumu gibi kuyruk kemiğinde bulunan ve çürümeyecek olan yerini de) bilip durmaktayız. (Üstelik) Katımızda (insanların hayat kayıtlarının) saklanıp korunduğu bir kitap vardır.

  • 50:5

    بَلْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُمْ فَهُمْ ف۪ٓي اَمْرٍ مَر۪يجٍ

    Doğrusu onlar, Hakk (Kur’an ve Resulüllah) kendilerine gelince (bile bile) onu yalanlamışlardır. Şimdi onlar, derin bir sarsıntı (ve şaşkınlık) içinde bocalamaktadırlar.

  • 50:6

    اَفَلَمْ يَنْظُرُٓوا اِلَى السَّمَٓاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا وَمَا لَهَا مِنْ فُرُوجٍ

    Üzerlerindeki göğe (hiç ibretle ve dikkatle) bakmıyorlar mı? Biz onu nasıl (muhteşem) bina etmiş ve onu nasıl (yıldızlarla) süsleyip (düzenlemişiz ki;) onun hiçbir çatlağı (noksanı ve bozuk yanı da) mevcut değildir. [Not: Kâinatta şimdiye kadar 2 trilyon galaksi, her galakside 300 milyar kadar güneş (yıldız) tespit edilmiştir ve bizim Güneş sistemimiz içindeki Dünya’mız bir stadyum içinde sadece bir top kadar yer teşkil etmektedir. Bu muazzam ve mükemmel kâinat içinde, müthiş bir süratle dönen yıldız ve gezegenlerin milyonlarca yıldır hiç çarpışmaması ve bu harika denge ve düzenin bozulmaması, elbette İlahi kudret ve sanat eseridir ve açık bir mucizedir.]

  • 50:7

    وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَه۪يجٍۙ

    Yeri de (nasıl) yayıp-döşemişiz? Onda (hızla dönerken dengesi bozulmasın ve içindekiler dağılmasın diye) sarsılmaz dağlar yerleştirmişiz ve onda 'göz alıcı ve iç açıcı' her çiftten (nice bitkiler) bitirmişiz!

  • 50:8

    تَبْصِرَةً وَذِكْرٰى لِكُلِّ عَبْدٍ مُن۪يبٍ

    (Bunlar) “Samimiyetle Allah’a yönelen” her kul için basiret (hikmetle bakan bir iç göz) ve bir zikirdir (ibretlik derstir).

  • 50:9

    وَنَزَّلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً مُبَارَكًا فَاَنْبَتْنَا بِه۪ جَنَّاتٍ وَحَبَّ الْحَص۪يدِۙ

    Ve gökten mübarek (bereket ve rahmet yüklü) su indiririz de; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirmekteyiz.

  • 50:10

    وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ لَهَا طَلْعٌ نَض۪يدٌۙ

    Ve birbiri üstüne dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları da (var ettik).

  • 50:11

    رِزْقًا لِلْعِبَادِۙ وَاَحْيَيْنَا بِه۪ بَلْدَةً مَيْتًاۜ كَذٰلِكَ الْخُرُوجُ

    Kullara rızık olmak üzere (bu nimetleri verdik). Ve onunla (o suyla) ölü bir beldeye (ve bölgeye hayat verip yeniden) dirilttik. İşte (ölümden sonra) diriliş de böyledir.

  • 50:12

    كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَاَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُۙ

    Onlardan önce Nuh kavmi, Ress halkı ve Semud (kavmi) de (elçilerini) yalanlamışlardı.

  • 50:13

    وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَاِخْوَانُ لُوطٍۙ

    Ad, Firavun ve Lut'un kardeşleri (de İlahi davete karşı çıkmışlardı),

  • 50:14

    وَاَصْحَابُ الْاَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍۜ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَع۪يدِ

    Eyke halkı ve Tubba' kavmi de (itiraz ve inkârla karşılamış;) hepsi de elçileri yalanlamışlardı. Böylece Benim tehdidim de (onların üzerine) hak olmuştu (ve belalarını bulmuşlardı).

  • 50:15

    اَفَعَي۪ينَا بِالْخَلْقِ الْاَوَّلِۜ بَلْ هُمْ ف۪ي لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَد۪يدٍ۟

    Hayret, Biz (kâinatı, tabiatı ve insanı) ilk yaratmada güçsüz mü kaldık (ki yeniden diriltmede aciz düşelim)? Hayır, onlar (hesaba çekilmek üzere) yeni bir yaratılıştan 'karmaşık bir kuşku ve şüpheci bir duygu' içinde (kalıp bocalamaktalardı).