-
Fetih Suresi
-
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
-
48:1
اِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُب۪ينًاۙ
Doğrusu Biz Sana (zafer yollarını) açtık; apaçık bir fetih ihsan ettik.
-
48:2
لِيَغْفِرَ لَكَ اللّٰهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ وَمَا تَاَخَّرَ وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَيَهْدِيَكَ صِرَاطًا مُسْتَق۪يمًاۙ
Öyle ki Allah, (itminan ve sükûnete ulaştırıp) Senin geçmiş ve gelecek (her) hatanı (ve inanıp peşine takılanları) bağışlayıversin, üzerindeki nimetini tamama erdirsin ve Seni dosdoğru bir yola (hidayete) yöneltsin.
-
48:3
وَيَنْصُرَكَ اللّٰهُ نَصْرًا عَز۪يزًا
Ve Allah (bu sürecin sonunda), Sana ‘üstün ve onurlu’ bir zaferle yardım etsin (istedik).
-
48:4
هُوَ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ السَّك۪ينَةَ ف۪ي قُلُوبِ الْمُؤْمِن۪ينَ لِيَزْدَادُٓوا ا۪يمَانًا مَعَ ا۪يمَانِهِمْۜ وَلِلّٰهِ جُنُودُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يمًا حَك۪يمًاۙ
(Böylece) O (Allah CC) imanlarını bir kat daha arttırsınlar diye mü’minlerin kalplerine sükûnet (huzur, itminan ve emniyet) indirdi (ve indirecektir). Göklerin ve yerin orduları (elbette) Allah’ındır. Allah (CC) her şeyi (nasıl yapacağını en iyi) Bilendir; Hüküm ve Hikmet sahibidir.
-
48:5
لِيُدْخِلَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا وَيُكَفِّرَ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عِنْدَ اللّٰهِ فَوْزًا عَظ۪يمًاۙ
(Her şeye gücü yeten, göklerdeki ve yerdeki ordularıyla işlerini yürüten Cenab-ı Hakkın ayrıca cihadı emretmesi; bu hizmet ve gayretleri sebebiyle) Mü’min erkek ve kadınları, altından ırmaklar (ve havuzlu şelaleler) akan ve içinde ebedi kalacakları cennetlere sokması ve onların günahlarını örtüp bağışlaması içindir. İşte Allah katında gerçek kurtuluş ve büyük mutluluk budur (ve sonsuz huzura bu sayede erişilir).
-
48:6
وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِك۪ينَ وَالْمُشْرِكَاتِ الظَّٓانّ۪ينَ بِاللّٰهِ ظَنَّ السَّوْءِۜ عَلَيْهِمْ دَٓائِرَةُ السَّوْءِۚ وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ وَلَعَنَهُمْ وَاَعَدَّ لَهُمْ جَهَنَّمَۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يرًا
(Cenab-ı Hakkın İslami harekete ve onun önderi olan şahsiyete zafer ve iktidar vermesi; aynı zamanda) Allah hakkında kötü zanda bulunan (Allah’ın ve Müslümanların süper güçlerle ve Siyonist merkezlerle başa çıkamayacakları kanaatini taşıyan, mücahit ve müstakim kimseleri hayalperestlikle suçlayan; ama zahirde mü’min ve müttaki rolü oynayan) münafık erkek ve kadınlara, (ve yine İslam’ın bir kısmına inanıp bir kısmını gereksiz sayarak inkâra ve itiraza kalkışan) müşrik erkek ve kadınlara azap vermesi (ve İslami hareketin aleyhinde çalışanları rezil ve rüsva etmesi) içindir. Ta ki, (kâfirlerin ve hainlerin, Müslümanlar için bekledikleri) kötülük çemberini (hezimet ve zillet dönemini) onların başına geçirsin (diyedir. Hem mü’min ve müttaki geçinip de Kur’an ahkâmına karşı çıkan münafıkların, hem de yanlış yorumlanıp uygulanan laiklik ve çağdaşlık adına İslam’a saldıran müşrik takımının hepsine) Allah gazap etmiş, lanetlemiş ve onları hazırladığı cehenneme (terk etmiştir). Orası ne kötü (ve kahredici) bir gidiş yeridir.
-
48:7
وَلِلّٰهِ جُنُودُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَز۪يزًا حَك۪يمًا
(Cenab-ı Hakk bütün bu va’ad ettiklerini yerine getirmeye Kâdir’dir. Zaten) Göklerin ve yerin (içindeki gizli ve özel) orduları Allah'ın (emrinde)dir. Allah Azîz ve Hâkim’dir. (Sınırsız kuvvet, hâkimiyet ve hikmet sahibidir.)
-
48:8
اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذ۪يرًاۙ
(Ey Resulüm!) Kesinlikle Biz Seni, (bir) şahit, müjdeleyici ve uyarıp (ikaz ve irşad edici) olarak göndermişizdir...
-
48:9
لِتُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَتُعَزِّرُوهُ وَتُوَقِّرُوهُۜ وَتُسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَص۪يلًا
Ki (ey kullarım! Bu vesile ile siz) Allah’a ve Resulüne iman edesiniz, Onu savunup destekleyesiniz, Ona içtenlikle saygı gösterip (dinine ve davasına) yardım edesiniz (diyedir.) Ve sabah akşam (her yerde ve her halde) O'nu (hatırlayıp) tesbihle yüceltmeniz (ve O’nun emir ve hükümlerine göre hayat sürüp huzura ermeniz) içindir.