488. Sayfa

25. Cüz

  • 42:52

    وَكَذٰلِكَ اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ رُوحًا مِنْ اَمْرِنَاۜ مَا كُنْتَ تَدْر۪ي مَا الْكِتَابُ وَلَا الْا۪يمَانُ وَلٰكِنْ جَعَلْنَاهُ نُورًا نَهْد۪ي بِه۪ مَنْ نَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِنَاۜ وَاِنَّكَ لَتَهْد۪ٓي اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍۙ

    (Ey Nebim!) İşte böylece Sana da emrimizden bir ruh vahyettik. (Sana çok özel bir inayet, hidayet ve hikmet bahşettik.) Ki Sen, kitap nedir, iman nedir (bunların hakikatine nasıl erişilir?) bilmezdin. Ancak Biz Onu (Kur'an’ı) bir nur (hidayet ve istikamet ışığı, şuur ve huzur kaynağı, kurtarıcı kanun ve kurallar dayanağı) kılıverdik, Onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz Sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletmektesin.

  • 42:53

    صِرَاطِ اللّٰهِ الَّذ۪ي لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ اَلَٓا اِلَى اللّٰهِ تَص۪يرُ الْاُمُورُ

    (Ey Resulüm! Sen) Göklerde ve yerde bulunanların tümü Kendisine ait olan (Yüce) Allah'ın yoluna (davet ve rehberlik etmektesin). Haberiniz olsun! (Dikkatli ve tedbirli bulunun ki;) bütün işler Allah'a dönecektir.

  • Zuhruf Suresi

  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

    Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

  • 43:1

    حٰمٓۜ

    Ha, Mim.

  • 43:2

    وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ

    Apaçık Kitaba andolsun ki;

  • 43:3

    اِنَّا جَعَلْنَاهُ قُرْءٰنًا عَرَبِيًّا لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَۚ

    Gerçekten Biz Onu, olur ki aklınızı kullanır (anlamaya ve uygulamaya çalışır)sınız diye (indirdiğimiz kavmin diliyle) Arapça bir Kur’an kılıverdik.

  • 43:4

    وَاِنَّهُ ف۪ٓي اُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِيٌّ حَك۪يمٌۜ

    Şüphesiz O, Bizim katımızda olan Ana Kitap’tadır (Levh-i Mahfuz’da kayıtlıdır, Kur’an’ın şanı;) çok Yücedir, Hüküm ve Hikmet içeriklidir.

  • 43:5

    اَفَنَضْرِبُ عَنْكُمُ الذِّكْرَ صَفْحًا اَنْ كُنْتُمْ قَوْمًا مُسْرِف۪ينَ

    Siz haddini aşan (münkir ve müsrif) bir kavimsiniz diye, şimdi o Zikri (Kur’an’daki İlahi öğüt ve ölçüleri) sizden (muaf tutup) bir yana mı itelim (Kendi emrimizden ve hidayetimizden vaz mı geçelim)?

  • 43:6

    وَكَمْ اَرْسَلْنَا مِنْ نَبِيٍّ فِي الْاَوَّل۪ينَ

    Oysa Biz, öncekiler için de nice peygamber(ler) gönderdik.

  • 43:7

    وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ نَبِيٍّ اِلَّا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ

    (Ama) Onlara bir peygamber gelmeyiversin, mutlaka onunla alay ederlerdi.

  • 43:8

    فَاَهْلَكْنَٓا اَشَدَّ مِنْهُمْ بَطْشًا وَمَضٰى مَثَلُ الْاَوَّل۪ينَ

    Biz de, (onları ve) kuvvet bakımından bunlardan daha üstün ve zorba olan (nice toplum)ları felaketlerle helak ettik. Nitekim öncekilerin (buna benzer) örneği de geçmişti.

  • 43:9

    وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ الْعَز۪يزُ الْعَل۪يمُۙ

    Yemin olsun ki, onlara (Mekke müşriklerine ve her asırdaki münkirlere): “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, kesinlikle: “Onları Azîz ve Alîm olan (Allah) yarattı” diyeceklerdir. (Yani; her asırdaki müşrikler, Allah’ın varlığını ve yaratıcılığını kabul etmekte, ama O’nun hükümlerini gereksiz ve geçersiz görerek inkâra düşülmektedir.)

  • 43:10

    اَلَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ مَهْدًا وَجَعَلَ لَكُمْ ف۪يهَا سُبُلًا لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَۚ

    Ki O (Allah), yerküreyi sizin için (ihtiyaçlarınızı karşılamanıza ve kolay yaşamanıza uygun) bir beşik kılmış ve doğru istikameti bulursunuz diye onda size (birtakım) yollar var etmiştir.