-
42:32
وَمِنْ اٰيَاتِهِ الْجَوَارِ فِي الْبَحْرِ كَالْاَعْلَامِۜ
Denizde dağlar gibi seyreden vapurlar (ve gökyüzünde süzülen uçaklar) da O'nun (ibret ve kudret) ayetlerindendir.
-
42:33
اِنْ يَشَأْ يُسْكِنِ الرّ۪يحَ فَيَظْلَلْنَ رَوَاكِدَ عَلٰى ظَهْرِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍۙ
(Allah) Eğer dileyecek olsa, rüzgârı durdurup keser ki, böylece (yelkenli gemiler ve içindekiler) onun (suyun) üstünde öylece kalıverirler; şüphesiz bunlar (ibadet, hizmet ve musibet üzerinde) çokça sabreden, (nimet, fazilet ve muvaffakiyetlere) çokça şükreden kimse(ler) için gerçekten ayetler (ibretler) içermektedir.
-
42:34
اَوْ يُوبِقْهُنَّ بِمَا كَسَبُوا وَيَعْفُ عَنْ كَث۪يرٍۘ
Ya da (Allah kullarının) kazandıkları (kötülük ve zulümler) dolayısıyla onları yok edebilir, (zaten) birçoğunu da affetmektedir.
-
42:35
وَيَعْلَمَ الَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَاۜ مَا لَهُمْ مِنْ مَح۪يصٍ
(Öyle ki) Ayetlerimiz hakkında mücadele (ve münakaşa) edenler, kendileri için hiçbir kaçacak yer olmadığını bilip öğrensinler (diye bunlar size haber verilmektedir.)
-
42:36
فَمَٓا اُو۫ت۪يتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ وَاَبْقٰى لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَۚ
Size (burada) verilen herhangi bir şey, dünya hayatının metaı (kısa süreli faydalanması)dır. Allah katında bulunanlar ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. (Bu da) İman edip Rablerine tevekkül edenler içindir.
-
42:37
وَالَّذ۪ينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَٓائِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ وَاِذَا مَا غَضِبُوا هُمْ يَغْفِرُونَۚ
(Gerçek mü’minler;) Büyük günahlardan ve çirkin utanmazlıklardan (fuhşiyattan) kaçınıp çekinenlerdir ve kızdıkları-gazaplandıkları zaman da affedip bağışlayabilen (kimse)lerdir.
-
42:38
وَالَّذ۪ينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَۖ وَاَمْرُهُمْ شُورٰى بَيْنَهُمْۖ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۚ
Onlar Rablerinin (her emrine) icabet ederler, namazı dosdoğru yerine getirirler, (devlet, millet ve hükümet) işlerinde meşveret ederler (ülkeyi danışma ve dayanışma sonucu alınan ortak kararla yönetirler.) Kendilerine verdiğimiz rızıktan da (Allah yolunda) harcayıp infak ederler. [Not: Bu ayet, cumhuriyete ve demokratik yönetime işarettir.]
-
42:39
وَالَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَهُمُ الْبَغْيُ هُمْ يَنْتَصِرُونَ
(Olgun ve onurlu mü’minler;) Bir haksızlığa uğradıkları (temel insan haklarına tecavüze kalkışıldığı) zaman; yardımlaşarak (tüm haklarını koruyacak kurum ve kuralları oluşturarak) birlikte (ortak savunma paktı geliştirip) harekete geçenlerdir.
-
42:40
وَجَزٰٓؤُ۬ا سَيِّئَةٍ سَيِّئَةٌ مِثْلُهَاۚ فَمَنْ عَفَا وَاَصْلَحَ فَاَجْرُهُ عَلَى اللّٰهِۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِم۪ينَ
(Ancak) Kötülüğün cezası yine onun misli gibi (onun kadar) bir kötülüktür. (Fazlası zulümdür.) Kim de (intikam imkânı ve fırsatı eline geçince) affedip bağışlarsa ve ıslah edip barışı sağlarsa onun mükâfatı da Allah’a aittir. Doğrusu O (Allah) zalimleri asla sevmez (sevmeyecektir).
-
42:41
وَلَمَنِ انْتَصَرَ بَعْدَ ظُلْمِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَا عَلَيْهِمْ مِنْ سَب۪يلٍۜ
Kim zulme (ve saldırıya) uğradıktan sonra (zalimler etkisiz bırakılıp cezalandırılmak suretiyle) nusret bulup (hakkını alır ve huzura kavuşursa), artık onlar (saldırganlar) aleyhine (işkence, hakaret ve temel insan haklarından mahrum etme gibi) bir yol ve izin verilmiş değildir.
-
42:42
اِنَّمَا السَّب۪يلُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَظْلِمُونَ النَّاسَ وَيَبْغُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Ancak insanlara zulüm yapan, yeryüzünde (ülkesinde ve bölgesinde) haksız yere (ve ahlâksız şekilde) bağiy’liğe kalkışıp (çete kuran, isyan ve anarşi çıkaran)ların aleyhine yol ve izin verilmiştir. (Bunların fitne ve fesadını önleyici tedbirlere müsaade edilmiştir.) İşte acıklı (ve caydırıcı) azap-ceza bunlar içindir.
-
42:43
وَلَمَنْ صَبَرَ وَغَفَرَ اِنَّ ذٰلِكَ لَمِنْ عَزْمِ الْاُمُورِ۟
Fakat (şahsi haksızlıklara) sabreden ve bağışlayıp vazgeçen kimsenin bu hareketi; muhakkak “azmi'l-umur”dan=Büyük özverili, değerli ve şerefli davranışlardan (teşekküre değer bir harekettir).
-
42:44
وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ وَلِيٍّ مِنْ بَعْدِه۪ۜ وَتَرَى الظَّالِم۪ينَ لَمَّا رَاَوُا الْعَذَابَ يَقُولُونَ هَلْ اِلٰى مَرَدٍّ مِنْ سَب۪يلٍۚ
Allah (inkârı, isyanı ve din istismarı nedeniyle) kimi saptırırsa, artık bundan sonra onun hiçbir velisi yoktur. Azabı gördükleri zaman o zalimleri bir görsen; “(dünyaya) geri dönecek (ve hayırlı ameller işleyecek) bir yol var mı acaba?” diyeceklerdir.