469. Sayfa

24. Cüz

  • 40:26

    وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُون۪ٓي اَقْتُلْ مُوسٰى وَلْيَدْعُ رَبَّهُۚ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اَنْ يُبَدِّلَ د۪ينَكُمْ اَوْ اَنْ يُظْهِرَ فِي الْاَرْضِ الْفَسَادَ

    Firavun: “Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim (diye ele geçireyim) de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarıversin (bakalım kendisini kurtarabilecek mi?) Çünkü ben, (onun) sizin dininizi (mevcut hayat sisteminizi) değiştirmesinden, ya da yeryüzünü (ülkemizi) fesada vermesinden korkuyorum” diyerek (halkı kışkırtıvermişti).

  • 40:27

    وَقَالَ مُوسٰٓى اِنّ۪ي عُذْتُ بِرَبّ۪ي وَرَبِّكُمْ مِنْ كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لَا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِ۟

    Musa ise: "Kesinlikle ben, hesap gününe iman etmeyen her (zorba) mütekebbirden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığınırım" demişti.

  • 40:28

    وَقَالَ رَجُلٌ مُؤْمِنٌۗ مِنْ اٰلِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ ا۪يمَانَهُٓ اَتَقْتُلُونَ رَجُلًا اَنْ يَقُولَ رَبِّيَ اللّٰهُ وَقَدْ جَٓاءَكُمْ بِالْبَيِّنَاتِ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَاِنْ يَكُ كَاذِبًا فَعَلَيْهِ كَذِبُهُۚ وَاِنْ يَكُ صَادِقًا يُصِبْكُمْ بَعْضُ الَّذ۪ي يَعِدُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ كَذَّابٌ

    Firavun’un aile çevresinden (olup), imanını gizleyen bir mü’min şöyle demişti: “Siz, benim Rabbim Allah’tır diyen bir adamı (haksız yere) öldürmeye mi kalkışıyorsunuz? Oysa o, size Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Eğer o (peygamberlik ve dini rehberlik) iddiasında yalancı ise, bu yalanın (bize zararı yok, sonunda ortaya çıkacak) ve kendi aleyhine olacaktır. Ama eğer doğru söylüyorsa (o durumda, inkâr ve itiraz ettiğinizden dolayı) size va’ad ettiği (musibet ve mahcubiyetlerin) bir kısmı (bile) size dokunacak olsa (sonunda pişman ve perişan hale geleceksiniz). Şüphesiz Allah, ölçüyü taşırıp haddini aşan, çokça yalan konuşan kimseyi hidayete eriştirmeyecektir."

  • 40:29

    يَا قَوْمِ لَكُمُ الْمُلْكُ الْيَوْمَ ظَاهِر۪ينَ فِي الْاَرْضِۘ فَمَنْ يَنْصُرُنَا مِنْ بَأْسِ اللّٰهِ اِنْ جَٓاءَنَاۜ قَالَ فِرْعَوْنُ مَٓا اُر۪يكُمْ اِلَّا مَٓا اَرٰى وَمَٓا اَهْد۪يكُمْ اِلَّا سَب۪يلَ الرَّشَادِ

    (Ve şöyle devam etmişti:) "Ey kavmim, bugün mülk (ve fırsat) sizindir, yeryüzünde (gücünüz ve hükmünüz) açığa çıkmış (ve iktidar kazanmış) kimselersiniz. Fakat bize Allah'tan dayanılmaz bir azap gelecek olursa, kim bize yardımcı olabilir?" (Bu sözleri dinleyenlerin vicdanını etkilediğini gören ve panikleyen) Firavun: "Ben, size yalnızca gördüğümü (kendi görüşlerimi ve gözle görülen dünya gerçeğini) gösteriyorum ve ben sizi doğru yoldan da başkasına yöneltmiyorum" diye (itiraz etmişti. Çünkü kâfirler sadece gözle görülenlere, mü’minler ise gaybe iman etmektedirler).

  • 40:30

    وَقَالَ الَّذ۪ٓي اٰمَنَ يَا قَوْمِ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ مِثْلَ يَوْمِ الْاَحْزَابِۙ

    (Firavun etbaından olup gizlice) İman eden (o adam) dedi ki: "Ey kavmim, ben o (geçmişte azıp sapıtmış olan) fırkaların (azap) gününe benzer (bir günün felaketine uğrarsınız) diye korkmaktayım (ve bu nedenle sizi uyarmaktayım)."

  • 40:31

    مِثْلَ دَأْبِ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذ۪ينَ مِنْ بَعْدِهِمْۜ وَمَا اللّٰهُ يُر۪يدُ ظُلْمًا لِلْعِبَادِ

    "Nuh kavminin, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumuna benzer (bir günden sakının). Allah, kullar için zulüm istemez. (Siz Musa’nın İlahi davetine kulak asın.)"

  • 40:32

    وَيَا قَوْمِ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ التَّنَادِۙ

    "Ve ey kavmim, doğrusu ben sizin için o feryat (edeceğiniz felaket) gününden korkmaktayım."

  • 40:33

    يَوْمَ تُوَلُّونَ مُدْبِر۪ينَۚ مَا لَكُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ عَاصِمٍۚ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ

    "Arkanızı dönüp kaçacağınız gün ki; sizi Allah'(ın azabın)dan koruyacak (hiç kimse) olmayacaktır. Allah, (bile bile inkâr ve itiraz ettiğinden dolayı her) kimi saptırırsa artık onu doğruya yöneltecek de bulunmayacaktır."