467. Sayfa

24. Cüz

  • 40:8

    رَبَّنَا وَاَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍۨ الَّت۪ي وَعَدْتَهُمْ وَمَنْ صَلَحَ مِنْ اٰبَٓائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُۚ

    “Rabbimiz onları (küfür ve kötülükten ve bâtılı desteklemekten tevbe edip Hakk yolunu tutanları) Adn cennetlerine sok ki, onlara (bunu Sen) va'ad ettin; (ayrıca) babalarından, eşlerinden ve nesillerinden salih olanları da (onlara katıp cennetine koy). Gerçekten Sen, Üstün ve Güçlü olansın, Hüküm ve Hikmet sahibi (yegâne Sultansın!)

  • 40:9

    وَقِهِمُ السَّيِّـَٔاتِۜ وَمَنْ تَقِ السَّيِّـَٔاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُۜ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟

    Ve onları (dünyada ve ahirette) kötülüklerden koru. O gün Sen, kimi kötülüklerden korumuşsan, gerçekten ona rahmet buyurmuşsundur. İşte bu, büyük “kurtuluş, mutluluk ve bahtiyarlıktır.”

  • 40:10

    اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُنَادَوْنَ لَمَقْتُ اللّٰهِ اَكْبَرُ مِنْ مَقْتِكُمْ اَنْفُسَكُمْ اِذْ تُدْعَوْنَ اِلَى الْا۪يمَانِ فَتَكْفُرُونَ

    Şüphesiz (İslami hüküm ve haberleri kısmen veya tamamen inkâr edip) küfre düşenlere ise (şöyle seslenilecek): "Allah'ın (size olan öfkesi ve) gazaplanması, elbette sizin kendi nefislerinize (kızıp) gazaplanmanızdan daha büyüktür. (Bu nedenle şiddetle cezalandırılacak ve Allah’ın kahrına uğrayacaksınız!) Çünkü siz, imana (Kur’an ahkâmına ve İslam ahlâkına) çağrıldığınız zaman (itiraz ve) inkâr ediyordunuz!" diye nida olunacaktır.

  • 40:11

    قَالُوا رَبَّنَٓا اَمَتَّنَا اثْنَتَيْنِ وَاَحْيَيْتَنَا اثْنَتَيْنِ فَاعْتَرَفْنَا بِذُنُوبِنَا فَهَلْ اِلٰى خُرُوجٍ مِنْ سَب۪يلٍ

    Onlar ise şöyle deyip duracaklar: “Ey Rabbimiz! Bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. (Bize cenneti kazanma imkânı verdin, ama biz fırsatı kaçırdık, kötülüklere daldık.) Şimdi günahlarımızı itiraf edip (yalvarıyoruz:) Bir daha (tekrar dünyaya) çıkmaya (ve yeniden imtihan olunmaya) bir yol var mıdır?”

  • 40:12

    ذٰلِكُمْ بِاَنَّهُٓ اِذَا دُعِيَ اللّٰهُ وَحْدَهُ كَفَرْتُمْۚ وَاِنْ يُشْرَكْ بِه۪ تُؤْمِنُواۜ فَالْحُكْمُ لِلّٰهِ الْعَلِيِّ الْكَب۪يرِ

    (Onlara: Hayır bu samimiyetsiz istekleriniz asla kabul olunmayacaktır.) “İşte şu sebepten dolayı; çünkü Allah’a Vâhid (yegâne yardım umulacak ve korkulup sığınılacak tek Zat) olarak (imana ve itaate) çağrıldığınızda inkâr edip (sapıtırdınız. Ama) Eğer O’na ortak koşulduğunda ise inanıp onaylardınız. (Canlı ve cansız tağutları ve şeytani güç odaklarını, Allah’a eşler tutardınız.) Artık hüküm; O Yüce, O Büyük olan Allah'ındır.”

  • 40:13

    هُوَ الَّذ۪ي يُر۪يكُمْ اٰيَاتِه۪ وَيُنَزِّلُ لَكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ رِزْقًاۜ وَمَا يَتَذَكَّرُ اِلَّا مَنْ يُن۪يبُ

    O (Allah) size ayetlerini (böyle) gösteriyor ve sizin için gökten (maddi ve manevi) rızık indiriyor. (Ama) İçtenlikle (Allah'a) yönelenden başkası öğüt alıp-düşünmez (durumdadır).

  • 40:14

    فَادْعُوا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ

    Öyleyse kâfirler hoş görmese de, dini yalnızca O'na halis kılanlar olarak Allah'a dua (kulluk) yapın (yaşamınızda ve her konudaki amacınızda Kur’an’ı ve Resulüllah’ı merkeze alın).

  • 40:15

    رَف۪يعُ الدَّرَجَاتِ ذُو الْعَرْشِۚ يُلْقِي الرُّوحَ مِنْ اَمْرِه۪ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ لِيُنْذِرَ يَوْمَ التَّلَاقِۙ

    O, dereceleri yükselten Arş'ın sahibi olan (Allah), “Yevmet-telak”-buluşma (ve hak ettiğine kavuşma) günü- ile (insanları) uyarıp hatırlatmak için, Kendi emrinden olan ruhu (vahyi, Cebrail’i ve vicdani ilham hissini) kullarından dilediğine indirip durmaktadır.

  • 40:16

    يَوْمَ هُمْ بَارِزُونَۚ لَا يَخْفٰى عَلَى اللّٰهِ مِنْهُمْ شَيْءٌۜ لِمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَۜ لِلّٰهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ

    O gün onlar (bütün bu olaylar ve yaratılış sırları) orta yere çıkacaklardır. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmayacaktır. (Ve Allah soracaktır:) "Bugün mülk ve hükümranlık kimindir? (Herkes ve her şey şöyle cevap verip haykıracaklardır:) Bir olan, Kahhâr olan Allah'ındır. (Hüküm ve egemenlik sadece O’nun hakkıdır.)" [Not: Kahhâr: Allah’ın bir ismi olup; mutlak galip gelen, asla yenilmeyen, karşı durulmaz gücüyle her şeyi ve herkesi ezip itaat ettiren, emrini ve takdirini her yerde ve her halde yürüten anlamındadır.]