-
39:75
وَتَرَى الْمَلٰٓئِكَةَ حَٓافّ۪ينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْۚ وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَق۪يلَ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
(O süreçte) Sen melekleri de, Arş’ın etrafını çevirmişler olarak Rablerini hamd ile tesbih ederlerken göreceksin, (ve zaten görmektesin. Bugün gaybi olarak inanan mü’minler de ahirette bunları bizzat görecek ve izleyeceklerdir.) Artık (insanların) aralarında Hakk ile hüküm verilmiştir ve (mü’minlerce): "Âlemlerin Rabbine hamd olsun" denilerek (mahkeme kapatılmış ve şükran bayramı başlamıştır.)
-
Mü'min Suresi
-
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
-
40:1
حٰمٓۜ
Ha, Mîm.
-
40:2
تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْعَل۪يمِۙ
Bu Kitabın (Kur’an’ın) indirilmesi, Azîz (çok güçlü, pek etkin ve tek yetkin), Alîm (yani; olmuş ve olacak her şeyi ve bütün detaylarıyla bilen) Allah'tandır;
-
40:3
غَافِرِ الذَّنْبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَد۪يدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ اِلَيْهِ الْمَص۪يرُ
Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul edip, (kuluna rahmet ve fazilet kapılarını açan, ama;) cezası da pek şiddetli olan; Kudret, Kerem ve Lütuf sahibi (Allah'tan Hz. Muhammed'e vahyolunan bir Kur'an-ı Azimüşşan’dır). O'ndan başka ilah yoktur. (Bu imtihan hayatının sonunda) Dönüş de O'nadır.
-
40:4
مَا يُجَادِلُ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِ اِلَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَلَا يَغْرُرْكَ تَقَلُّبُهُمْ فِي الْبِلَادِ
Allah'ın ayetleri (ve Kur’an’ın hükümleri) konusunda, inkâr edenlerden (münafık ve kâfirlerden) başkası (itiraz ve isyan içinde) mücadele etmez (gerçekleri çarpıtmaya girişmezler). Öyleyse (bu gibi fasık ve münafıkların ve Hakk’tan cayıp bâtıla kayanların) ülkelerde ve beldelerde (bir müddet varlık ve şımarıklık içinde) dönüp dolaşmaları Seni aldatıp imrendirmesin (kafanı karıştırmasın).
-
40:5
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَالْاَحْزَابُ مِنْ بَعْدِهِمْۖ وَهَمَّتْ كُلُّ اُمَّةٍ بِرَسُولِهِمْ لِيَأْخُذُوهُ وَجَادَلُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ فَاَخَذْتُهُمْ۠ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ
Bunlardan önce Nuh kavmi de (peygamberlerini) yalanlamış ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da (böyle yapmışlardı). Her (azgın ve sapkın) ümmet, kendi elçilerini (susturmak ve tutuklayıp etkisiz bırakmak üzere) yakalamaya kalkışmışlardır. Hakkı yürürlükten kaldırmak için, bâtıla dayanarak (zalim ve kâfir güçlere yaslanarak) mücadeleye başvurmuşlardır. (Sonunda) Ben de onları (zillet ve hezimete uğratıp) yakaladım. Artık (bir bak ki) Benim (sonunda yakalayıp) cezalandırmam (ve intikam almam) nasılmış!
-
40:6
وَكَذٰلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنَّهُمْ اَصْحَابُ النَّارِۢ
(Ey Nebim!) Böylece Senin Rabbinin kâfirler üzerindeki: "Gerçekten onlar ateşin halkıdır (ve cehenneme atılacaklardır)" sözü aynen gerçekleşip Hakk olacak (ve yerini bulacaktır).
-
40:7
اَلَّذ۪ينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِه۪ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُواۚ رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذ۪ينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَب۪يلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِ
(Meleklerden) Arş'ı yüklenip taşımakta olanlar (ve Allah’ın arş’ı olan mü'min ve müstakim gönüllere ulaşanlar) ve çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih etmekte, O'na iman etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler: "Rabbimiz, Sen rahmet ve ilim bakımından her şeyi kuşatıp-sarıverdin, (bu nedenle, küfür ve kötülükten samimiyetle) tevbekâr (kullara) ve Senin yoluna tâbi olan (müstakim ve mücahit insan)lara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru" (diye dualar yapılmaktadır.)