463. Sayfa

24. Cüz

  • 39:48

    وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ

    Onların kazandıkları kötülükler (şimdi kendileri aleyhine) açığa çıkmıştır ve alay konusu edindikleri şeyler de kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.

  • 39:49

    فَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَانَاۘ ثُمَّ اِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِنَّاۙ قَالَ اِنَّمَٓا اُو۫ت۪يتُهُ عَلٰى عِلْمٍۜ بَلْ هِيَ فِتْنَةٌ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

    İnsana bir zarar dokunduğu (ve çaresiz kaldığı zaman, hemen fıtri bir yönelişle) Bize yalvarır. Sonra (sıkıntılarını giderip) ona katımızdan bir nimet verdik mi; “Bu bana (kendi) bilgim (ve becerim) sayesinde verilmiştir” (diyerek nankörlüğe kaymaktadır). Doğrusu bu (nimetler de musibetler de insanı denemek için bir) imtihandır; fakat çokları (gerçeği) bilmediklerinden (ve İslami şuur eksikliğinden gaflete dalınmaktadır).

  • 39:50

    قَدْ قَالَهَا الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

    Gerçekten bunu (nimet ve faziletlerin kendi eserleri olduğunu) onlardan öncekiler de (gaflet ve nankörlükle) söylemişlerdi; ama kazandıkları (dünyevi ve geçici) şeyler onlara hiçbir yarar sağlamamıştı.

  • 39:51

    فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواۜ وَالَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ سَيُص۪يبُهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواۙ وَمَا هُمْ بِمُعْجِز۪ينَ

    Böylece, (sonunda) kazandıkları kötülükler(in acı akıbetleri) onlara isabet etmişti. (Şimdi) Bunlardan (bu asrın insanlarından) zulmetmiş olanlara da kazandıkları kötülükler (mutlaka) isabet edecektir (ve zulüm düzenleri başlarına çökecektir). Ve onlar (bu takdiri kendilerine uygulayacak Allah'ı) aciz bırakamayacaklardır.

  • 39:52

    اَوَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ۟

    Onlar (hâlâ akledip) bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah; dilediğine (imtihan gereği) rızkı genişletip yaymakta ve (dilediğine ise imkânları) kısıp daraltmaktadır. Şüphesiz bunda, iman eden bir kavim için ayetler (ibret ve hikmetler) vardır.

  • 39:53

    قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَم۪يعًاۜ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ

    (Tarafımdan onlara) De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere nefislerini israfa uğratan (günahlara dalan, yararsız ve ucuz kahramanlıklara kalkışan ve ölçüyü taşıran) kullarım! (Siz yine de) Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, (dilerse ve layık görürse) bütün günahları (ve suçları) Yarlığayıcıdır. Çünkü O, Bağışlayandır, Esirgeyip Acıyandır."

  • 39:54

    وَاَن۪يبُٓوا اِلٰى رَبِّكُمْ وَاَسْلِمُوا لَهُ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ

    (Öyle ise) Azap size gelip çatmadan evvel, içtenlikle (tevbe ederek) Rabbinize yönelip-dönün ve O'na teslim olun (ki kurtuluşa ulaşasınız). Sonra size yardım olunmaz (sahip çıkan da bulamazsınız).

  • 39:55

    وَاتَّبِعُٓوا اَحْسَنَ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ بَغْتَةً وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَۙ

    Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur’ani hükümlerden vicdanınıza en uygun, nefsinize ise en zor gelenine) uyun; siz hiç şuurunda değilken, azap apansız size gelip çatmadan evvel (tevbekâr olup salih ameller işleyin ki, sonra pişman olup kalırsınız).

  • 39:56

    اَنْ تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتٰى عَلٰى مَا فَرَّطْتُ ف۪ي جَنْبِ اللّٰهِ وَاِنْ كُنْتُ لَمِنَ السَّاخِر۪ينَۙ

    Kişinin (yana yakıla): “Allah yanında (O’na karşı kullukta) yaptığım kusurlardan dolayı yazıklar olsun (bana!) Doğrusu ben, (Allah'ın diniyle) alay edenlerdendim!..” diyeceği (gün gelmeden önce Hakka ve hayra yönelip hazırlık yapınız.)