476. Sayfa

24. Cüz

  • Fussilet Suresi

  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

    Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

  • 41:1

    حٰمٓۜ

    Ha, Mim.

  • 41:2

    تَنْز۪يلٌ مِنَ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِۚ

    (Bu Kur'an) Rahman ve Rahim (olan Rabbiniz)'den (Hz. Peygamber üzerinden bütün kullarına hidayet ve saadet rehberi olarak) indirilmiştir.

  • 41:3

    كِتَابٌ فُصِّلَتْ اٰيَاتُهُ قُرْاٰنًا عَرَبِيًّا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَۙ

    (Gerçeği düşünüp gören ve) Bilen bir kavim için, ayetleri (çeşitli biçimlerde, birer birer) 'fasıllar (bölümler ve belgeler) halinde açıklanmış' Arapça Kur'an (ve her konuda başvurulup okunan) Kitap (olarak gelmiştir ve);

  • 41:4

    بَش۪يرًا وَنَذ۪يرًاۚ فَاَعْرَضَ اَكْثَرُهُمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ

    (Bu Kur’an, iman ve itaat ehline) Bir müjde verici ve (inkâr ve isyan edenlere ise) bir uyarıcı olarak (gönderilmiştir). Ama (insanların) çoğu (Hakk’tan) yüz çevirmektedir. Artık onlar (İlahi daveti) dinlemez (ve gerçeği kabullenmez kimselerdir).

  • 41:5

    وَقَالُوا قُلُوبُنَا ف۪ٓي اَكِنَّةٍ مِمَّا تَدْعُونَٓا اِلَيْهِ وَف۪ٓي اٰذَانِنَا وَقْرٌ وَمِنْ بَيْنِنَا وَبَيْنِكَ حِجَابٌ فَاعْمَلْ اِنَّنَا عَامِلُونَ

    (Kur’an’ın hayat ve huzur veren davetine karşı müşrikler, Hz. Peygambere ve davetçilere) Dediler ki: "Bizi kendisine çağırdığın şeye (Kur’ani gerçeklere ve İslami gereklere) karşı kalplerimiz örtülü durumdadır, kulaklarımızda bir ağırlık, bizimle Senin aranda da bir perde vardır. Artık Sen (yapabileceğini) yap, biz de gerçekten (Seni engellemek için her şeyi) yapıyoruz, yapacağız."

  • 41:6

    قُلْ اِنَّمَٓا اَنَا۬ بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحٰٓى اِلَيَّ اَنَّمَٓا اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌ فَاسْتَق۪يمُٓوا اِلَيْهِ وَاسْتَغْفِرُوهُۜ وَوَيْلٌ لِلْمُشْرِك۪ينَۙ

    (Onlara) De ki: "Ben ancak (beşer cinsinden) sizin benzeriniz olan bir insanım. Bana sadece, (yaratan, yaşatan ve tapınılacak olan) sizin İlahınızın bir tek İlah olduğu vahyolunmaktadır. Öyleyse O'na yönelin ve O'ndan mağfiret dileyin (ki kurtulasınız). Vay haline o müşriklerin! (Ki sonunda pişman ve perişan olacaklardır.)

  • 41:7

    اَلَّذ۪ينَ لَا يُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ بِالْاٰخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ

    Ki onlar, zekâtı (mallarındaki fakir hakkını, devlet ve cihad katkısını) vermeye (yanaşmayanlardır) ve ahireti inkâr eden de onlardır.

  • 41:8

    اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ اَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ۟

    Şüphesiz, iman edip (hayırlı ve yararlı) salih amellerde bulunanlar(a gelince); onlar için kesintisiz bir ecir (cennet) vardır.

  • 41:9

    قُلْ اَئِنَّكُمْ لَتَكْفُرُونَ بِالَّذ۪ي خَلَقَ الْاَرْضَ ف۪ي يَوْمَيْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُٓ اَنْدَادًاۜ ذٰلِكَ رَبُّ الْعَالَم۪ينَۚ

    De ki: “Gerçekten siz; yeri iki günde (iki süreçte: 1- Dünya’yı maddi ve fiziki inşası, 2- Canlıların ortaya çıkarılması dönemlerinde) Yaratanı inkâr ediyor ve O'na birtakım eşler mi kılıyorsunuz? (Unutmayınız ki) O, âlemlerin (tek ve gerçek) Rabbidir.”

  • 41:10

    وَجَعَلَ ف۪يهَا رَوَاسِيَ مِنْ فَوْقِهَا وَبَارَكَ ف۪يهَا وَقَدَّرَ ف۪يهَٓا اَقْوَاتَهَا ف۪ٓي اَرْبَعَةِ اَيَّامٍۜ سَوَٓاءً لِلسَّٓائِل۪ينَ

    (Ki Allah) Orada (Dünya'nın) üstünde (kendisinin ve Güneş’in etrafında hızla dönerken dengeler bozulup savrulmasın diye) sarsılmaz dağlar var etmiş, onda (dağlarda madenler ve ilaç bitkileri gibi) bereketler yaratıp yerleştirmiş ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere oradaki rızıkları dört günde (dört ayrı süreçte) takdir etmiştir.

  • 41:11

    ثُمَّ اسْتَوٰٓى اِلَى السَّمَٓاءِ وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْاَرْضِ ائْتِيَا طَوْعًا اَوْ كَرْهًاۜ قَالَتَٓا اَتَيْنَا طَٓائِع۪ينَ

    Sonra (Allah), duman (gaz bulutları) halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yerküreye dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek (Benim takdir ve tanzim ettiğim şekilde ayrışıp meydana) gelin." İkisi de: "İsteyerek (itaat ederek) geldik" dediler. (Yerin ve göklerin gaz bulutları halinde bitişik iken sonradan ayrıştığı bilimsel olarak da ispat edilmiştir.)