-
40:67
هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُٓوا اَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًاۚ وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفّٰى مِنْ قَبْلُ وَلِتَبْلُغُٓوا اَجَلًا مُسَمًّى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
(Gerçek sahibiniz ve tek Rabbiniz) O'dur ki, sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyodan, döllenmiş yumurtadan) yarattı; sonra sizi bir bebek olarak çıkarmakta, sonra güçlü (erginlik) çağınıza erişip (olgunlaşmanız), sonra da yaşlanmanız için size (belli bir ömür takdir buyurmaktadır). Sizden kiminin hayatına daha önce son verilmekte (vefat ettirilmekte)dir; adı konulmuş bir ecele erişmeniz ve umulur ki aklınızı kullanıp (hayra yönelmeniz) için (Allah size böyle davranmaktadır).
-
40:68
هُوَ الَّذ۪ي يُحْي۪ وَيُم۪يتُۚ فَاِذَا قَضٰٓى اَمْرًا فَاِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ۟
(Her şeye) Hayat veren ve (eceli geleni) öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "OL!" der, o da hemen oluverip (meydana çıkmaktadır).
-
40:69
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِۜ اَنّٰى يُصْرَفُونَۚۛ
(Kur’ani gerçekleri saptırmak ve çarpıtmak için) Allah'ın ayetleri hakkında mücadele ve münakaşa edenleri görmüyor musun; nasıl da (Hakk’tan) döndürülüyorlar (ve hidayetlerinin kararmasına sebep oluyorlar)?
-
40:70
اَلَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَٓا اَرْسَلْنَا بِه۪ رُسُلَنَا۠ۛ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَۙ
Ki onlar, Kitab'ı ve elçilerimizle gönderdiğimiz şeyleri (inatla ve akılsızca) yalanladılar. Artık yakında (anlayıp) bileceklerdir. (Ama iş işten geçecektir.)
-
40:71
اِذِ الْاَغْلَالُ ف۪ٓي اَعْنَاقِهِمْ وَالسَّلَاسِلُۜ يُسْحَبُونَۙ
O vakit boyunlarında demir-halkalar ve (ayaklarında) zincirler olduğu halde (cehenneme) sürükleneceklerdir;
-
40:72
فِي الْحَم۪يمِ ثُمَّ فِي النَّارِ يُسْجَرُونَۚ
Kaynar suyun içinde (azap edilecek); sonra (cehennemdeki) ateşte tutuşturulup yakılıvereceklerdir.
-
40:73
ثُمَّ ق۪يلَ لَهُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْ تُشْرِكُونَۙ
Sonra onlara (müşriklere ve sahte şefaatçiler edinenlere) denilecek: "Sizin şirk koştuklarınız (hani) nerede (niye yardımınıza gelmemektedirler)?”
-
40:74
مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا بَلْ لَمْ نَكُنْ نَدْعُوا مِنْ قَبْلُ شَيْـًٔاۜ كَذٰلِكَ يُضِلُّ اللّٰهُ الْكَافِر۪ينَ
“Allah'ın dışında (taptıklarınız niye sizi terk ettiler?)” Bunun üzerine onlar da diyecekler ki: "(O sahte şefaatçiler) Bizi bırakıp kaybolup gittiler. Zaten doğrusu, biz önceleri (meğer aslında) hiçbir şeye tapar değilmişiz (kendimizi aldatıp oyalayıvermişiz)." İşte Allah (bile bile Hakk’tan ve hayırdan yüz çeviren) kâfirleri böyle şaşırtıp-saptırıp (hidayetlerini giderir).
-
40:75
ذٰلِكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَفْرَحُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنْتُمْ تَمْرَحُونَۚ
(İşte) Şu (azap) size, yeryüzünde haksızlık (ve azgınlık)la şımarıp sevinmenizden ve böbürlenip kibirlenmenizden dolayı verilmiştir.
-
40:76
اُدْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ
(Şimdi artık) İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür! (denilecektir.)
-
40:77
فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّۚ فَاِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذ۪ي نَعِدُهُمْ اَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَاِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
(Ey Nebim!) Şu halde Sen sabret (ve umutla dayan ki), hiç şüphesiz Allah'ın va'adi Hakk’tır. Sonunda ya onlara va'ad ettiğimiz (azab)ın bir kısmını (dünyada iken) Sana göstereceğiz; ya da Senin hayatına son versek bile, (yine onları kahredeceğiz ve zaten sonunda) onlar mutlaka Bize döndürüleceklerdir.