-
40:50
قَالُٓوا اَوَلَمْ تَكُ تَأْت۪يكُمْ رُسُلُكُمْ بِالْبَيِّنَاتِۜ قَالُوا بَلٰىۜ قَالُوا فَادْعُواۚ وَمَا دُعٰٓؤُا الْكَافِر۪ينَ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ۟
(Bekçiler ise:) "Size kendi resulleriniz açık belgelerle gelmemiş (ve bugünleri haber vermemişler) miydi?" diye (soracak,) onlar da: "Evet" diye (yanıtlayacaklardır. Bekçiler:) "Şu halde siz kendiniz (boşuna) dua edip yalvarın" diye (onları azarlayacaktır). Oysa kâfirlerin duası, asılsız bir çırpınıştır, boşuna bir yalvarıştır (ki hiçbir yarar sağlamayacaktır).
-
40:51
اِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْاَشْهَادُۙ
Şüphesiz Biz elçilerimize ve (onlara) iman edenlere, dünya hayatı süresince de ve şahitlerin (şahitlik için) duracakları (mahşerdeki) gün de, elbette yardım edip (sahip çıkacağız).
-
40:52
يَوْمَ لَا يَنْفَعُ الظَّالِم۪ينَ مَعْذِرَتُهُمْ وَلَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُٓوءُ الدَّارِ
Zalimlere (ise) kendi (nefsi ve suni) mazeretlerinin hiçbir yarar sağlamayacağı gün; lanet de onlarındır, yurdun (mekân ve meskenin) en kötüsü de (cehennem de onlarındır).
-
40:53
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْهُدٰى وَاَوْرَثْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ الْكِتَابَۙ
Andolsun Biz Musa'ya hidayeti verdik ve İsrailoğullarına kitabı miras bıraktık.
-
40:54
هُدًى وَذِكْرٰى لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِ
(Ki o Tevrat’ın aslı) Temiz akıl sahipleri için bir hidayet rehberi ve bir zikirdir (öğüt ve ölçü kaynağıdır).
-
40:55
فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بِالْعَشِيِّ وَالْاِبْكَارِ
(Ey Nebim!) Şu halde Sen sabret (ve dayan ki); gerçekten Allah'ın va'adi Hakk’tır. Günahın için mağfiret dileyerek, akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih ederek (mü’minlere örnek olmalı ve rehberlik yapmalısın).
-
40:56
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ اَتٰيهُمْۙ اِنْ ف۪ي صُدُورِهِمْ اِلَّا كِبْرٌ مَا هُمْ بِبَالِغ۪يهِۚ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ
Şüphesiz, kendilerine gelmiş bulunan hiçbir (kuvvetli ve geçerli) delil olmaksızın, Allah'ın ayetleri(ni ve hükümlerini değiştirmek ve dejenere etmek) konusunda mücadele edenlere gelince; onların göğüslerinde kendisine asla ulaşamayacakları bir büyüklük (arzusundan, şeytani kibir ve gururdan) başkası bulunmamaktadır. (Bu yüzden sapıtıp Hakk’tan kaymışlardır.) Artık Sen Allah'a sığın. Şüphesiz O hakkıyla İşiten, hakkıyla Görendir. (Güvenilip dayanılacak yegâne makamdır.)
-
40:57
لَخَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ اَكْبَرُ مِنْ خَلْقِ النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür (daha zor ve güç bir olaydır). Ancak insanların çoğu bilmez (akıl yürütmez ve vicdanını dinlemez) durumdadır.
-
40:58
وَمَا يَسْتَوِي الْاَعْمٰى وَالْبَص۪يرُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَلَا الْمُس۪ٓيءُۜ قَل۪يلًا مَا تَتَذَكَّرُونَ
(Herhalde kalp gözü) Kör olanla, (basiretle gerçekleri) gören (inançlı insan) bir değildir (olmayacaktır); iman edip salih amellerde bulunanlarla kötülük yapanlar da (bir tutulmayacaktır). Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz. (Bu ne duyarsız ve tutarsız bir gaflet tavrıdır.)