-
36:71
اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّا خَلَقْنَا لَهُمْ مِمَّا عَمِلَتْ اَيْد۪ينَٓا اَنْعَامًا فَهُمْ لَهَا مَالِكُونَ
(Bizzat kudret) Ellerimizin yaptıklarından, kendileri için nice hayvanları yarattığımızı görmüyorlar mı? Böylece bunlara malik (sahip ve hâkim) oluyorlar (faydalanıp duruyorlar).
-
36:72
وَذَلَّلْنَاهَا لَهُمْ فَمِنْهَا رَكُوبُهُمْ وَمِنْهَا يَأْكُلُونَ
Biz onlara kendileri için (evcil hayvanları) boyun eğdirdik; (normalde korkup yaklaşamayacakları sığırları, develeri, filleri ve atları insanların hizmetine verdik) işte bir kısmı (onların) binekleridir, bir kısmını(n da etini) yiyorlar.
-
36:73
وَلَهُمْ ف۪يهَا مَنَافِعُ وَمَشَارِبُۜ اَفَلَا يَشْكُرُونَ
Onlarda kendileri için daha nice yararlı şeyler ve (süt-yumurta gibi) içecekler vardır. Yine de şükretmeyecekler mi?
-
36:74
وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اٰلِهَةً لَعَلَّهُمْ يُنْصَرُونَۜ
(Güya onlardan) Yardım görürler diye Allah’tan gayrı ilahlar edinip (süper güç sanılan tanrılara, zalim tağutlara ve işbirlikçi iktidarlara) tutunuverdiler.
-
36:75
لَا يَسْتَط۪يعُونَ نَصْرَهُمْۙ وَهُمْ لَهُمْ جُنْدٌ مُحْضَرُونَ
Ne var ki onların (o sahte ilahların), kendilerine (gerçek anlamda) yardım etmeye güçleri yetmez; (tam aksine) kendileri onlar için hazır bulundurulmuş (zalim odaklarca basit görülüp hor tutulmuş hizmetçi) askerlerdir. [Not: Olur ki yardım görürler, makam ve menfaate erişirler umuduyla, zalim ve kâfir merkezlerin; AB, ABD ve NATO gibi hain güçlerin güdümüne girenlerin, bunların açık ve yaygın zulümlerine alet ve ortak olmamaları için dikkat edilmelidir.]
-
36:76
فَلَا يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْۢ اِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ
(Ey Nebim!) Öyleyse artık onların sözleri Seni üzmesin (ümit ve metanetine sıkıntı vermesin). Gerçekten Biz, (o din istismarcısı ve tağuti odakların sığınmacısı olanların) sakladıklarını da, açığa vurduklarını da bilmekteyiz (ve yakında hesaplarını göreceğiz).
-
36:77
اَوَلَمْ يَرَ الْاِنْسَانُ اَنَّا خَلَقْنَاهُ مِنْ نُطْفَةٍ فَاِذَا هُوَ خَص۪يمٌ مُب۪ينٌ
(İbretle bakıp) Görmez (ve düşünmez) mi o (edepsiz) insan ki; Biz onu bir (damla meni) nutfeden yarattık (ve biraz dünyalık imkân ve fırsatlarla donattık) da, şimdi (Bize karşı çenesi düşük bir çekişmeci ve) açık bir rakip kesilmiştir.
-
36:78
وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُۜ قَالَ مَنْ يُحْيِ الْعِظَامَ وَهِيَ رَم۪يمٌ
(Üstelik) Kendi yaratılışını unutarak Bize misal vermeye kalkıştı ve “Şu çürümüş kemikleri kim diriltecekmiş?" diye (delil göstermeye yeltendi).
-
36:79
قُلْ يُحْي۪يهَا الَّذ۪ٓي اَنْشَاَهَٓا اَوَّلَ مَرَّةٍۜ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَل۪يمٌۙ
De ki: “Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden (Allah tekrar) diriltecektir. O, her yaratmayı Bilendir.”
-
36:80
اَلَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمْ مِنَ الشَّجَرِ الْاَخْضَرِ نَارًا فَاِذَٓا اَنْتُمْ مِنْهُ تُوقِدُونَ
Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılıp çıkarandır; siz de ondan yakıyorsunuz. (Hâlâ düşünmez misiniz?)
-
36:81
اَوَلَيْسَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُمْۜ بَلٰى وَهُوَ الْخَلَّاقُ الْعَل۪يمُ
Gökleri ve yeri (böylesine muhteşem ve mükemmel) yaratan Allah, onların benzerini yaratmaya Kâdir değil midir? Evet, elbette (güç yetirir). Çünkü O her şeyi (kolayca, kusursuzca ve bolca) Yaratan ve (her şeyin gerçeğini) Bilendir.
-
36:82
اِنَّمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْـًٔا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
O'nun emri, bir şeyi (yaratmak) dileyince ona sadece "OL!" demektir. O da hemen oluverir. (Tüm yaratılanların harika ayrıntıları, Allah’ın sonsuz ilmi ve kudreti içerisindedir.) [Not: Allah bir şeyin olmasını dilerken, onun bütün sebeplerini ve ayrıntılı projelerini bilerek ve hazır hale getirerek “OL!” emrini vermekte, o da hemen meydana gelmektedir. 82. ayetten sonraki 83. ayette “Her şeyin melekutunun", yani en ince sırlarının ve harika planlarının Cenab-ı Hakkın elinde olduğunun vurgulanması da buna işarettir.]
-
36:83
فَسُبْحَانَ الَّذ۪ي بِيَدِه۪ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Her şeyin melekûtu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (en ince detaylarına kadar bütün mahlûkatın ayrıntılı programlarına ve kâinatın bütün sırlarına vakıf olan Allah) ne Yücedir. Siz (önünde sonunda mutlaka) O'na döndürüleceksiniz. (Hesaba çekilip hak ettiğinizi göreceksiniz.)