-
36:41
وَاٰيَةٌ لَهُمْ اَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِۙ
Onların zürriyetlerini (insan nesillerini, ağır yükle) dolu gemilerde taşımamız da kendileri için bir ayettir. (İbret alınacak bir mucizedir.)
-
36:42
وَخَلَقْنَا لَهُمْ مِنْ مِثْلِه۪ مَا يَرْكَبُونَ
Ve onlar için binmekte oldukları bunun benzeri (nice) şeyleri (ileride otomobilleri, trenleri, tayyareleri ve uzay gemilerini insanlar eliyle) yaratmamız da (bir hikmet ve kudret eserimizdir).
-
36:43
وَاِنْ نَشَأْ نُغْرِقْهُمْ فَلَا صَر۪يخَ لَهُمْ وَلَا هُمْ يُنْقَذُونَۙ
Eğer dilersek onları (derin sularda) batırır-boğarız da; bu durumda ne onların imdat çığlıklarına yetişen olabilirdi, ne de (kendileri) kurtulabilirlerdi.
-
36:44
اِلَّا رَحْمَةً مِنَّا وَمَتَاعًا اِلٰى ح۪ينٍ
Ancak Bizden bir rahmet olması ve (onları) belirli bir zamana kadar yararlandırmamız için (ve imtihan gereği onlara mühlet verilmektedir).
-
36:45
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّقُوا مَا بَيْنَ اَيْد۪يكُمْ وَمَا خَلْفَكُمْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Onlara: "Önünüzde ve arkanızda olandan (yapmayı tasarladığınız kötülüklerden ve daha önce işlediklerinizden artık) sakının (ve uzaklaşın), belki esirgenip (merhamet edilirsiniz)" denildiği vakit de (dinlemeyip inkâra ve isyana devam ederlerdi).
-
36:46
وَمَا تَأْت۪يهِمْ مِنْ اٰيَةٍ مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِمْ اِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِض۪ينَ
Onlara, Rablerinin ayetlerinden (herhangi) bir ayet (hüküm ve emir) gelmeyegörsün, mutlaka ondan yüz çevirirlerdi.
-
36:47
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ اَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُۙ قَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنُطْعِمُ مَنْ لَوْ يَشَٓاءُ اللّٰهُ اَطْعَمَهُۗ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ
Ve onlara: "Size Allah'ın rızık olarak verdiklerinden (hayır ve hizmet yolunda) infak edin" denildiği zaman, o inkâr edenler iman edenlere derler ki: "Eğer dilemiş olsaydı (zaten) Allah’ın yedireceği (ve zengin edebileceği) kimseyi biz mi doyurup besleyecekmişiz? (Allah onlara da servet ve genişlik verseydi, bize ne!..) Gerçekten siz (ey iman ehli, fakirlere zekât vermek ve infak etmekle) apaçık bir şaşkınlık içindesiniz" (diyerek mü’minlerle dalga geçilmektedir.)
-
36:48
وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
(Sürekli) "Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit (etmekte olduğunuz yıkım ve azap) ne zamanmış?" diyerek (kâfirler kendilerini avutagelmektedir).
-
36:49
مَا يَنْظُرُونَ اِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ
(Oysa) Onlar, (inanmasalar ve farkında olmasalar da, aslında) sadece korkunç bir çığlık (ve kahredici bir haykırış) bekleyip gözetlemektedirler. (Belki de şeytan ordularının hezimetini bildiren bir TV haberi bütün ümitlerini yıkıverecektir.) Onlar birbirleriyle çekişip-dururlarken o (ödleri patlatıcı ve şaşkınlığa uğratıcı ses ve haber dalgası) kendilerini yakalayıverecektir.
-
36:50
فَلَا يَسْتَط۪يعُونَ تَوْصِيَةً وَلَٓا اِلٰٓى اَهْلِهِمْ يَرْجِعُونَ۟
(O va’ad olunan intikam ve inkılap günü gelince) Artık ne bir vasiyette=tavsiyede bulunmaya güç yetirebileceklerdir, ne de ailelerine geri dönebileceklerdir.
-
36:51
وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَاِذَا هُمْ مِنَ الْاَجْدَاثِ اِلٰى رَبِّهِمْ يَنْسِلُونَ
(Dünyada böyle rezil ve zelil edildikten sonra, kıyamette de) Sur'a üfürülecektir; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde ve mecburen) akın edip gideceklerdir.
-
36:52
قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَنْ بَعَثَنَا مِنْ مَرْقَدِنَاۢ ۔هٰذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمٰنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ
(Orada şaşkınlıkla ve pişmanlıkla) Diyecekler ki: “Eyvahlar bize, uykuya bırakıldığımız yerden (iyi veya kötü rüya gibi geçen kabir sürecinden sonra, şimdi) bizi kim diriltip kaldırıverdi? Herhalde bu, Rahman (olan Allah)ın va’ad ettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemişlerdi!”
-
36:53
اِنْ كَانَتْ اِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَاِذَا هُمْ جَم۪يعٌ لَدَيْنَا مُحْضَرُونَ
(Onları tekrar diriltmek üzere de) Sadece o, bir tek çığlıktan başkası (gerekecek) değildir. Böylece onların hepsi toplanmış olarak huzurumuza getirilmişlerdir.
-
36:54
فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْـًٔا وَلَا تُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Artık o gün hiç kimseye, hiçbir şeyle (ve hiçbir şekilde zerre kadar) zulmedilmeyecektir, sadece yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz.