458. Sayfa

23. Cüz

  • 39:6

    خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَاَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ الْاَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍۜ يَخْلُقُكُمْ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِنْ بَعْدِ خَلْقٍ ف۪ي ظُلُمَاتٍ ثَلٰثٍۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ فَاَنّٰى تُصْرَفُونَ

    O (Allah CC) Sizi tek bir nefisten (Hz. Adem’den) yarattı, sonra ondan kendi eşini (Havva’yı) varlığa çıkardı (ve çocuklarını çoğaltıp yaydı) ve sizin için davarlardan (deve, manda, inek, koyun, keçi, at, eşek ve tavuk gibi evcil hayvanlardan) sekiz çift indirip (hizmetinize âmade kılmıştır). Sizi annelerinizin karınlarında; üç karanlık (rahimdeki üç farklı gelişme aşaması) içinde bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur; mülk O’nundur. O’ndan başka ilah yoktur. Buna rağmen nasıl (ve niçin Hakk’tan) çevriliyorsunuz? (Bu yaptığınız tam bir akılsızlık ve sapkınlıktır.)

  • 39:7

    اِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنْكُمْ وَلَا يَرْضٰى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَۚ وَاِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ۬ لَكُمْۜ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

    Eğer inkâr (ve isyan) ederseniz (bu kendi aleyhinizedir, çünkü) kesinlikle Allah sizden müstağnidir (hiçbirinize ve ibadetinize muhtaç değildir.) Ne var ki O, kullarının küfre (ve kötülüğe düşmesine) rızası bulunmayandır. Ve eğer şükrederseniz, sizin (yararınız) için ondan razı olacaktır. Hiçbir günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenmez (herkes sadece kendi yapıp ettiklerinin ve sebebiyet verdiklerinin karşılığını bulacaktır). Sonra (hepiniz) Rabbinize döndürüleceksiniz, böylece yaptıklarınızı size haber verecek (ve sorgulayacaktır). Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı olanı bilip durmaktadır.

  • 39:8

    وَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَا رَبَّهُ مُن۪يبًا اِلَيْهِ ثُمَّ اِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِنْهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدْعُٓوا اِلَيْهِ مِنْ قَبْلُ وَجَعَلَ لِلّٰهِ اَنْدَادًا لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَل۪يلًاۗ اِنَّكَ مِنْ اَصْحَابِ النَّارِ

    İnsana bir zarar-sıkıntı dokunduğu zaman, gönülden ve içtenlikle yönelmiş olarak Rabbine dua edip yalvarır. Sonra (darlıktan kurtarıp) ona Kendinden bir nimet verdiği zaman, daha önce O'na dua ettiğini unutup, (halkı) O'nun yolundan saptırmak amacıyla Allah'a eşler koşmaya başlamaktadır. De ki: “İnkârınla biraz (daha dünya zevklerinden) yararlan; çünkü sen ateşin halkındansın (yakında bu fani ve şeytani dünyan başına yıkılacaktır).”

  • 39:9

    اَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ اٰنَٓاءَ الَّيْلِ سَاجِدًا وَقَٓائِمًا يَحْذَرُ الْاٰخِرَةَ وَيَرْجُوا رَحْمَةَ رَبِّه۪ۜ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذ۪ينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَۜ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ۟

    (Şimdi bunlar mı hayırlıdır, yoksa) Gece yarıları kalkıp namaz için kıyama duran ve secdeye varanlar, canı gönülden itaat edip ahiretten korkan ve Rabbinin (rızasını ve) rahmetini umanlar mı? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler (ilim sahibi kimselerle cahiller) bir olur mu? Şüphesiz, ancak temiz akıl sahipleri düşünüp öğüt alır.”

  • 39:10

    قُلْ يَا عِبَادِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْۜ لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌۜ وَاَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةٌۜ اِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ اَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ

    De ki: "Ey iman eden kullarım, Rabbinizden korkun (O’na itiraz ve isyandan) sakının. Bu dünyada güzel iş görenler ve iyilik edenler (her türlü görevlerini dikkatle yerine getirenler) için elbette iyilik ve güzellik vardır. Allah'ın Arz’ı geniştir. (Mü’min rızkını ve İslam’ı en iyi yaşama şartlarını her tarafta arayıp bulmalıdır.) Ancak (imtihan sıkıntılarına ve sorumluluklarının zorluklarına) sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenip (müttaki ve mücahit mü’minler, emeklerinin karşılığını alacaklardır)."