-
38:43
وَوَهَبْنَا لَهُٓ اَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنَّا وَذِكْرٰى لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِ
(Ayrıca) Katımızdan ona bir rahmet ve temiz akıl sahiplerine bir öğüt ve ibret olmak üzere, ailesini ve onlarla birlikte bir mislini (yeni aile bireylerini) de bağışladık. (Böylece Hz. Eyyub’u sağlık, huzur ve rahata ulaştırdık.)
-
38:44
وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًا فَاضْرِبْ بِه۪ وَلَا تَحْنَثْۜ اِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِرًاۜ نِعْمَ الْعَبْدُۜ اِنَّهُٓ اَوَّابٌ
"Ve eline bir deste (ekin sapı) al, onunla (hanımına bir kere) vur ve böylece andını bozmuş olma" (diyerek yemin kefaretini kolaylaştırdık). Gerçekten, Biz onu (Eyyub'u) sabredici bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi. (Hep Rabbine sığınırdı.) [Not: Yıllar süren hastalık ve darlık sırasında, Hz. Eyyub’un, hizmetinden usanıp sızlanan hanımına kızıp, ona 100 sopa vuracağına dair yemin lafı ağzından çıkmıştı. Bu ayetle hafif ve nahif (zayıf) olan 100 buğday sapını bağlayıp, eşine bir tane vurmasıyla bu yemininden kurtulacağı hatırlatılmıştı. Böylece tüm Müslümanlara da bu tür cezalarda bir kolaylık yolu açılmıştı.]
-
38:45
وَاذْكُرْ عِبَادَنَٓا اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ اُو۬لِي الْاَيْد۪ي وَالْاَبْصَارِ
(Katımızdan) Güç ve basiret sahibi olan kullarımız(dan) İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u da (ibret ve hikmetle) hatırla.
-
38:46
اِنَّٓا اَخْلَصْنَاهُمْ بِخَالِصَةٍ ذِكْرَى الدَّارِۚ
Gerçekten Biz onları (ve elbette her asırdaki sadık ve sağlam Müslümanları) tam bir hulusiyetle (samimiyet ve gayretle) YURDU düşünüp-anan (dünyada bağımsız memleket şuuru, ahirette ise cennet huzuru ve arzusu taşıyan) ihlas sahipleri kıldık.
-
38:47
وَاِنَّهُمْ عِنْدَنَا لَمِنَ الْمُصْطَفَيْنَ الْاَخْيَارِ
Ve gerçekten onlar, Bizim katımızda seçkinlerden ve en hayırlı (iyilik ehli sayılan)lardandı.
-
38:48
وَاذْكُرْ اِسْمٰع۪يلَ وَالْيَسَعَ وَذَا الْكِفْلِۜ وَكُلٌّ مِنَ الْاَخْيَارِۜ
İsmail'i, Elyesa'yı ve Zülkifl’i de hatırla!.. Hepsi de (çevresine ve ümmetine) en hayırlı olanlardandı.
-
38:49
هٰذَا ذِكْرٌۜ وَاِنَّ لِلْمُتَّق۪ينَ لَحُسْنَ مَاٰبٍۙ
İşte bu (Kur’ani öğütler), bir zikir ve hatırlatmadır. (Hüküm ve hikmet kaynağıdır.) Şüphesiz müttakiler için, elbette varılacak güzel bir yer ve akıbet vardır.
-
38:50
جَنَّاتِ عَدْنٍ مُفَتَّحَةً لَهُمُ الْاَبْوَابُۚ
(Sonsuz ve kusursuz mutluluk diyarı olan) Adn cennetleri ki; (iman, itaat ve cihad ehline hazırlanmıştır. Ve her türlü kutlu hayır) kapıları onlara açılmıştır.
-
38:51
مُتَّكِـ۪ٔينَ ف۪يهَا يَدْعُونَ ف۪يهَا بِفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍ وَشَرَابٍ
(Mü’minler) Orada koltuklara yaslanıp-dayanmışlardır; orada birçok meyve ve içecek (taşıyan görevlileri) çağıracaklardır (ve arzuladıkları her şey onlara sunulacaktır).
-
38:52
وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ اَتْرَابٌ
Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş, (kendileriyle) yaşıt (gönül okşayıcı ve mutluluk ortağı hanım)lar vardır.
-
38:53
هٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِيَوْمِ الْحِسَابِ
İşte hesap günü size va'ad edilen bunlardır. (Herkes ettiğini bulacak, ektiğini toplayacaktır.)
-
38:54
اِنَّ هٰذَا لَرِزْقُنَا مَا لَهُ مِنْ نَفَادٍۚ
Şüphesiz bunlar, asla bitip tükenmesi olmayan rızıklarımız (ve ihsanımız)dır.
-
38:55
هٰذَاۜ وَاِنَّ لِلطَّاغ۪ينَ لَشَرَّ مَاٰبٍۙ
İşte bu böyle! (Ve bunlar aynen yaşanacaktır. Ama) Gerçekten (inkârcı ve isyankâr) azgınlar için de muhakkak varılacak kötü bir dönüş yeri vardır.
-
38:56
جَهَنَّمَۚ يَصْلَوْنَهَاۚ فَبِئْسَ الْمِهَادُ
(Orası da) Cehennemdir! Ki, onlar oraya sokulup (azap duvarlarına) yaslanacaklardır, o ne kötü bir (zindan ve) yataktır.
-
38:57
هٰذَاۙ فَلْيَذُوقُوهُ حَم۪يمٌ وَغَسَّاقٌۙ
İşte bu; (onların içeceği) kaynar su ve irin (olacaktır). Artık onu tattıklarında (bağırları dağlanacaktır).
-
38:58
وَاٰخَرُ مِنْ شَكْلِه۪ٓ اَزْوَاجٌۜ
Ve onun (cehennemin bu azap) şeklinden başka, çift çift, çeşit çeşit (olan, daha beter acıları ve kahırları da) vardır.
-
38:59
هٰذَا فَوْجٌ مُقْتَحِمٌ مَعَكُمْۚ لَا مَرْحَبًا بِهِمْۜ اِنَّهُمْ صَالُوا النَّارِ
(Müşrik olan hâkim-zalim güçlere ve hain işbirlikçilerine şöyle seslenilecektir:) "İşte bu(nlar) da (dünyada) sizinle birlikte (küfür ve zulüm sisteminin devamı için direnen ve şeytani bir fedakârlık damarıyla bazı zorluklara) göğüs gerenler (ve şimdi cehenneme girenler)dir. Onlara bir merhaba (bile) yoktur. Çünkü onlar ateşi boylayacaklardır."
-
38:60
قَالُوا بَلْ اَنْتُمْ۠ لَا مَرْحَبًا بِكُمْۜ اَنْتُمْ قَدَّمْتُمُوهُ لَنَاۚ فَبِئْسَ الْقَرَارُ
(Onlara uyan çıkarcı ve kolaycı halk yığınları ise:) "Hayır, sizler var ya; asıl size bir merhaba yok (siz rahat yüzü görmeyin). Çünkü bunu (azabı) siz bizim önümüze sürdünüz (dünyada siz bizi aldatıp peşinizden sürüklediniz). Bu cehennem ne kötü bir durak (başımıza neler getirdiniz)” diye (çıkışacaklardır.)
-
38:61
قَالُوا رَبَّنَا مَنْ قَدَّمَ لَنَا هٰذَا فَزِدْهُ عَذَابًا ضِعْفًا فِي النَّارِ
Derler ki: "Rabbimiz, kim bunu (küfür ve kötülük yolunu) bizim önümüze sürdüyse, ateşteki azabını kat kat artır."