452. Sayfa

23. Cüz

  • Sâd Suresi

  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

    Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

  • 38:1

    صٓ وَالْقُرْاٰنِ ذِي الذِّكْرِۜ

    SÂD. (Bu iman, ahlâk, huzur ve adalet prensipleri içeren) Zikir (ibret ve hikmet) dolu (şerefli) Kur'an'a andolsun ki;

  • 38:2

    بَلِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ي عِزَّةٍ وَشِقَاقٍ

    (Kesinlikle) O inkârcı nankörler (ve isyan içindeki gafiller boş) bir büyüklenme (kof bir izzet ve böbürlenme) ve (Hakk’tan ayrılıp) bölünme (şikak ve nifak) içindedirler.

  • 38:3

    كَمْ اَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ قَرْنٍ فَنَادَوْا وَلَاتَ ح۪ينَ مَنَاصٍ

    Biz kendilerinden önce, nice kuşakları helak edip yıkıma uğrattık da, onlar (çaresizce yalvarıp) feryat etmişlerdi; ancak (artık) kurtulma (zamanı) değildi.

  • 38:4

    وَعَجِبُٓوا اَنْ جَٓاءَهُمْ مُنْذِرٌ مِنْهُمْۘ وَقَالَ الْكَافِرُونَ هٰذَا سَاحِرٌ كَذَّابٌۚ

    Kendilerine içlerinden (peygamber olarak) bir uyarıcının gelmesine hayret etmişler ve kâfirler: "Bu yalan söyleyen bir büyücüdür” demişlerdi.

  • 38:5

    اَجَعَلَ الْاٰلِهَةَ اِلٰهًا وَاحِدًاۚ اِنَّ هٰذَا لَشَيْءٌ عُجَابٌ

    (Bütün) İlahları bir tek İlah mı yapıyor (bütün yetkiler tek bir İlahta mı toplanıyor?) Doğrusu bu, şaşırtıcı bir şey” (diye itiraz etmişlerdi).

  • 38:6

    وَانْطَلَقَ الْمَلَاُ مِنْهُمْ اَنِ امْشُوا وَاصْبِرُوا عَلٰٓى اٰلِهَتِكُمْۚ اِنَّ هٰذَا لَشَيْءٌ يُرَادُۚ

    Onlardan ileri gelen (etkili ve yetkili) bir grup (inkârcı) öne fırlayıp: "Haydi davranın, ilahlarınıza (bâtıl dini kurallarınıza ve sözde din adamlarınıza) karşı (bağlılıkta) sabırlı ve kararlı olun; çünkü sizden asıl istenen (ve beklenen) kesinlikle budur" diyerek (kalkıp harekete geçmişlerdi veya çekip gitmişlerdi).

  • 38:7

    مَا سَمِعْنَا بِهٰذَا فِي الْمِلَّةِ الْاٰخِرَةِۚ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا اخْتِلَاقٌۚ

    "Biz bunu (Peygamberin söylediklerini), diğer başka milletlerde (ve kendi gelenek ve göreneklerimiz içinde) hiç işitmedik, bu içi boş bir uydurmadan başkası değildir" (diyerek itiraz etmişlerdi).

  • 38:8

    ءَاُنْزِلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ مِنْ بَيْنِنَاۜ بَلْ هُمْ ف۪ي شَكٍّ مِنْ ذِكْر۪يۚ بَلْ لَمَّا يَذُوقُوا عَذَابِۜ

    (Haydi yol gösterici bir kitap gerekliydi diyelim, ama bu) "Zikir (Kur'an), içimizden (kala kala) Ona mı (Hz. Muhammed’e mi) indirildi?" demişlerdi. Hayır, belli ki, onlar Benim zikrimden bir kuşku içindedirler. Hayır, onlar henüz Benim azabımı tatmadıklarından (böyle hareket etmektedirler).

  • 38:9

    اَمْ عِنْدَهُمْ خَزَٓائِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ الْعَز۪يزِ الْوَهَّابِۚ

    Yoksa; Azîz ve lütufkâr olan Rabbinin rahmet hazineleri onların (inkârcıların ve münafıkların) yanında mıdır (zannediyorlar ki böyle söylenmektedir)?

  • 38:10

    اَمْ لَهُمْ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا۠ فَلْيَرْتَقُوا فِي الْاَسْبَابِ

    Yoksa göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülkü onlara mı aittir? Öyleyse sebepler içinde (bir imkân ve güç bularak göğe) yükselsinler (de görelim). [Not: Bu ayette sebepler ve teknolojik gelişmelerle Ay’a, Yıldızlara ve Uzay’a çıkılabileceğine işaret edilmektedir.]

  • 38:11

    جُنْدٌ مَا هُنَالِكَ مَهْزُومٌ مِنَ الْاَحْزَابِ

    Oysa onlar, çeşitli hizip (parti, ekip ve kavim)lerden (toplanıp meydana getirilmiş) şunun şurasında (mutlaka) hezimete-mağlubiyete mahkûm edilmiş, (kalabalık ve kof) bir ordudan (bugün ise NATO ve BM gibi şeytani organizasyonlardan) ibarettir.

  • 38:12

    كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ ذُو الْاَوْتَادِۙ

    Onlardan önce Nuh kavmi, Ad (kavmi) ve kazıklar (saltanat ve piramitler) sahibi Firavun da (İlahi uyarıları) yalanlamıştı.

  • 38:13

    وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍ وَاَصْحَابُ لْـَٔيْكَةِۜ اُو۬لٰٓئِكَ الْاَحْزَابُ

    Semud, Lut kavmi ile Eyke halkı da (elçilerin davetine aldırmamıştı). İşte bunlar da (Rablerine ve resullerine karşı birleşip güç toplayan bâtıl partiler ve) fırkalardı.

  • 38:14

    اِنْ كُلٌّ اِلَّا كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ۟

    Hepsi de elçileri yalanlamış (ve Hakk’tan ayrılmışlardı), böylece azapla (cezala)ndırmam (onlara) haktı (bunlar gazabıma müstahaktı).

  • 38:15

    وَمَا يَنْظُرُ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً مَا لَهَا مِنْ فَوَاقٍ

    (İşte) Bunlar da (bugünkü zalimler ve işbirlikçileri de, vakti geldiğinde) bir anlık gecikmesi bile olmayan (kahredici) bir tek çığlıktan başkasını gözetliyor (sayılmazlardı)!

  • 38:16

    وَقَالُوا رَبَّنَا عَجِّلْ لَنَا قِطَّنَا قَبْلَ يَوْمِ الْحِسَابِ

    (Baksana) “Rabbimiz (bu elçilerin haber verdiği) hesap gününden önce azaptan payımızı çabuklaştır” diyerek (alaya almışlardı. Veya dünyayı ahirete tercih ederek): “Rabbimiz hesap gününden önce (nimetlerden) payımızı bize (burada) acilen (peşinen) verip çabuklaştır” diyen de bunlardı.