-
34:15
لَقَدْ كَانَ لِسَبَاٍ ف۪ي مَسْكَنِهِمْ اٰيَةٌۚ جَنَّتَانِ عَنْ يَم۪ينٍ وَشِمَالٍۜ كُلُوا مِنْ رِزْقِ رَبِّكُمْ وَاشْكُرُوا لَهُۜ بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ وَرَبٌّ غَفُورٌ
Andolsun, Sebe’ (halkı)nın oturduğu yerlerde de nice ayetler (ve medeniyetlerine ait işaretler) vardır. (Evleri) Sağdan ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki:) “Rabbinizin rızkından yiyin ve O’na şükredin. (İstifadenize sunulan) Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabb(iniz vardır).”
-
34:16
فَاَعْرَضُوا فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ سَيْلَ الْعَرِمِ وَبَدَّلْنَاهُمْ بِجَنَّتَيْهِمْ جَنَّتَيْنِ ذَوَاتَيْ اُكُلٍ خَمْطٍ وَاَثْلٍ وَشَيْءٍ مِنْ سِدْرٍ قَل۪يلٍ
Ancak onlar (şükürden ve itaatten) yüz çevirdiler, böylece Biz de onlara (büyük su bendini-barajını yıkıp) Arim selini gönderdik. Ve onların (o güzelim) ikili bahçelerini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde az bir şey de sedir ağacı olan iki harap bahçeye dönüştürüp (nimetlerimizi ellerinden aldık).
-
34:17
ذٰلِكَ جَزَيْنَاهُمْ بِمَا كَفَرُواۜ وَهَلْ نُجَاز۪ٓي اِلَّا الْكَفُورَ
Böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla onları cezalandırdık. Biz (nimete) nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız?
-
34:18
وَجَعَلْنَا بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ الْقُرَى الَّت۪ي بَارَكْنَا ف۪يهَا قُرًى ظَاهِرَةً وَقَدَّرْنَا ف۪يهَا السَّيْرَۜ س۪يرُوا ف۪يهَا لَيَالِيَ وَاَيَّامًا اٰمِن۪ينَ
Onlara; kendileriyle, içlerinde bereketler kıldığımız memleketler arasında (biri diğerinden) görünebilen şehirler (veya; merkezi meydanların etrafında, binaları sırt sırta vermiş yerleşim birimleri) var kılmıştık ve orada (karada ve denizde) yürüme (ve ulaşım imkânlarını) sağlamıştık; "Oralarda geceleri ve gündüzleri güvenlik içinde gezip dolaşın" (diye bu muhteşem düzen ve dengeyi hazırlamıştık).
-
34:19
فَقَالُوا رَبَّنَا بَاعِدْ بَيْنَ اَسْفَارِنَا وَظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ فَجَعَلْنَاهُمْ اَحَاد۪يثَ وَمَزَّقْنَاهُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ
Onlar ise: “Rabbimiz, seferlerimizin arasını aç (şehirlerimiz birbirine çok yakındır, bunları uzaklaştır)” diyerek (nankörlüğe başladılar) ve kendi nefislerine zulmetmiş oldular. Böylece Biz de onları (ibretlik felaket ve) efsaneler(e konu olan bir halk) kıldık ve onları darmadağın edip ortadan kaldırdık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır.
-
34:20
وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ اِبْل۪يسُ ظَنَّهُ فَاتَّبَعُوهُ اِلَّا فَر۪يقًا مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ
Andolsun İblis, kendileri hakkındaki (bunların küfre ve nankörlüğe kayacakları yolundaki) zannını doğrulayıp gerçekleştirmiş oldu; böylelikle (o kavimden) iman eden bir grup dışında, hepsi ona uymuşlar (ve Hakk’tan sapmışlar)dı. [Not: Şeytana, Rahmani değer ve duyguların karşıtı ve insanların, özellikle inananların açık düşmanı şeklinde negatif bir “şer gücü” olarak fırsat tanınmıştır.]
-
34:21
وَمَا كَانَ لَهُ عَلَيْهِمْ مِنْ سُلْطَانٍ اِلَّا لِنَعْلَمَ مَنْ يُؤْمِنُ بِالْاٰخِرَةِ مِمَّنْ هُوَ مِنْهَا ف۪ي شَكٍّۜ وَرَبُّكَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ حَف۪يظٌ۟
Oysa onun (şeytanın), kendilerine karşı hiçbir zorlayıcı gücü (sultası) yoktu; ancak Biz ahirete (hesap vermeye ve işlediklerinin karşılığını görmeye) yakinen iman edenlerle, ondan (ölüm ötesinden) şüphe içinde olanları bilip belirlemek (ve birbirinden ayırt etmek) üzere (şeytana bu imkânı verdik). Senin Rabbin, her şeyin üzerinde Gözetici-Koruyucudur.
-
34:22
قُلِ ادْعُوا الَّذ۪ينَ زَعَمْتُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِۚ لَا يَمْلِكُونَ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ فِي السَّمٰوَاتِ وَلَا فِي الْاَرْضِ وَمَا لَهُمْ ف۪يهِمَا مِنْ شِرْكٍ وَمَا لَهُ مِنْهُمْ مِنْ ظَه۪يرٍ
(Ey Resulüm!) De ki: "Allah'ın dışında (tanrı diye) öne sürdüklerinizi çağırın (da bakın); onların göklerde ve yerde bir zerre ağırlığınca bile (hiçbir şeye sahip ve) malik olmadığını (görüp anlayın); onların (sahte ma’budların) bu ikisinde (yerdeki ve göklerdeki düzende) hiçbir ortaklığı (ve yaratılışta katkıları) olmadığı gibi, O’nun (Samed olup hiç kimsenin yardımına ihtiyaç duymayan Allah’ın da) bunlardan hiçbir (yardımcısı ve) arka çıkanı da yoktur.”